Kolombiya’dan notlar

Bu hafta biraz farklı türden bir yazı yazmaya karar verdim. Kolombiya’ya dair bazı tespitlerimi ve değerlendirmelerimi paylaşacağım.

Bu haftanın büyük kısmında bilgisayara erişimim yoktu. Haliyle güncel gelişmeleri de çok yakından takip etme imkanım olmadı. Bu yüzden bu hafta biraz farklı türden bir yazı yazmaya karar verdim. Kolombiya’ya dair bazı tespitlerimi ve değerlendirmelerimi paylaşacağım.

Çok sık değindiğim ırkçılık, şiddet, toplumsal tabakalaşma ve emek sömürüsü gibi konulardan ziyade Türkçe’de çok bahsedilmeyen ama benim ilk gittiğim günlerden itibaren çok ilgimi çeken bir konuya değinerek başlayacağım. Bu genellikle yabancılar tarafından “aşırı kibarlık” şeklinde tanımlanan bir olgu ama meselenin kibarlık olarak ifade edilmesi pek doğru sayılmaz. Olgunun bu şekilde adlandırılması yabancıların genellikle kabalıkla itham edilmelerinden kaynaklanıyor olsa gerek. Kolombiya’da yaşayan yabancılar gerçekten de sıklıkla kaba olduklarına dair ithamlarla karşılaşırlar. Anlattıkça biraz daha netleşecektir sanırım.

Basit bir örnekle başlayayım: “Regalar” fiili. Bu fiil İspanyolca’da hediye etmek anlamına gelir. “Onu sana geçen doğum gününde hediye etmiştim” gibi bir cümleyi İspanyolca’ya çevirirken kullanılabilecek tek fiil budur. Fakat bu fiil Kolombiya’da çok sık kullanılır. Farz edelim ki kahve satın alacaksınız. Çoğu Kolombiyalı kahvesini isterken “regalar” fiilini kullanacaktır. Yani, makbul olan “bir kahve alabilir miyim” demek değil “bana bir kahve hediye edebilir misiniz” diye sormaktır. Hediye olarak istenen bu kahvenin ücreti ödenir. Yani, ortada Türkiye’den alışkın olduğumuz anlamıyla bir hediye falan yoktur, bir mal alışverişi vardır. Haliyle, siz sokaktaki satıcıdan iki empanada hediye etmesini değil iki empanada vermesini istediğinizde kabaca davranmış olursunuz.

Bir başka örnek teşekkür edildiğinde verilen karşılıktır. İspanyolca’da teşekkür edildiğinde genellikle “de nada” şeklinde cevap verilir, bir nevi “bir şey değil”. Ama Kolombiya’da teşekkürünüze karşılık olarak alacağınız cevap “con mucho gusto” olacaktır, “büyük bir zevkle”. Haliyle siz kapıyı açık tutmaktan veya yere düşen bir nesneyi sahibine vermekten büyük bir zevk aldığınızı belirtmeyi unuttuysanız kaba bir insan izlenimi verebilirsiniz. Meksikalı bir hoca bu kalıbı çok sevdiğini söylemişti, ona göre teşekkür edildiğinde bu şekilde cevap vermek yardım etmenin “bir şey değil” diyerek küçümsenecek, önemsizleştirilecek bir durum olarak gösterilmesine yönelik bir tepkiye işaret ediyordu. Haklı mıdır bilmem ama ilginç bir yorum olduğu için paylaşmak istedim.

İlgi çekecek başka ibareler de “para servir” ve “a la orden” ibareleridir. İlki kişinin hizmet etmek için orada bulunduğunu belirtir, ikincisiyse emirlerinizi beklediğini. “A la orden” orduda da kullanılır, “emret” veya “emredersiniz” ifadelerinin karşılığıdır. Mağazada tezgahtarlar, lokantada garsonlar genellikle bu ibareyi kullanır. Kolombiya’da garsonluk yapıyorsanız ve “emredersiniz” yerine “siparişiniz neydi” diye sorarsınız pek makbul karşılanmayabilirsiniz. Buraya kadar okuyanların fark etmiş olabileceği üzere ben Meksikalı hocanın aksine adını koymakta güçlük çektiğim bu olgudan pek hazzetmiyorum. Yavaş yavaş biraz daha sorunlu örneklere de geçeceğim şimdi.

Bogotá’da resmi sayılara göre 10 binin üzerinde evsiz insan yaşar, gerçek sayı bunun en az iki katıdır. Sokaklarda çok sayıda evsiz insan vardır, bu insanların önemli bir kısmı kokainin çöpü olarak adlandırabileceğimiz bazuco (bazen basuco veya bazuko) olarak adlandırılan uyuşturucu madde bağımlılarıdır. Maddenin zararlı etkileri kolayca görülür, çoğu evsiz insan fiziksel ve duygusal olarak ciddi biçimde yıpranmış durumdadır. “Evsiz insanlar” olarak bahsettiğim bu kişilere İspanyolca’da genelde “sin techo”, yani “çatısız” denir. Kolombiya’da bu kelimenin kullanıldığına bir kez bile şahit olmadım ama. Kolombiyalıların tercih ettikleri ibare “habitante de la calle”dir, bunu “cadde sakini” olarak çevirmek uygun olur. İnsan bunu duyunca öyle bir şey gözünde canlanıyor ki sanki beyefendiler ve hanımefendiler toplanıp bir süreliğine caddelerde ikamet etmeye karar vermişler. İfadenin ucuz uyuşturucu, bolca şiddet ve aşırı yoksulluk içeren Kolombiya caddeleriyle hiç ilgisi yok.

Bir başka örnek “falsos positivos” teriminde görülebilir, bu olguya daha önce değinmiştim. Bu aslen bir tıp terimi, “yanlış pozitif” şeklinde çevirmek mümkün. Tıpta, bir test yapıldığında aslında sonuç negatif olmasına rağmen test sonucunun pozitif çıktığı durumları nitelemek için kullanılıyor. Bu ibare Kolombiya’da güvenlik güçleri tarafından çatışma süsü verilerek öldürülen sivilleri nitelemek için kullanılır. İbarenin hiçbir yerinde bir cinayete işaret ettiği izlenimine yol açacak herhangi bir iz yok. Tabii, Türkiye’de benzer durumlarda kullanılan “faili meçhul cinayetler” ibaresi de pek matah bir ibare değil. Failin meçhul olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Yine de en azından ortada bir cinayet olduğu anlaşılıyor.

Söylenecek şeyin etrafından dolanmanın örneklerinden bazıları ırkçılıkla da ilişkili. Gündelik konuşmada “siyah” anlamına gelen “negro” yerine “esmer” anlamına gelen “moreno”yu tercih etmek bunun örneklerinden biri. “Dün esmer bir genç vardı, ona söylemiştim” diyen Kolombiyalı büyük ihtimalle “siyah” demeye çalışıyor ama ayıp olmasın diye “esmer” diyor. Siyah dememek için “siyahi” kelimesini icat eden Türkiye’den çıkıp bunu eleştirmek ne kadar uygun bilmiyorum ama yine de not edeyim ben. Doğrudan ilişkili olmayan ilginç bir ırkçı örnek olarak çocuklara “Çinli” (chino) denildiğini de ekleyim. Yani, demin iki “Çinli” geçti diyen bir Kolombiyalı büyük ihtimalle iki çocuk geçtiğini söylemek istiyordur. Bu çok yaygın biçimde kullanılan bir ibaredir, Kolombiya’da birkaç gün kalırsanız çok kez işitirsiniz.

Bu durum Kolombiya kadar olmasa da çoğu Latin Amerika ülkesi için geçerli sanıyorum (kıtada sıklıkla kabalıkla itham edilen Arjantinliler bunun istisnalarından olsa gerek). İngilizce adı “Unorthodox” olan dizinin İspanya’da adının aynı şekilde bırakıldığını ama Latin Amerika’ya “poco ortodoxa” (biraz ortodoks) olarak çevrildiğini gördüğümde bunun şahane bir örnek olduğunu düşünmüştüm. “Hiç ortodoks” değildir canım o, “biraz ortodoks”tur yine. Halbuki İngilizce’deki “un” eki İspanyolca’ya “in” biçiminde çevrilebilir, örneğin “unusual” (alışılmadık, olağandışı) “inusual” olur. “Inortodoxa” kelimesi bunca yılda türetilmemiş ama, artık günah mıdır başka bir şey midir orasını bilecek kadar incelemedim. Gündelik konuşmada da genel kural budur ama, “tembel” demezsiniz de “çok çalışkan değil” dersiniz mesela. Veya “basit olmuş” demezsiniz de “yeterince detaylı olmamış” dersiniz. Öbür türlüsü kabalık oluyor, yolu düşecek olanlara ben şimdiden uyarımı yapayım. Hele “anlatamadım” yerine “yanlış anladın” derseniz yandınız, bağlama göre hakaret bile sayılabilir.

BİTİRİRKEN

Önümüzdeki haftalarda yine Latin Amerika’daki güncel siyasal ve toplumsal gelişmeler üzerine yazmaya devam edeceğim. Bu hafta biraz gündelik bir konuya değinmiş oldum. Bu türden gündelik meselelere dair biraz bilgi sahibi olmanın da bir ülkede gerçekleşen siyasal ve ekonomik olguları anlamlandırmak için önemli olduğunu düşünüyorum, o yüzden okumaya vakit ayıranların vakti tamamen boşa gitmemiştir diye umuyorum. İnsanlararası gündelik iletişimin nasıl gerçekleştiği bilinmediğinde siyasal iletişim örneklerini yorumlamak da güç oluyor en nihayetinde.

Bir film önerisi: Bu haftanın yazısı serbest olduğuna göre film önerisi de serbest olsun. En sevdiğim Latin Amerika filmlerinden olan 1960 tarihli Meksika yapımı Macario’yu izlemeyenlere önereyim. Filmin de Latin Amerika’da gerçekleşen siyasal gelişmeleri anlamlandırma konusunda katkı sunacağını sanıyorum.

Köşe Yazıları Haberleri