RUSYA ÖRNEĞİ VE KÜRESEL EKONOMİK SİSTEMİN ÇÖKÜŞÜ

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sürerken ardı ardına gelen yaptırımlar ve bu konuda artan baskı küresel sistemin işleyişine dönük bazı güvensizlik ve soru işaretlerine neden oluyor. Örneğin Rusya Merkez Bankası’na ait varlıkların dondurulması ve son olarak Rusya’yı Dünya Ticaret Örgütü’nden (DTÖ) çıkarma çabası ve tartışmaları aslında yaklaşık 10 yıldır alttan alta yürüyen küresel sistemin oturduğu finansal dinamiklerin geleceğine dönük da dikkat çekici sonuçlara gebe. Bu yazıda Rusya’nın maruz kaldığı finansal adımların küresel sistemin yaslandığı dinamiklere etkisini ele alacağız.

Dünyanın her yerinde merkez bankaları ellerindeki rezervleri çeşitli şekillerde değerlendiriyor. Tabii Türkiye gibi eksi rezerve sahip değilseniz, elinde biriken miktarı kârlı bir biçimde değerlendirerek kötü senaryolara hazırlık gerekiyor. Kötü bir senaryo olmasa da varlıklarını artırma bireyler gibi merkez bankalarının da ulaşmak istediği bir hedef. Bu hedef doğrultusundan Rusya’nın Fransa’da 71, Japonya’da 58, Almanya’da 55, ABD’de 38, İngiltere’de 26, Avusturya’da 17 ve Kanada’da 16 milyar olmak üzere 284 milyar dolarlık varlığı donduruldu. 

Rusya Merkez Bankası rezervlerinin bu şekilde dondurulması, bunun BM Güvenlik Konseyi’nin kararına dayandırılmadan G7 gibi oluşumlarının öncelikleriyle belirlenmesi önemli. Rusya, bir başka ülkeyi işgal etti, bu süreç sürüyor da. Ancak bu tarz eylemlere girişen ilk devlet Rusya değil, son da olmayacaktır. Peki bir devletin merkez bankasının varlıkları neden donduruluyor? Buradaki mantık, işgal karşısında gelen ekonomik yaptırımların etkisini artırma. Merkez bankası elindeki rezervleri ekonomideki kötü durumun daha kötüleşmesini önlemek için kullanabilir, buysa yaptırımların etkisini hafifletir. Basitçe yürütülen mantık bu. Aynı mantık bir başka soru işaretine de neden olmuyor mu? 

Bugün sistemle sorunu olmayan, işgale girişmeyen ancak herhangi bir nedenle NATO veya G7 ile ters düşen bir devletin başına bu durumun gelmeyeceğini kim nasıl garanti edecek? Örneğin bugün OPEC üyelerine üretimi artırma konusunda baskı yapılıyor, diyelim ki OPEC, özellikle Suudi Arabistan bu baskıya direndi. Krallık yarın bankasının varlıklarının dondurulmayacağına inanabilir mi? Peki böylesi bir güvensizlik ortamında o çok övülen finansal hareketlerin akışının sürmesi beklenebilir mi? Bu çerçevede Rusya Merkez Bankası’nın dondurulan varlıkları, küresel finansal sistemdeki zor araçlarına dönük kriterlerin ne olduğunun bilinmediği yeni bir yapıya kapı aralıyor. 

DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ TARTIŞMALARI 

İkinci Dünya Savaşı sonrası gerçekleşecek ekonomik yapılanma özellikle harabeye dönmüş  Avrupa kıtası dikkate alındığında elzem bir ihtiyacın uzantısıydı. Altın sistemi çökmüş, 1929 Bunalımı sonrası gelen savaş, var olan ekonomik yapıyı alt üst etmişti. Dahası ekonomide görülen bu yapılanma hiç de siyasi düzendeki gelişmelerden bağımsız değil. SSCB ile ABD arasındaki kamplaşma belirginleşmeye başlamış, iki farklı siyasi ve ekonomik sistemin saflaşması netlik kazanmıyordu. Dünya artık iki kutuplu bir yapıya evriliyordu. İşte bu noktada Bretton Woods sistemi olarak bilinen sistemin temelleri 1944’te atıldı. ABD artık belirgin bir hegemon haline gelirken onun gücünü para sistemine, en azından Batı kampına yansıtacak ekonomik kurumları oluşturacak toplantı da onun topraklarından gerçekleştirildi. Üç ayak üzerine kurulu yapıda Uluslararası Para Fonu (IMF), cari işlemlerdeki aksamaları ve sıkışıklıkları gidermek için kısa vadeli borçlar verirken, ikiz kardeşi Dünya Bankası’ysa ya doğrudan devletlere ya da devlet güvencesi altındaki özel kesime uzun vadeli, yatırım amaçlı kredi verecekti. Bu yapının üçüncü ayağındaysa küresel ticareti kolaylaştıran ve düzenleyen Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması-GATT yer aldı. GATT, 1995’teki kurumsallaşarak Dünya Ticaret Örgütü adını aldı. Üyelik sürecinin belirli kriterlerin yerine getirilmesine dayandığı DTÖ, uluslararası ticaretin kurallarını da belirleyen bir mekanizma haline geldi. 


RUSYA ÖRNEĞİ VE KÜRESEL SİSTEMDE YENİ DÖNEM

1990’larda IMF ve Dünya Bankası deneyimi pek çok ülkedeki gibi felaketle noktalanan Rusya’nın diğer istikameti DTÖ oldu. 2006’da başlayan müzakere süreci 2012’de Rusya’nın örgüte alınmasıyla devam etti. DTÖ üyeliği, adeta bir şemsiye etkisiyle uluslararası ticarette dışlanmayı ve diğerlerine göre yüksek tariflere maruz kalmayı önleyici bir nitelik taşıyor. Buy ise  Rusya gibi GSYH’sinin yüzde 25’i dış ticarete dayanan bir ülke için önemli bir kazanımdı. Ancak bu kazanım bugün inceleme altında. Tıpkı merkez bankasının varlıklarının dondurulması gibi Rusya’nın DTÖ üyeliğinin askıya alınması gündemde. Bu, örgüt tarihinde yaşanan bir gelişme olmadığı için zihinler bulanık. Çıkar yolun başında DTÖ anlaşmasının 10 maddesine dayanarak bu işlemi yapmak var, ancak bunun için de 164 üyeli örgütten 2/3 oranında evet oyu çıkması gerekiyor. Sanılanın aksine bu pek çok ülkeyi olumsuz etkileyeceği için bu orana ulaşmak da kolay değil, ayrıca üyelikten çıkarmaya dönük örgütün kendi içinde de sert eleştiriler var. 


Bu noktada DTÖ açısından bir ülke örgüte üye dahi olsa ona farklı bir tarife uygulamayı sağlayan, en azından bunu mümkün kılan bir istisna var: Ulusal Güvenlik. Trump’ın Almanya’dan otomobil ihracatına tepkisi, Çin ile ticaret savaşını gündeme getiren ve elini rahatlatan istisna buydu. DTÖ üyesi bir devletin ulusal güvenlik gerekçesiyle bir başka DTÖ üyesinden mal veya hizmet almasını zorlaştırması. 


Rusya konusunda Kanada’da ilk adımı atan ülke oldu ve Rusya’dan gelen ürünlere yüzde 35 gümrük vergisi uygulama kararı kaldı. ABD de kendi sanayisinin ihtiyaçlarını gözeterek belirli bir taslak hazırlığında. Washington için benzer bir adımın Avrupa gelmesi önemli zira Rusya yıllık olarak Avrupa pazarına 105 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Avrupa ile Rusya toplam ticareti 190 milyar dolar dolayında. Dolayısıyla ABD için Avrupa’nın bu stratejiye katılması elzem, yoksa bu adım Rusya’yı geriletecek bir düzeye ulaşamayacak. Avrupa’da buna yönelik hazırlıklar sürüyor, ancak zaman alacağı kesin. 


Rusya’nın küresel sistemdeki durumunu kısaca özetleyen, Rusya örneği olarak akıllara kazınacak bu adımlar ne anlama geliyor? İlk olarak açık olan sisteme ilişkin ciddi bir güven bunalımı açığa çıkacak. Merkez bankaları varlıklarını devlet tahvilleri, hazine bonoları gibi alanlarda değerlendiriyor. Bugün ABD dışında hangi devlet, “benim başıma Rusya’ya yapılan gelmez” diyebilir. Buysa devletlerin varlıklarını değerlendirirken daha dikkatli olmasına neden olacak. ABD gibi borç üstüne dönen bir ekonominin bundan etkilenmemesini beklemek naiflik olur. İkincisi, DTÖ gibi üyeliğin bir hayli zahmetli olduğu bir kurumun bir üyesinin uğradığı bu muamele, eğer ulusal güvenlik gibi muğlaklığın ve keyfiliğin hüküm sürdüğü (bakınız Trump uygulamaları) bir alana terk edilecekse, bu kuruluş kendi varlığının altını oyar duruma gelir. Rusya örneği, bize küresel finansal sistem açısından bir devrin kurallarının değiştiğini, hatta belki de bir devrin kapandığını söylüyor. Çin henüz böylesi kapsayıcı bir alternatif olmaya hazır değil. Buysa sancılı ve kafa karışıklıklarının olduğu bir finansal döneme merhaba dediğimizi gösteriyor. Bugün Rusya örneğinde görülen aslında bu sarsıntı ve kafa karışıklığının, sistemin çöküşünün de ilk ciddi adımı. Belki tam da bu nedenle Batı kampı DTÖ’den Rusya’yı atamıyor olmanın öfkesini yaşarken Rusya DTÖ’den çekilmeyi konuşuyor, Suudi Arabistan, Çin’e petrolü yuan ile satmayı kabul etmeye eğilimli görünüyor.



Köşe Yazıları Haberleri