Öncesinde “ahbap-çavuş kapitalizmi” vardı. K. Derviş geldi, IMF nezaretinde, “piyasa ekonomisi” kurdu. Sonra Erdoğan geldi, (rejimde nasıl “patrimonyal sultanizm” denen, bir çeşit İslamcı rejim inşa etmeye yöneldiyse, aynı anlayışı ekonomiye de taşıdı ve) “ganimet ekonomisi” çıktı ortaya. Türkiye ekonomisindeki son krizin kök nedenlerinden birisi, “piyasa ekonomisi”nden “ganimet ekonomisi”ne geçişin yarattığı gerilim ve bocalamalar; diğeri de ganimet ekonomisinin günün sonunda iştahlı kaynak yağmasına dayanması nedeniyle kaçınılmaz bir tükenmişliğe varmasıdır. Krizimizin karakteri budur.
İşte tam da bu tökezleme arifesinde Şimşek göreve çağrılıyor. Başka bir zamanda değil, ekonomik çöküşün siyasi çöküş riski yarattığı noktada!
Şimdilerde M. Şimşek, mesela yasasını değiştirmeden, Erdoğan’ın görevden alma yetkilerine dokunmadan MB’ye uygulamada inisiyatif alanı açmak gibi, faize Erdoğan’ın -şimdilik - karar vermemesi gibi, sultanlığın alameti farikası şatafata son vermek, kamuda tasarruf gibi “onarıcı” önlemler alıyor.
Ama bu nereye varabilir? Sınırı nedir?
Yeniden piyasa ekonomisine mi dönülecek? Şimşek’in böyle bir gücü, yetkisi var mı? Erdoğan’ın böyle bir niyeti var mı? Hayır! Erdoğan’ın İslamcı rejim inşası amacı yürümektedir. (Halen yarısından çoğu din olan yeni müfredatı tartışıyoruz!) Muhalefet engellerini aşma başarısı gösterdiği sürece de yürüyecektir. Eninde sonunda “nasıl bir ekonomi”nin cevabı da buradan çıkacak.
Sermaye egemenliğinin birçok çeşidi var. Dünya ülkelerine bakınız. Krallıklar, sultanlıklar, diktatörlükler, parlamenter sistemler, başkanlık sistemleri, burjuva demokrasileri, faşizmler, totaliter rejimler… Bu rejimlerin ekonomik uzvu; eğer kendileri istikrar kazanmış, yerleşmişlerse, rejimle tutarlı hale gelmiş olmalıdır. Bizdeki bir araf durumudur ama bildiğimiz şu: İslamcı bir rejimle, patrimonyal sultanizmle serbest piyasa ekonomisi uyumsuzdur, çelişkindir. Üstyapısal sultanlık, altyapıda piyasa sultanlığı ile bağdaşmaz. Ekonomi “bağımsız” bir alan olarak kalamaz. Sultan, ihalelerin kime gideceğine, hangi kamu malının kime, kaça satılacağına, hangi işi kimin yapacağına, kimin ne yatırım yapacağına, hangi sektörün desteklenip hangisinin desteklenmeyeceğine, hangi grubun önü açılırken hangisinin kesileceğine, kime kredi verileceğine kime verilmeyeceğine karar vermek ister.
Bugünlerde tartıştığımız “tasarruf önlemleri”nin de böyle bir boyutu var. Şimşek bir şeyler anlatıyor ama rejim yerli yerinde duruyor ve ilerliyor. Kanundur, rejim bir tarafa, ekonomi başka bir tarafa yürüyemez. Erdoğan’ın ihtiyacı, siyasi çöküş riski yaratan kriz semptomlarının bir an önce son bulması ve yeniden patrimonyal sultanlık yetkilerinin tam çalışabileceği bir seçim öncesi zamana varmaktır.
Yedinci tasarruf paketi
Sayanlar “bu 7’nci” diyorlar. Demek ki bundan önce 6 kadük tasarruf genelgesi var. Aslında AKP’nin siyasi mazisi böyle kadük, algıcı genelgeler, reformlar çöplüğüdür. (Kaç kez hukuk reformu yapıldığını sayamadım ama şimdiye hukukumuzun göklere ermiş olması gerekirdi. Gele gele son olarak “etki ajanlığı” yasası çıkarıp memleketin “terörist” diye itham edilen yarısını avlağa atmaya hazırlanıyorlar.) Bu tasarruf genelgesi de yürütülemeyecek. Bir şeyler yapılacaktır muhakkak. Tasarrufu sevdiklerinden değil elbette. Şatafat görüntülerinin artık ayaklarına dolanmasından… Bu genelgeye bir parça uygulama şansı verecek olan da bunu fark etmiş olmaları. Elbette yine ‘mış’ gibi… Anıtkabir’e otobüsle gidiyorlar ama az ötede koruma ordusu ve makam takımı hazır bekliyor. Böyle. AKP tarzı tasarruf diyelim buna. Ama bir şeyler yapmaya mecburlar. Büyük tepki var.
Bu yüzden, daha önceleri bu gibi tasarrufların önemsiz olduğunu söyleyen Şimşek, paketi açıkladı nihayet. Yanında, (Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın Başkanı olarak İstanbul’da beş yıldızlı otelde iki gün önce yüzbinlerce dolarlık KÖİ eğlence partisine ev sahipliği yapan) CB Yardımcısı Yılmaz ile birlikte… Ama bundan sonra bu tür toplantıların kamu tesislerinde yapılacağını açıkladılar.
Takip edelim bakalım. Genelge yürüyor mu? Bir iki haftadır gazetelerde haberleri şu başlıkla çıkıyor: Hani tasarruf edilecekti?
DİYANET 5 YILDIZLI OTELDE TOPLANTI YAPTI: Diyanet’in başkanı tepkilere daha fazla dayanamayarak Audi’yi iade etti ama beş yıldızlı otelde toplantı yapmak adetinden vazgeçmedi. Diyanet Başkanı Erbaş, Filistin katliamını, 200 konuğuyla İstanbul’da pahalı bir otelde kınadı.
ULAŞTIRMA BAKANI MALATYA’YA ÖZEL UÇAKLA GİTTİ: Ulaştırma Bakanı Uraloğlu 12 Mayıs’ta Malatya’ya özel uçakla gitti. Havalimanından valiliğe ise minibüsle gitti. Gazete uçak uçuş maliyeti 25 bin dolar (750 bin TL) olan bakanın sonra minibüse binmesini “trajikomik” olarak nitelemiş. (Malatya Haber)
ÇEVRE BAKANLIĞI BİNA KİRALADI: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı 15 katlı gökdelen kiraladı. Bina kimin tahmin edin? Limak’ın. Şu an ne yapılıyor, tahmin edin? Binanın içi tamamen yenileniyor. (Now Haber) Bakan Şimşek, “Kiralama genelge öncesindeydi” diye mazeret açıklıyor.
KURTULMUŞ, 4.800 HEDİYE PAKETİ DAĞITTI: TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis’teki tüm milletvekillerine ve vekillerin üçer personeline, toplamda 2 bin 400 cam şişe ve 2 bin 400 bardak gönderildi. (SÖZCÜ) TMMB, genelge kapsamı dışında bırakıldı deyince savunulacak bir tarafı oluyor mu bunun?
KUZU KAPAMALI YEMEK, KATILIMCILARA HEDİYELER: Sağlık Bakanlığı tarafından Hemşireler ve Ebeler Günü nedeniyle Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nde düzenlenen ve Emine Erdoğan'ın da katıldığı yemekte menüde kuzu kapama yer aldı. Programda katılımcılara çeşitli hediyeler de verildi. (BİRGÜN)
SOMALİYE ARSA BAĞIŞI: “Tasarruf diyorlar ama Somali sevdasından tasarruf yok. Somali’ye 1 milyar dolardan fazla yardımda bulunan Türkiye, şimdi de Ankara’nın lüks semti İncek’te 5 bin metrekare arsa bağışladı. (Sözcü)
İş dağıtma, arazi satma, şatafat konvoyları devam ediyor
Tasarruf Saray’a uğramadı elbette. O dillere destan konvoylu çıkış seremonilerini izlemeye devam ediyoruz. Yakınlara, çevreye iş dağıtma devam ediyor. Daha önce Ayasofya’nın 218 milyonluk ihalesini alan bildik bir isim, Erdoğan’ın lise arkadaşı Hasan Gürsoy, (Güryapı Restorasyon) 31 milyon 250 bin TL bedelli son ihaleyi de aldı. Gürsoy’un restorasyon şirketi 2015 yılından bu yana 1.7 milyar bedelli 20 kamu ihalesine imza atmış. (Cumhuriyet)
Kamu arazilerinin satışı devam ediyor. Urla’nın Kabalak mahallesinde denize sıfır 20 dönümlük yeşil alan satışa çıkarılmış. Televizyonlarda nasıl güzel bir yer olduğunu anlatan reklamlar dönüyor. İmarını değiştirmişler. Sokaklarda, camında bakanlık aracı olduğunu gösteren, 29 milyon lira değerinde Rolls-Royce dolaşıyor. Sözün özü rejimin bütün tezahürleri tekmili birden devam ediyor.
Dolayısıyla Şimşek’in ve önlemlerinin de bir sınırı var.
Bunlar gidişatı anlamak bakımından aklımın yettiğiydi. Bize kamucu bir ekonomi, gelir dağılımı düzgün; yoksulu olmayan, kimseyi geride bırakmayan, eşitlikçi, adil bir ekonomi gerekiyor. Ancak böyle bir ekonomide zaten şatafat, sorumsuz harcama diye bir şey de olmaz. (Kısa Dalga)