Ekonomik krizin can yakıcılığı devam ederken, 160 bin liraya alınan bir kooperatif hissesi nasıl 5 milyon liraya çıkartılır. Bu ayrıcalık neden ve kimlere verilir? Neyin karşılığı olarak verilir. Aktörleri kimlerdir? Ankara’da yaşanmış rant hikayesinin üzerinden -ki muhtemel her yerde benzer örnekleri vardır.- adaletsizliğin olduğu bir döneme bir de “adalet dağıtanların rantla ilişkisi” ne bakarak tarihe notumuzu düşelim.
Hukukçular Yapı Kooperatifi 360 üyeli olarak kuruldu. Beytepe Lodumlu Köyünde arazi aldı. Gökçek döneminde arazinin Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı (KDGPA) kapsamında imar planın değiştirildi. İnşaat emsali 0.50'den 2'ye yükseltildi. Belediye meclisi aynı zamanda yüzde 10 ek inşaat alanı ile yüzde 5 de sosyal tesis (ticari alan) yapma kararı verdi. Bu kararla arsaya, 196 konut yapılacakken 720 konut yapılmasına olanak tanındı. Kooperatif bir anda 524 daireyi havadan kazanmış oldu. Kooperatif üyeleri 160 bin liraya aldıkları kooperatif hisselerini, bir imar planı ile 5 yıl içerisinde 30-35 kat arttırarak 5 milyona çıkarttı. Ortada bir inşaat yok, ev yok, söz konusu kağıt üzerinde bir kooperatif hissesi ve Hukukçular Yapı Kooperatifi’ne verilen muazzam bir rant var.
Dam Yapı Kooperatifi Ankara Gölbaşı İncek’te, yine bir imar planı ile villa tarzı konut yapılacak alana Gökçek döneminde plan değişikliği yapılır. 25 konut yapılacak alana 390 konut yapılacak bir imar rantı verilir. Yükseklik serbest bırakılır. Dam Yapı Kooperatifi üyelerinin de yüksek yargı organları mensupları, hakimler, savcılar, bürokratlar ve siyasetçilerden oluştuğu kamuoyunun gündemine düşer.
Emlakçılar kooperatif hisselerini “Kooperatif üyesi olarak siz de; avukatlar, hakimler, bürokratlar ile komşu olabilirsiniz” diye satışa çıkartır. VİP üyeli kooperatifler olarak kamuoyunda yer alan “Hukukçular Yapı Kooperatifi” ve “Dam Yapı Kooperatifi” üyeleri kimlerdir? Yargıda görev alanlar hangi davalara bakmaktadırlar? Kimler hakkında nasıl karar vermektedirler?. Gökçek bu imar kıyağını neyin karşılığı olarak vermiştir.
Tüm bu sorular Cumhuriyet’in hukuktan yana yargı mensupları olduğu kadar, rantla iç içe geçmiş yargı mensuplarının varlığına dikkat çekmek ve hangi davalara baktıklarını açığa çıkartmak açısından oldukça önemli.
Rant terörüne karşı çıkanlar cezalandırılmak isteniyor.
AKP iktidarı döneminde yaşanan kent rantı bir bütün olarak sermayenin, yerel yönetimlerin, merkezi iktidarların ve yargı mensuplarının da içerisinde olduğu büyük bir organizasyona imar karteline dönüştü. Rant terörü her yeri tahakküm altına almaya başladı. Ucuza kapatılan araziler, köylülerin elinden alınan tarlalar, çantacılar tarafından ikna edilmeye çalışılan mülkiyet sahipleri, ranta karşı direnenlerin cezalandırılması organize bir iş olarak görüldü. Bakanlıklar ve Belediyeler tarafından yapılan planlamalarla süreç yasallaştırılmaya çalışıldı. Ayrıcalıklı imar hakları ile plan notları değiştirilerek rant katlana katlana inanılmaz bir zenginleşme yarattı.
Başta Mimarlar Odası olmak üzere TMMOB’a bağlı meslek örgütlerinin açtıkları davalar bu süreçte hem bir rant ilişkilerinin teşhirine neden oldu hem de Cumhuriyetin hukuktan yana tavır alan yargı mensuplarının verdiği iptal kararları ile kamu zararına iş ve işlemler önlendi.
Bu haklı hukuk mücadelesinde, rant kartellerinin terörüne karşı çıkan Mimarlar Odası Ankara Şube yöneticileri pek çok kez hedef oldu. Haklarında davalar açıldı. Daha da ötesi, gözünün üzerinde kaşın var diye insanların birbirini boğazladığı bir ülkede Gökçek tarafından sokaklara Mimarlar Odası Başkanını “lanetliyoruz” posterleri asıldı. İller Bankası ve Togo İkiz kuleleri mücadelesinde Yönetim Kurulu üyeleri devlet memuriyetinden ihraç edildi.
Yetmedi… Çünkü rantın partisi yok, menfaati var. Mesele menfaat olunca hukukçusu siyasetçisi, bürokratı ittifakın bir parçası oluyor. Rant ittifakları da böylece kuruluyor.
Şimdilerde Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri çevre haberi yaptı diye bir gazeteciye verdikleri ödül plaketi nedeniyle ağır cezada yargılanıyorlar. Üstelik başka sivil toplum örgütleri siyasetçiler de ödül vermiş olmasına rağmen, hedefe Mimarlar Odası Ankara Şube yöneticileri koyularak, ranta karşı verilen mücadele, düzmece iddianamelerle, hukuksuz bir şekilde cezalandırılmak isteniyor.
Cumhuriyet’in başkenti Ankara’yı 23.5 yıl yöneten, daha doğrusu Ankara’nın kimliğini kültürünü yok eden Melih Gökçek 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte bir koruma zırhına alınması ile bu imar rantlarının ilişkisi pek çok kez kamuoyuna yansıdı. Sinan Aygün’ün Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin açtığı Togo İkiz Kuleleri davası ile ilgili istinaf mahkemesinde konuyu halledeceğini ifade etmesi ve mahkeme başkanı ile doğum günü kutlamaları da dün gibi aklımızda.
Yargıda kent rantı bağlantıları olanların ifşa edilmesi, hukuk güvenliğinin sağlanması açısından olmazsa olmazdır.
Mimarlar Odası Ankara Şube yöneticilerini ağır cezada yargılamak eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer bir terörden bahsedilecekse, rant ittifaklarının, ranta karşı mücadele eden Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticilerine uyguladıkları terörden bahsedilebilir. Kentsel rant ve Cumhuriyet değerlerinin korunması sürecinde, Atatürk Orman Çiftliği’nden, Saraçoğlu Mahallesi’ne, Demirkafes’ten Togo İkiz kulelerine, Hukukçular Yapı Kooperatifi’nden, Dam Yapı Kooperatifi’ne kadar verilen mücadelede, yargıcından hakimine savcısından, milletvekiline, bakanından, cumhurbaşkanına, sermaye sahiplerine kadar hepsi ile karşı karşıya kaldılar. Memleketin bir metrekare toprağının bölünmesine, satılmasına, peşkeş çekilmesine, iç edilmesine karşı mücadelede susmayacak olanların yanında olmak, vicdani sorumluluktur.
Bugün çocukların okullarına aç gittiği bir ülkede bir imza ile bire otuz veren haksız bir kazancın yargı ilişkisi, yargıda kent rantı ile bağlantıları olanların ifşa edilmesi zorunluluktur.
Hukukçular Yapı Kooperatifi ve Dam Yapı Kooperatifi üyelerinin ya da yakınlarının yargıda nerelerde konumlandığını, Gökçek’le, Sinan Aygün’le ilişkilerinin varlığını açığa çıkartmak hukuk güvenliğinin ve adaletin sağlanması açısından olmazsa olmazdır.