Kahramanmaraş merkezli depremin büyüklüğü Kandilli Rasathanesi tarafından 7.4 olarak açıklanırken, AFAD’ın sonradan değeri 7.7 olarak revize etmesi ve ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin 7.8 olarak açıklanması, “depremin asıl büyüklüğü gizleniyor mu” sorusunu gündeme getirdi. Türkiye ve ABD’deki merkezler birbirinden farklı ölçüm değerleri kullanıyor. Rakamsal farklılığın da Kandilli’nin Richter, ABD’deki merkezin Moment Magnitüd ölçeğini kullanmasından kaynaklı olabileceğine dikkat çekiliyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü saat 04:17’de meydana gelen depremin büyüklüğünü önce 7.4 olarak açıkladı. Bu değer ilerleyen saatlerde AFAD tarafından 7.7 olarak revize edildi. Revize işleminden önce ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS), merkez üssü Pazarcık ilçesi olarak açıklanan depremin büyüklüğünün rakamsal değerini 7.8 olarak duyurdu. Hem Kandilli’nin ilk açıklamasındaki 7.4 değeri ve bu değerin ilerleyen saatlerde 7.7 olarak revize edilmesi hem de revize işleminden önce ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun 7.8 olarak açıklama duyurması arasındaki farklılıklar depremin gerçek büyüklüğünün gizlendiği yorumlarına neden oldu.
İki merkez arasındaki rakamsal farklılığın ölçüm değerleri ile ilgili olduğuna dikkat çekiliyor. Kandilli Rasathanesi deprem büyüklüğünün ölçüm değeri olarak Richter ölçeğini kullanıyor. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun ise Moment Magnitüd ölçeğini kullandığı biliniyor. Farklılığın da bu iki farklı ölçekten kaynaklanmış olabileceği belirtiliyor.
Benzer bir farklılık, 30 Ekim 2020’de İzmir’de meydana gelen deprem sonrasında ortaya çıkmıştı. Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki bu depremden sonra da Kandilli Rasathanesi ile AFAD’ın açıkladıkları deprem büyüklükleri arasında farklılık olmuş, bu iki birimin açıkladığı büyüklükle yine ABD Jeoloji Merkezi’nin rakamları farklılık göstermişti. O dönemde de yaşanan bu tartışmada her merkezin kullandığı ölçüm değerleri ile veriyi aldığı sismik cihazların konumunun etkisine dikkat çekilmişti.
Rakamsal büyüklük devlete farklı sorumluluk yüklemiyor
İzmir depreminden sonra da deprem büyüklüğünün 6.6 değil de daha yüksek olması halinde devlete ek sorumluluklar yükleneceği, depremin büyüklüğünün bu nedenle düşük açıklandığı iddiaları ortaya atılmıştı.
Kahramanmaraş depreminin önce 7.4 olarak açıklanması, sonrasında 7.7 olarak revize edilmesi veya ABD Jeoloji Araştırma Kurumu’nun ilk açıkladığı şekilde 7.8 olması arasında devletin sorumluluklarında bir farklılık oluşmuyor.
Deprem sonrasında devlet kurumlarının sorumlulukları o bölgenin “Afet Bölgesi” olarak ilan edilmesiyle başlıyor. Bir bölgenin afet bölgesi ilan edilebilmesi için o bölgede yaşanan doğal afetin niteliği veya depremde olduğu gibi büyüklüğü bir kriter oluşturmuyor. Bir başka ifadeyle depremin büyüklüğünün 7.4 olması ile 7.8 olması arasında farklı bir yasal uygulama bulunmuyor.
Vergi Usul Kanunu’nda afet zamanında borçların silinmesi hükümleri bulunuyor ama yasa hangi büyüklükteki depremden sonra böyle bir uygulama olacağına atıf yapmıyor. Afet bölgesi ilan etme yetkisi de Bakanlar Kurulu’nda bulunuyor.
Aynı şekilde Anayasa’nın “Olağanüstü Hal İlanı”nı düzenleyen 119. Maddesi ile Olağanüstü Hal Kanunu’nda da olağanüstü hal ilan edilebilmesi için, yaşanan afetin etki veya rakamsal değeri de yer almıyor. (Kısa Dalga)