Bütçe, o devletin ülkesi için bir yıl içinde yapacağı harcama ile bu harcamayı yapabilmek için elde edeceği geliri ifade eder. Demokratik ülkelerde bu harcama ile gelir kalemlerine parlamentolar onay verir. AKP iktidarının çok hoşlanarak ifade ettiği gibi “eski” Türkiye’de, TBMM’deki bütçe görüşmeleri rafine politik faaliyetti. İktidar bütçesini sunar, muhalefet de buna hem geneli üzerinde hem de detaylarla itiraz ederdi. Bütçe görüşmelerinde zaman zaman muhalefetin talebi ya da itirazı üzerine küçük değişiklikler de gerçekleşirdi. Görüşmeler, partiler ve liderleri açısından gerçekten bir siyasi performans gösterisiydi. Süleyman Demirel ile Necmettin Erbakan, muhalefet dönemlerinde bu gösterinin yıldızlarıydı.
Bütçenin TBMM’de onaylanmaması bir güvensizlik göstergesiydi. O hükümetin istifasını gerektirirdi. Çünkü hükümet, yapacaklarını bütçe üzerinden göstererek onay isterdi. Bu onayı alamazsa tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi hukuk devletinin gereği olarak hiçbir şey yapamazdı. Özetle hükümet, TBMM’den onay almadan kalem kâğıt bile alamazdı. Bütçe TBMM’ye bir yasa tasarısı olarak gelir ve yasalaşırsa uygulanabilirdi.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde tüm demokratik denetim yollarıyla birlikte bütçe de bir denetim aracı olmaktan çıktı. TBMM’yi etkisizleştiren en önemli mesele Cumhurbaşkanlığı bütçesidir. Yeni sistemde bütçeyi TBMM’ye, atanmış ve seçmene karşı hiçbir sorumluluğu olmayan memur statüsündeki cumhurbaşkanı yardımcısı sunuyor. Kabul edilmemesinin hiçbir önemi yok. Tek kişi üzerine inşa edilen sistem bunun da önlemini almış. Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen artış ile bütçe harcamaları hemen yasal hale geliyor.
Türkiye’nin bütçesi gelirleriyle giderleri arasında sadece ocak ayında geçen yıla göre tam 5 kat artarak 150 milyar lira açık verdi. Kemal Derviş politikaları sayesinde o dönemdeki ekonomik krizi aşmak için devletin gelirleri, mevcut iktidar döneminde ise giderleri arttı. Bu mesele bir ev ekonomisinden farksız. Eşlerin toplam geliri 50 bin lira, kira ve faturalar derken her ay 60 bin lira harcayıp, 10 bin lira açık veriyorlar. Yapacakları tek iş mümkünse harcamaları kısmak ya da evden eşya satmak. Evden eşya sattıkları zaman 6 ay sonra satacak eşya kalmayınca ne yapacaklar? Şu anda devletin durumu aynı böyle. Tasarruf yapmak yerine evden eşya satıyor. Hemen hemen satılacak eşya da kalmadı. Borçlanmada da limit tüketildi. İşte tam burada sıkıntılı yöntem hemen devreye girecek. Devletin, ev ekonomisinden farklı olarak devreye sokabileceği önemli bir gelir kaynağı var, o da vatandaşı.
Yaklaşık 8 yıl önce ekonomik sıkıntılar alarm vermeye başlayınca dönemin ekonomiden sorumlu bakanı olarak Mehmet Şimşek başkanlık sistemine övgüler yağdırıyor, başkanlık sistemine geçildiği zaman Türkiye’yi kimsenin tutamayacağını söylüyordu. Şimdi ekonominin başında olan Şimşek, öznesiz olsa da bu sistemin ülkede yol açtığı yıkımı tamir etmeye çalıştıklarını anlatıyor hem de ağır eleştirilerle. 8 yıl önceki öngörüsüne bakıldığı zaman Şimşek’in hedef olarak önüne koyduğu 2024’ün 2. yarısı, insanı ürkütüyor.
Muhalefetsiz iktidar
İktidar muhalefetsiz bir alanda yol alıyor. O nedenle AKP mitinglerinde Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan seçmeni tehdit ediyor. Deprem bölgesinde bizi seçmezseniz destek alamazsınız, Karadeniz’de doğalgazınız olmaz diyor. Hakkını vermek lazım bunu gayet açık söylüyor. Bir gün sonraki çelişkili açıklamaları sizi yanıltmasın. Stratejisi böyle. İlk gün verilen mesaj yerine hemen ve etkili bir biçimde ulaşıyor.
Toptan siyasetin belki de iktidar blogunu da kapsayacak şekilde alt üst olacağı yerel seçimlere topu topu 1,5 ay kaldı. Muhalefete öncülük etmesi gereken CHP’de hakikaten komik işler oluyor. Özgür Özel son olarak bazı adayların “yapay zekâ” ile belirlendiğini açıkladı. Hani çok iyi niyetle hareket edecek olsak, “Levent Kırca’nın boşluğunu doldurmaya çalışıyorlar” diyeceğim ama inanın insan gülemiyor bile. Çok ama çok kötü yönetilen, parti içi iktidarı tahkim ve kalıcı kılmanın dışında hiçbir niyetle açıklanamayan belediye başkan adaylıklarını belirleyen bir CHP var karşımızda. Yapay zekâ devreden çıkmadan hemen sorsa CHP yönetimi, “CHP genel başkanı kim olmalıdır?” diye. Alacağı yanıtı hepiniz tahmin etmişsinizdir; Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü yapay zekâ eldeki verilerle her seçimi kazanmış bir siyasi figür olan Erdoğan’ı doğal olarak önerecektir. Yapay zekâ, böyle çaya çorbaya limon değil ki her yerde önünüzü açsın.
Hatay ve Çankaya örnekleri
Hatay meselesi kötü yönetimin tekil örneğidir. “Alternatif oluşturamadık” kadar vahim bir açıklama olamaz. Şimdi sizin beğenmeyip alternatif aradığınız adaya seçmen niye oy versin? Lütfü Savaş’ın da muhatap olduğu bu muameleye karşın halen orada aday olarak kalması da ayrı bir sıkıntılı durum. Ankara Çankaya CHP açısından simgesel bir yerdir. Bunun anlamını herkes bilir. 3 ay önce parti yönetme iddiasıyla PM’ye seçilen bir ismin -başvurmadığına göre hiçbir iddiasının olmadığını söylemek yanlış olmaz- bu iddiasından vaz geçerek garanti yer olan Çankaya belediye başkanlığına aday olarak atanması da ancak yapay zekâ ile mümkün olabilir! 3 ay sonra Çankaya belediye başkanlığından da sıkılırsa bu sefer sırada ne var? Bundan daha vahimi Özel’in dillendirdiği gerekçe: “190 yere aday ataması yaptık genel başkan olarak bir yerde yani burada kontenjanımı kullanmak istiyorum” (Umarım dillendirilen bu iddia doğru değildir)
Adaya ilişkin olarak dillendirilen nitelikler de hayli sıkıntılı. Alevi kimliğine sahip olup mağduriyet yaşamayan mı var? Tezcan Karakuş Candan Ankaralının hakkına sahip çıktığı için memuriyetten atıldı. Çankaya için iddiası vardı ve bunu da aday olarak ortaya koydu. O da solcu ve Atatürkçü kimliği kadar öne çıkarmasa da Alevi. Bizzat Özel’in, “2 eşit arasındaki tercihimiz kadın olacak” diye açıkladığı aday kriterlerinden birisiydi kadın meselesi. Burada bırakın eşitliği, arada mesafe var. İzmir adayını tanıtırken, kurultayda verdiği destek için teşekkür ile konuşmaya başladığınız zaman aday belirleme kriterlerini de açıklamış oluyorsunuz. Beşiktaş’ta gösterdiğiniz gibi açıkça hem de. İzmir’de büyükşehir dahil 22 başkanın 20’si değiştiriliyorsa burada diğer adayların size muhalefet yapmasına ihtiyaç da kalmıyor. Siz kendi belediye başkanlarınızın başarısız olduğunu açıkça ilan ediyorsunuz.
CHP’nin mevcut kadrosu “değişim” dediğinde gerçekten kaygılanmıştım. Ama inanın bu kadarını ben de beklemiyordum. En ağır olan mesele, tel tel dökülen iktidarın bu ülkeyi baskıyı arttırarak ekonomik kriz altında çok rahat yönetecek olması…