Kentsel Dönüşüm Yasası'nda vatandaşın lehine olacak konular neler? Nelere dikkat edilmeli?

Kentsel dönüşüm yasasında yapılan bazı değişikliklerin belirsiz olduğunu söyleyen Avukat Erbay Yucak, “yapana yardım” ve “kullanım hakkı” konusunda vatandaşın lehine olabilecek noktalara dikkat çekti.

MEHVEŞ EVİN


“Kentsel dönüşüm” yasası olarak bilinen 6306 sayılı kanunda yapılan son değişikliklerin vatandaşı nasıl etkileyeceği, kendi mahalle, ilçe ve mahkemelerde nasıl hak arayabileceklerini “Yüzde 100 Yerel”in bu hafta yayımlanan ikinci bölümünde ele aldık.

Adalet Arayan İşçi Aileleri, Bir Umut Derneği ve Mahalleler Birliği’nin gönüllü hukukçularından Avukat Erbay Yucak ile podcast’e sığdıramadığımız kısımlarını bu haberde bulacaksınız. Zira kanunda “yapana yardım”dan tutun imar planı için verilen sürelere, kullanım hakkından çoğunlukla ilgili kararlara, kamuoyunda tartışılan pek çok değişiklik yapıldı. Peki nedir bu değişiklikler? Hak hukuk bağlamında ne gibi olumlu ya da olumsuz tarafları var. Avukat Erbay Yucak’ı dinleyelim:

YAPANA YARDIM: "İstanbul için daha önce açıklanmış bir şeydi. Ya vatandaş kooperatif modellerine gidecek. Ya da Kiptaş, TOKİ gibi aktörler vatandaşın da beklentilerine ve tasarım süreçlerine uygun, onların katılımını sağlayarak katılımcılık meselesini lüks görmeyecek. Bunu bir unsur olarak görmeye hizmet edebilecek pratikleri zorlamak gerekiyor.
TEBLİGAT SÜRELERİ: Kanunda yapılan son değişikliklerle riskli alan ya da rezerv alan ilan edilen yerlerdeki tebligata ait süreler değişti… İkincisi, itirazlara ve davalara ait süreler değişti. Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmaması, vatandaşa ulaşma niyetiyle yapılıp yapılmadığına bakmak lazım. Şimdi 15 gün süre veriyor. Muhtara veriyor, e-devletten gönderiyor. Bunun önemli bir sorun olduğu kanaatinde değilim.
PLAN VE DAVA SÜRELERİ: Planlar bakımından verdiği süreler bakımından sıkıntı var tabii. Plan bilgisinin vatandaşın dünyasına girmesi, onun aktarılması meselesinde problem var. Plan dediğin zaman vatandaşın anladığı iki şey vardır: Benim yerim yurdum mülküm donatı alanında kalıyor mı, kalmıyor mu? İkincisi, emsal. Plan dediğinde ilgilendiği budur. İmar rantının bu kadar sıklıkla toplum karşısında ve şuursuzca konuşulmasını sonuçları bunlar. Artık herkes plan emsal hesap eder hale geldi. Madem süreyi kısaltıyorsun, o zaman sadece internet sayfalarında askıyla yetinme de bilgiyi doğrudan halka vermeye dair de kendine ait bir yükümlülük talip et. Bunu yapmıyor. Vatandaş nasıl çözecek bu konuyu? Bir şehir plancısının mihmandarlık etmesi lazım.
REZERV ALAN DEĞİŞİKLİĞİ: Rezerv alan ilanlarında kaybettiği davalar vardı hükümetin. Rezerv alanlar daha çok 7269 sayılı kanundan gelir. Umumi hayata tesir eden hallere dair yardımı düzenleyen kanunda “rezerv alan yani olası bir afette kullanılacak alan olarak geçer. Bakanlık daha önce onun davalarını kaybetti. Yarımburgaz’da kaybetti. Başakşehir göçmen kentte kaybetti. Bu davalar nedeniyle döndü, üstünde yerleşim alanları da rezerv alan ilan edebilme yönünde değişiklik gerçekleştirdi. Bir karışıklık vardı, o karışıklığı düzenlemiş oldu.
YAPANA YARDIM: Henüz Cumhurbaşkanlığı tarafından usul ve esasları belirlenecek bir bölüm. Önümüzdeki dönem bir ihtimal olarak vatandaşın kendi inşaatını organize edebilecek. Kendi işinin sahibi olarak müteahhitlik belgesi alıp taşeron hizmetleriyle parçalayarak
yönetebileceği bir şey. Vatandaşın finans kaynağı konusunda yapana yardımı değerlendirilebilecek ve takip edilmesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. (3130)
ÇOĞUNLUK KONUSU: Kanundaki bir başka değişiklik üçte iki ve 50+ 1 meselesine dair çoğunluk. Riskli tarafları şöyle var: Üçte iki daha güçleştirilmiş bir çoğunluk. Deprem riskini
konuştuğun yerde güçleştirilmiş bir çoğunluk meselesi her zaman lehte sonuç doğurmuyor. Ama bu 50+1’ye ilave olarak izale-i şuyu davası eklenmiş. Daha önce açılamıyordu, şimdi bu davaların önü açıldı. Yani vatandaş gitti, ben mevcut anlaşmayı sözleşmeyi kabul etmiyorum dedi. 100 kişi üstünden hesap edelim: 51 kişi bir müteahhitle anlaşma yapmış, 49 kişi bu anlaşmayı imzalamıyor. Müteahhitle anlaşan 51 kişi biraz kendisini kayırmış, 49 kişiyi gözden ırak tutmuş falan gibi böyle şeyler olabiliyor. Sonuçta kapitalizm topluma ortaklık hukuku zerk etmiyor. Herkes kendi matematiğine bakıyor, öyle olunca da biri için iyi olan öteki için kötü oluyor. Burada siyaset vazifesini yapmayınca hikâye böyle işliyor. Anlaşma olmadı diyelim. Diyelim ki 49 kişi anlaşmayı imzalamadı. O zaman payı satılıyor ve ortaklık gideriliyor. Süreci hızlandırma böyle ihtimallerin de önünü açık tutuyor.
NE YAPILABİLİR? Şimdi bütün bu hususlar konusunda ne yapılabilir, bu her yerin kendi durumuna göre değerlendirilmesi gereken bir şeydir. Yani genel geçer bir şey söylemek doğru değildir. Sorun ahal ne istiyor? Ahalinin beklentisini, yapısını korumak mı istiyor, güçlendirmek mi istiyor, yıkıp yeniden yapmak mı istiyor? Yıkıp yeniden yapmak isterken, kendisi bu süreci yönetmek mi istiyor? Güvenilir bir kurumun yapmasını mı istiyor?
BORÇLANMA VE KULLANIM HAKKI: Bu da eksik tartışılan bir konu. Hükümet düzenlemesinde, yeni yapı yapılacağı zaman diyelim ki vatandaşı beş yüz bin lira borçlandırıyor. O da diyor ki “benim beş yüz bin liram yok, zor geçiniyorum. Bu parayı da veremem.” Hükümet de “Ben senden beş yüz bin lirayı almayacağım. Sen ve eşin bu evde ölünceye kadar yaşayabilirsin. Ama ben kamunun senden beş yüz bin lira alacağından da vazgeçmem” diyor. Şimdi burada hükümetin açık bıraktığı, tarif edilmemiş hususlar var. 775 sayılı kanunun şartlarına göre diyor ki “senin bu haktan yararlanabilmen için senin ve eşinin Türkiye’nin herhangi bir başka yerine oturulabilir konutun olmayacak. Gerçekten bu tek konutun olacak.” Diyelim ki geçici olarak gitmek istedi, kiraya verecek mi, vermeyecek mi? Çocuklarına devredebilecek mi, edemeyecek mi? Belirsizlikleri var. Yani bu bedelin geri alınması ve buna uygulanacak faiz oranları konusunda 775 sayılı kanuna atıfta bulunuyor. O zaman borçlanmada da 775 sayılı kanun geçerli olacak gibi. Buna dair hükümetin üstüne düşünmesi ve çalışması gereken hususlar var.
Dolayısıyla da kullanım hakkına dayalı bir modelin bizim ve idarenin Lugatına girmesi hayırlı bir şeydir. Bu kadar mülkiyet hakkı merkezli bunu konuşmaya gerek yoktur. Burada ihlal edilen hak ve insanların hayatını baskı altında tutan ve başka tasarruflar yapmasını, hayatını başka türlü yönlendirmesine engel olan durumlar varsa bunları da somut öneriler bağlamında konuşmak lazım. Yoksa kullanım hakkı mı mülkiyet hakkı mı derseniz kişisel olarak yaşasın kullanım hakkı derim."

Köşe Yazıları Haberleri