Meta'nın, Facebook ve Instagram platformlarında yürüttüğü üçüncü taraf doğrulama kuruluşlarıyla işbirliği programlarını sonlandırma kararı, dijital dünyada adeta bir deprem etkisi yarattı. Bu programlar, platformlarda yayılan içeriklerin doğruluğunu kontrol etmek amacıyla bağımsız kuruluşlarla iş birliği yaparak, yanlış bilgilerin yayılmasını engellemeyi hedefliyordu. Meta'nın bu ani kararı, platformların bilgi ekosistemlerindeki rolü ve sorumluluğu üzerine derin tartışmaları yeniden alevlendirdi. Özellikle dezenformasyonla mücadelede kritik bir araç olarak görülen doğrulama süreçlerinin geleceği hakkında endişeleri artırdı.
IFCN ve uluslararası tepkiler
İlk tepki doğal olarak kararın ana muhatabından geldi. Uluslararası Doğruluk Kontrol Ağı (IFCN) Direktörü Angie Drobnic Holan, Meta'nın kararının, sosyal medyada güvenilir ve doğru bilgi arayan kullanıcılar için olumsuz bir gelişme olduğunu söyledi. Holan, bu adımın, doğrulama kuruluşlarının etkisini azaltabileceğini ve yanlış bilgilerin yayılmasını hızlandırabileceğini vurguladı. Dünya genelinde ve Türkiye’de birçok medya kuruluşu ve sivil toplum örgütü de benzer endişeleri kurucularının şahsi hesapları ya da kurumsal hesapları üzerinden dile getirerek, Meta'nın bu kararını eleştiriyor.
Türkiye'de medya ekosistemine etkisi
Özellikle Türkiye gibi medya ekosisteminin kırılgan olduğu ülkelerde, Meta'nın doğrulama programlarını sonlandırması, dezenformasyonla mücadelede önemli bir boşluk yaratabilir. Sosyal medyanın artan bir trendde ana bilgi kaynağı olarak kullanıldığı ve geleneksel medyanın güvenilirliğinin sorgulandığı bir ortamda, doğrulama mekanizmalarının eksikliği, yanlış bilgilerin hızla yayılmasına ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesine neden olabilir. META’nın birçok bilgi akışı formatında platforma birden sahip olduğu düşünüldüğünde ortaya çıkan etkinin politik ve sosyal boyutu ciddi bir krize gebe gibi duruyor.
Topluluk notları ve kullanıcı tabanlı denetim
Meta CEO'su Mark Zuckerberg, bu değişikliğin ifade özgürlüğünü teşvik etmek amacıyla yapıldığını belirtti. Şirket, üçüncü taraf doğrulama programlarının yerine, kullanıcı tabanlı bir "Topluluk Notları" sistemiyle yanlış bilgileri ele almayı planlıyor. Bu yaklaşım, Elon Musk'ın X platformunda uyguladığı modele benzerlik gösteriyor. Ancak, bu tür kullanıcı odaklı sistemlerin etkinliği ve tarafsızlığı konusunda ciddi soru işaretleri bulunuyor. Kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden veya belirli ideolojilere hizmet eden kullanıcı gruplarının, yanlış bilgileri daha da yaygınlaştırma potansiyeli göz ardı edilmemeli.
Teknofeodalizm ve dijital derebeylikler
Yunan ekonomist Yanis Varoufakis'in son kitabında altını çizdiği "bulut kapitali" kavramı, dijital altyapının ve veri odaklı teknolojilerin kontrolünü ifade ediyordu. Geleneksel kapitalizmde sermaye, fabrika, makine ya da emek gibi fiziksel unsurlara dayanırken, teknofeodalizmde dijital ağlar, platformlar ve kullanıcı verileri temel güç kaynağı durumunda. Bu dönüşüm, demokratik süreçlerin işleyişini de derinden etkiliyor. Benim bu kavramdan esinlenerek günümüzdeki küresel iletişim ağlarının demokratik yapısına referansla kullandığım "bulut demokrasileri" kavramı ise, dijital platformların oluşturduğu hegemonya alanındaki demokratik pratiklerin tamamını içeriyor. Zira bu platformlar, kullanıcıların dikkatini çekmek ve etkileşimlerini artırmak için algoritmalar kullanarak, bilgi akışını kontrol ediyor ve yönlendiriyor. Sonuç olarak, demokratik süreçler, bu dijital platformların sahiplerinin çıkarları doğrultusunda şekillenebiliyor. Yani bu platformlar sadece hangi renk çorap istediğinize değil, kime oy verip kimden ölümüne nefret edebileceğinize de karar verebiliyor.
Topluluk notları teyitçilerin yerini alabilir mi?
Google ve benzeri teknoloji devlerinin de şeffaflık eksikliği ve finansal sorumsuzluk sarmalında olduğu bu dönemde, gazetecilik ve demokrasiler için olumlu gelişmelerin ufukta görünmediği aşikâr. Topluluk Notları sistemi, dünyanın en kötü uygulaması olmasa da, yeterliliği ciddi bir tartışma konusu. Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı'nın (IFCN) teyitçilere önerdiği ve üçüncü parti teyit organizasyonlarının benimsemesi gereken ilkelere dair rehberdeki kapsamlı metodolojik taleplerle kıyaslandığında, Topluluk Notları'nın standartları oldukça yetersiz kalıyor. Bu nedenle, bu yeni metodun teyitçilerin yerini alması imkânsız görünüyor.
Bizi ne bekliyor?
Küresel siyasette kritik bir dönüm noktasındayız. Trump'ın seçim zaferinin ardından, dünya genelinde birçok etkili ülkenin lideri ya istifa ediyor ya da koltuklarını kaybediyor. Bu çalkantılı süreçte, "evrenin en tehlikeli adamı" olmasa da, tehlikeli figürler arasında en etkili isimlerden biri olan Mark Zuckerberg'in liderliğindeki Meta'nın, doğrulama programlarını sonlandırarak dezenformasyonla mücadeledeki sorumluluğunu azaltması büyük bir problem. Musk’ın siyasal zaferi, Musk’ın “olmayan” standartlarını tüm teknolojik devlerin benimsediği vahşi bir medya ekosisteminin doğuşuna neden olmuş gibi görünüyor. Cambridge Analytica ve benzeri skandallardan da hatırlayacağımız üzere zaten hiç de masum olmayan META’nın bu yeni hamlesi, özellikle de küresel anlamda progresif siyasal değerlerin oturması için çabalayanlar için kötü bir haber.
Merkez siyasetin yenilgisinin sancıları
Bu gelişmeler, dünya genelinde merkez politikaların yenilgiye uğradığı, aşırı sağın her şeye ve herkese karşı zafer kazandığı ve teknofeodalizmin önünü açtığı bir dönemi işaret ediyor. Dijital platformların sorumluluklarını azaltarak dezenformasyonla mücadelede geri adım atmaları, demokratik süreçler ve özgür basın için ciddi tehditler oluşturuyor. Bu nedenle, platformların şeffaflıklarını artırmaları, doğrulama süreçlerini güçlendirmeleri ve kullanıcılarını bilinçlendirecek mekanizmaları geliştirmeleri, demokrasilerin sağlığı açısından kritik bir öneme sahip. Onların almadığı her sorumluluk, küresel olarak içine düştüğümüz bu bataklıkta daha da dibe gitmemize neden oluyor. Buradaki sorumluluk hem bu teknoloji devlerine, hem de Varoufakis’in tekno derebeyi olarak tanımladığı bu kurumların büyüyüşüne finansal ve politik destek sunarken onları denetlemeyi hep bir başka bahara bırakan merkez siyasetin devrik siyasetçilerine ait. Buradan bir geri dönüşse büyük iktidar değişiklikleri gerçekleşmedikçe zor görünüyor.
*Görsel X’in yapay zeka teknolojisi Grok’la yapılmıştır.
--------------------------------
SARPHAN UZUNOĞLU
NewsLab Türkiye Kurucusu ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Sarphan Uzunoğlu, aynı zamanda çeşitli uluslararası sivil toplum örgütlerine danışmanlık yapmaktadır. 2021 yılında Ashoka Fellow'u seçilen Uzunoğlu, doktorasını Galatasaray Üniversitesi'nde yazdığı gazetecilikte güvencesiz emek pratikleri temalı tezle 2017 yılında tamamlamıştır. Uzunoğlu daha önce Lübnan Amerikan Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi Doktor, Norveç Arktik Üniversitesi’nde Doçent Doktor ve Kadir Has Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi Doktor olarak, Bilgi Üniversitesi ve Ankara Bilim Üniversitesi'nde Misafir Öğretim Üyesi Dr. ve Misafir Öğretim Görevlisi Dr. olarak çalışmıştır. Bir dönem siyasal danışmanlık da yapan Uzunoğlu, geçmişte Evrensel ve Akşam gibi gazetelere ve Mesele, Varlık, Kaos GL gibi dergilere de yazılarıyla katkı sunmuştur.