“Sokaktaki insan” tanımını en çok rahmetli Mehmet Ali Birand kullanırdı.
Merkez medya uzun zamandır sokaktan ve hayattan kopmuş durumda.
Kadrolu herbiyologlar yandaş televizyon ekranlarına mitil attıklarından beri sokağın sesi pek duyulmuyor.
Bazı Youtube kanalları ve birkaç muhalif kanal olmasa yandaş medyanın sokak röportajlarında halkımızı Oslo eşrafından zannedebiliriz.
Sokak röportajlarının en heyecanlı bölümü genelde 'Çıkar bakayım telefonunu' cümlesinden sonra başlıyor. Verilen cevaba göre videonun izlenme sayısı artıyor ya da azalıyor.
Bugüne kadar eğlenceli sinir patlamaları dışında bir cinnet yaşanmadı ama bu yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Umarım bundan sonra da hep telefonlarını çıkarır gençlerimiz.
Geçenlerde izlediğim bir “Çıkar telefonunu” videosunda, çıkan telefon tuşlu ve oldukça eski model olunca bundan tatmin olmayan AKP’li bir kadın “Madem memleket bu kadar kötü durumda, peki bu kiloların ne?” diyerek yeni bir antropolojik sınıflandırma boyutuna geçti.
Sakaldan, bıyıktan, giyimden siyasi tahmin bir yere kadar çalışır da kilodan sosyo-ekonomik tahlil gerçekten müthiş bir analiz biçimi.
Tabii bu “Telefonunu çıkar” kontratağı vatandaşın kendi başına bulduğu bir şey değil.
Balık baştan kokar. Bu işin daha evveliyatı da var ama ilk basına yansıyan “telefonunu çıkar” hadisesi AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın seçim gezisinde akıllı telefonu olan çiftçiye "Cebindeki telefonu çıkar, kaça aldın?" demesiyle başladı.
Bu olaydan sonra durum belirli bir yaşın üzerindeki AK Parti seçmeni (dayılar diye tabir ettiğimiz) için masaya ‘şaak’ diye atılan çifte okey gibi bir şey oldu.
Akıllı telefonu olan kişi hükümetten yakınıyorsa ya yalan söylüyordur ya da ülkeyi karıştırmak isteyen güçlerin maşasıdır.
Çifte okey “Çıkar telefonunu” lafına rağmen hala konuşan genç, züppe, zorluk çekmemiş, gaz kuyruklarında beklememiş nankör bir haindir bu dayılara göre.
Kendisi belki de az önce halk ekmek kuyruğundan çıkmıştır ama önemli değil, nanköre “Telefonunu çıkar” diyerek vatan savunmasını yapmıştır.
Hiç unutulur mu, en son Memlüklüler döneminde iktidarda olan CEHAPE’nin yağ kuyrukları...Bunu sürekli gençlere hatırlatmak lazım.
Peki Türkiye ekonomisini, siyasi iklimini ve iktidarını eleştiren gençlerin karşısına aniden çıkan bu insanlar neden yandaşlıklarını telefon üzerinden sembolize ediyorlar? Onların telefondan anladıklarıyla gençlerin telefondan anladıkları aynı şey mi?
1991 yılında Amerika’nın en önemli teknoloji marketlerinden biri olan Radio Schack reklam insert’ine bakalım. Tek sayfada bulunan tüm teknoloji aletleri bugün artık cebimizde taşıdığımız telefonlarda mevcut.
Bugün birine “telefonunu çıkar” dediğinizde ondan yalnızca telefonunu istemiyorsunuz.
Fotoğraf makinasını, video kamerasını, kitabını, defterini, gazetesini, dergisini, oyun konsolunu, albümünü, mektuplarını, navigasyonunu, adres defterini, tüm kasetlerini, plaklarını, televizyonunu, el fenerini, saatini, fotoğraflarını… istiyorsunuz sevgili dayılar.
Telefonla yaptığı alışverişleri, devlet, belediye ödemelerini, okul başvurularını eskisi gibi yap diyorsunuz.
Maslow’un “ihtiyaçlar hiyarerşisi” piramidinde belki telefon yoktu ama artık tüm ihtiyaçlarımızla telefon arasında bir bağ var. Sevgiden, güvenliğe, tuvalet kağıdı almaya kadar.
1990’larda cep telefonu sahibi önemli bir şeydi. 2000’lerde imkânı olmasına rağmen cep telefonu kullanmayı reddedenler cool takılıyorlardı ama fazla direnemediler.
Bugün cep telefonu kullanmayan normal aklı başında insan ya sosyal bir deney içindedir ya da gizli teşkilat üyesidir. Başka bir şey gelmiyor aklıma.
Satılan telefonların yaklaşık yüzde 96’sı akıllı telefon. Tuşlu ve smart olmayan telefonlar çok yaşlılar ve askerlik görevini yapan erler tarafından kullanılıyor.
Böyle bir sosyolojik gerçek varken “Çıkar telefonunu” demek, olsa olsa söylenenlere mantıklı bir argüman geliştirememekle açıklanabilir.
Döviz kurundaki inanılmaz artışla telefon fiyatları daha da artacak ama bu telefon kullanımının azalacağı anlamına gelmiyor. İnsanlar başka ihtiyaçlarından fedakârlık yapacaklar ama telefon almaya devam edecekler.
Dayılar için mesele iyice içinden çıkılmaz hale gelecek ama onlar da gizli Ahmet Kaya dinleyen ülkücüler gibi teknolojiyi takip edecekler. Çünkü hayatın akışı başka türlüsüne müsaade etmez.
Bundan birkaç yıl önce çalıştığım araştırma şirketinde dünya genelinde insanların telefon tercihleri üzerine bir rapor okumuştum. Raporda dünyada 5 inç ve üzeri büyük ekran tercih etmede Kore’den sonra iki ülke öne çıkıyordu Brezilya ve Türkiye. Avrupa ülkelerine geldiğimizde ise daha küçük ekranlı telefonlar ve akıllı olmayan telefonlar hala yaygındı.
Bunu Avrupanın yaşlı nüfusu ve ekonomik olarak hobilerine ayırabildikleri bütçeyle açıklamak mümkün. Tek tatmin ve eğlence kanalları telefon değil. Başka şeyler yapacak paraları var.
Genç işsizliğin yüzde 25’leri bulduğu ülkemizde özellikle gençler için internet paketi olan telefon hayatla kurulan tek bağ durumuna gelmiş durumda.
Bu şartlar altında telefonun lüks olarak görülmesinin yarattığı öfke çok fena birikiyor benden söylemesi.
Belki şakadır, emin değilim ama geçenlerde bir e-ticaret sitesinde şöyle bir kategori gördüm “Çıkar telefonunu diyen dayılara göstermelik tuşlu-takoz telefonlar”
Ülkelerin Metaverse’de konsolosluk açtığı, Kore’de Seul Belediyesinin hizmetlerinin tamamen arttırılmış gerçeklikle sunulmaya başladığı bir dünyada “telefonunu çıkarmak” daha bugünden çağ ötesi bir saçmalıktır.
Yaşama ve sosyal hayata internet aracılığıyla bağlanma seçeneği sadece akıllı bir cep telefonuyla mümkün olan insanların iyi bir telefon edinmesini lüks gibi görmek acımasızlık değil de nedir?Pek empatik ve sempatik olmayan dayıların yaşadıkları hayatta müziğin, okumanın, fotoğrafın, iletişimin, seyahatin, eğlenmenin tek aracı televizyon olabilir.
Yaşamak için Maslov ihtiyaçlar piramidinin zorunlu tabanı olan fizyolojik ihtiyaçlar (Nefes almak, yemek yemek, çocuk yapmak, uyku ve sağlık) telefonunu çıkar dayıları için yeterli olabilir ama Maslov bir bütündür, bölünemez.
Zira piramit bölününce yamuk bir şey çıkar ortaya.
Ayrıca bir insanın cebinde ki cep telefonuna bakarak, gelirini veya maddi durumunu hesaplayabilmek ne kadar mantıklı? Telefonu bir kişinin maddi durumunu değil olsa olsa hayattaki öncelikleri konusunda fikir verir.
Telefonun modeli değil o telefonu almak için ertelediği ihtiyaçlardır kişinin sosyo-ekonomik durumunu belirleyen.
Kilodan sosyo-ekonomik tahlil yapan dayılara bunu söylemek boşuna nefes tüketmek ama neyse işte. Umarım derdimi anlatabildim. Telefon artık bir zenginlik nişanesi değil ve hatta çoğu zaman yanıltıcı bile olabilir.
Son günlerde ne zaman bir “Telefonunu çıkar” diyen dayı videosu izlesem aklıma saçma bir şekilde Edip Cansever’nin “Masa” şiiri geliyor. “Adam çıkardı masaya telefonunu koydu, telefonda telefonmuş ha” diyorum içimden gülerek.
Şiirde saydığı şeylerin yerine telefonunuzda olan uygulamaları koyun, çok eğlenceli oluyor.
Ben yaptım oldu.
Telefonda telefonmuş ha
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya telefonunu koydu
Instagram fotoğraflarını koydu
Twitter, Facebook’unu koydu
Snapchat’ten gelen ışığı koydu
Tiktok’tan gelen çıkrık sesini koydu
Youtube’dan bir video koydu
Adam masaya anılarını koydu
Aklında olup bitenleri koydu
Telefon da telefonmuş ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki titredi durdu
Adam ha babam koyuyordu.
Edip Cansever’in aziz hatırası beni affetsin. Şiirin orjinali burada...