Bazen Youtube izleme alışkanlıklarımız önünüze enterasan videolar düşürür…
Yine O meşhur video düştü ekranıma. Bilmiyorum bugüne kadar kaç kere izlediğimi.
Sene 1993, 32. Gün programı ‘nda Alparslan Türkeş, HEP Milletvekili Orhan Doğan’a bas bas bağırıyor: “Ne mozaği mermer ulan mermer…”
Bu tartışmadan yaklaşık bir yıl kadar sonra Orhan Doğan mecliste yaka paça gözaltına alınarak tutuklandı ve diğer HEP milletvekilleriyle birlikte yaklaşık 10 yıl hapis yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra siyasete DEP ve DTP’de devam etti. 2007 yılında cezaevinde bozulan sağılığının da etkisiyle Doğubeyazıt’ta katıldığı festivalde yaşamını kaybetti.
Türkeş o 1990’lı yıllarda Çiller hükümetine dışarıdan destek veriyor, ‘Devletin bekası için elimizi taşın altına koruz’ diyordu. Bugün Devlet Bahçeli’yi anlamakta güçlük çekenlerin o günlere bir daha bakması MHP’nin misyonunu anlamak için faydalı olacaktır.
90’lı yıllarda ülkede ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor, faili meçhul cinayetler haber değeri bile taşımıyordu. MHP 1970’lerde başlayan 90’larda devam eden ve bugün süren tarihsel Milliyetçi Cephenin uç temsilcisi rolünü hakkını vererek yerine getiriyordu.
Orhan Doğan, 1991 yılında SHP listelerinden meclise girdikten sonra bir grup arkadaşıyla ayrılarak HEP’i kurdu. Tarihin garip bir cilvesiyle HEP’in kuruluşuyla, HDP’nin yüzde 13.4 oy alarak meclise 80 vekille girmesi aynı gün, yani 7 Haziran’da oldu. İkinci 7 Haziran’dan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı ancak her şey bıktırıcı bir tekrarla hep başa sardı.
7 Haziran 1991 ile 7 Haziran 2015’e kadar 24 yılda 7 parti kapatıldı.
HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve HDP.
Buna karşın 1991’den bugüne kadar bu siyasi hareket oy tabanını yüzde 4’lerden yüzde 13’lere kadar getirdi. Dün Türkeş’in bugün Bahçeli’nin attıkları işaret fişeğiyle milletvekilleri tutuklandı.
Belediyelerine kayyum atandı, on binlerce üyesi yargılandı ve hapis yattı.
Peki sonuç? Sonuç Pazar günü kendini Diyarbakır Newroz meydanında ortaya koydu.
Bu sosyoloji organik olarak toplumun zemininde yaşıyor. Yarın bir seçim olsa ve HDP olmasa bu sosyoloji yok mu olacak? Sürekli aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek insana özgü bir aptallıktır.
Devlet aklı bundan daha organize ve tecrübe biriktirir olmak zorundadır.
Gerçi nasıl bir devlet aklından bahsediyoruz ondan da emin değilim.
Yalnızca geçen haftaya bakalım:
- Gazeteciler sokakta linç edildi. Ortada fail yok.
- Ömer Faruk Gergerlioğlu bir tweet paylaştı diye milletvekilliği düştü ve mecliste pijamayla gözaltına alındı. Sonra serbest bırakıldı ve sonra yeniden tutuklama kararı çıkartıldı.
- Gezi gibi sembolik bir gerilim alanına dönüşmüş park 80 yıl sonra İBB’den alınarak adı sanı duyulmamış bir vakfa devredildi.
- TBMM tarafından kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, Cumhurbaşkanı kararıyla iptal edildi.
- Merkez Bankası başkanı 20 ayda 4. kez değiştirildi.
- Dolar tarihi bir tırmanışa geçti.
Bu kısacık zamanda olanlara baktığımda hukukçu bir arkadaşımın “Türkiye her zaman hukuksuz bir ülke olmuştu ama hiç bu kadar kuralsız olmamıştı” sözü geldi aklıma.
Kuraldan kastı tamamen basit gelenekler. Mesela yeni Şeyhülislamımız gibi yargı dağıtan Ayasofya imamı Mehmet Boynukalın’nın ‘Faiz 0-1 arasında olmalıdır’ tweeti atması, yeni Merkez Bankası Başkanının ise Lokman suresinden ayet paylaşması size de garip gelmiyor mu? (En azından Bakara Suresinden ayet paylaşmaması kendi algısı açısından iyi olmuş. Zira yersiz şakalara maruz kalabilirdi)
Ekonomi, siyasal kutuplaşma, Kürt meselesi ve dış politikada bu tıkanmayı aşmanın çaresi ne peki? Uluslararası gerginlikleri tırmandırmak mı, HDP’yi 8. kez kapatmak mı, makro ekonominin temel prensiplerini yok farz etmek mi?
Muhtemelen bu çözümleri ancak Perinçek gibi fantastik siyasetçiler veya Dolar 8.5 lirayı aşınca “LGBT’ye geçit yok, ezan suzmaz, bayrak inmez” diye tweet atma işini savsaklayan troller coşkuyla karşılayacaktır.
En başa dönelim: Tamam ülke mozaik değil mermer olsun. Peki çözüm ne? Çözüm hoyrat davranılırsa onu çatlatacak, zerafetle işlenirse ona değer katacak mermerin “damarlarını” görmekte gizli. Yani Kürtleri, Kadınları, Alevileri, seküler toplum kesimlerini, farklı cinsel yönelimdekileri, iktidardan pay alamayan fakir insanları görmekte gizli.
Damarları zorladınız zorlayacağınız kadar.
Her taş ustası bilir ki damarlı mermere zerafetle davranıp iyi işlendiğinizde damarsız bir teneşir mermerinden çok daha değerli olur.
İstanbul sözleşmesini iptal ederek, HDP gibi inkarı artık imkansız bir partiye tabela indirterek, reel ekonomik gerçeklere sırtınızı dönerek ancak Gezi sonrası Taksim meydanı gibi betondan bir çöl yaratırsınız.
Belki de hayaliniz budur? Kim bilir…
Bildiğim şu ki; silmeye çalışırken çatlattığınız damarlarda bahar çiçekleri açıyor.
Mutlu Newrozlar..