Harvard profesörleri Robert Waldinger ve Marc Schulz, 1938 yılında başlayan ve 700'den fazla kişinin hayatları boyunca ruhsal durumlarını takip eden araştırmanın sonuçlarını “The Good Life” adlı kitapta topladı. Şimdiye kadar yapılmış en uzun soluklu mutluluk araştırmasının toplandığı kitapta, bir insanın nasıl hayattan zevk alacağı ve potansiyeline nasıl ulaşacağı üzerine yazılar yer alıyor.
Gazete Oksijen’de yer alan habere göre, araştırma insan hayatının kaçınılmaz olarak acı ve travma dolu dönemler içerdiğini, bunları atlatmanın yolunun ise iyi insan ilişkileri olduğunu ortaya koyuyor.
Profesörlere göre bu durum araştırmanın başladığı yıllardan beri geçerliğini kaybetmemiş. 1930’larda Harvard’da okuyan erkek öğrenciler ve Boston’daki düşük gelirli erkek çocuklardan oluşan 724 katılımcının yer aldığı çalışma, bu kişileri kariyerlerini yaparken, aile kurarken ve hatta emekli olurken bile takip etti.
Eşleri ve çocukları da çalışmaya katıldı ve araştırmacılar her beş yılda bir katılımcılardan sağlık kayıtlarını aldı. Katılımcılara her iki yılda bir ayrıntılı sorular soruldu, daha sonra DNA örnekleri alındı ve taramalar yapıldı. Hatta katılımcılardan yirmi beşi ölümlerinden sonra beyinlerini çalışmaya bağışladı.
“Memnuniyet hepimiz için ulaşılabilir bir şey”
Mutluluk için “İnsanların mutluluğun elde edebilecekleri bir şey olduğuna inandıklarını öğrendik; eğer o evi satın alırlarsa, terfi ederlerse ya da yeterince kilo verirlerse, mutluluk da peşinden gelecektir. Sanki doğru kutuları işaretlersek ulaşacağımız bir hedefmiş gibi davranıyoruz ancak veriler bunun doğru olmadığını çok açık bir şekilde gösteriyor. Ve bu iyi bir şey çünkü memnuniyet artık ulaşılamaz bir şey değil, hepimiz için son derece ulaşılabilir” diyen Harvard Profesörü Waldinger’a göre hiçkimse mutlu olmak için geç kalmış değil. Mutluluğun sırrı başarı peşinde koşmak yerine derin bağlar kurmakta.
Kitapta, mutlu olmak için 7 öneri sıralanıyor. Bunlar şöyle:
1- Sizi iyi hissettirecek arkadaşlar: Waldinger, her an yardımınıza koşacak, sizi destekleyecek, daha iyi hissetmenizi sağlayacak ve önünde rahatça ağlayabileceğiniz insanlardan bahsediyor.
2- Çalışırken bilgisayar başında yemek yemeyin, iş arkadaşlarınıza katılın: Çoğu çalışanın bir saatlik öğle molası var ancak araştırmalar çok az kişinin bu süreyi gerçek bir mola olarak kullandığını gösteriyor. Profesöre göre, maillerinize cevap verirken hızlı bir sandviç yerine günün ciddi bir miktarını birlikte geçirdiğiniz insanlarla oturarak yiyeceğiniz bir öğle yemeği, sizi daha mutlu bir insan yapacaktır. Ve bu masada haftaya yapılacak sunumu değil, gerçek bağlar kuracağınız özel hayatınızla ilgili konuları konuşun.
3- Başarı her zaman mutluluk getirmez: Harvardlı profesörler, geç saatlere kadar çalışılmamasını da öneriyor. Kitaptaki en aydınlatıcı çalışmalardan biri okuldan iki arkadaşı takip ediyor: John ve Leo. Her ikisi de sınıf birincisiydi, ancak John şehre taşındı ve bir hukuk firmasında işe başladı. Boşanmış olan John, ankete katılanlar arasında en az mutlu olanlardan biriydi. Bunun en büyük nedeni çoğu akşam ve hafta sonları çalışıyor olması ve başarılarının ona mutluluk getireceğine inanmasıydı. Leo ise aksine ‘ortalama’ bir hayat yaşadı, ancak kurabildiği derin bağlar onu daha fakir, daha az ismi duyulmuş, ama çok daha mutlu bir insan yaptı.
4- Her gün aynı kafeye gidin: The Good Life’da, bir grup insanın tren yolculuğuna gönderildiği bir Chicago Üniversitesi deneyi incelemişinin sonuçları da yer aldı. Yolculardan yarısının gazete okuması yarısının da bir yabancıyla sohbet etmelerinin istendiği araştırmada neredeyse herkes tanımadıkları biriyle konuşmanın olumsuz bir deneyim olacağını tahmin etti, ancak konuşanların yarısı yolculuklarından çok daha fazla keyif aldı. Waldinger, "Bu, bizim için neyin iyi olduğu konusunda ne kadar az şey bildiğimizi gösteren örneklerden sadece biri" diyor. Düzenli olarak aynı kafeye gitmeyi ve çalışanlarla hava durumu ya da haberler hakkında konuşmayı deneyin. Muhtemelen bir dahaki sefere sizi hatırlayacak olan yeni arkadaşınızla geçireceğiniz kısa ama değerli bu zaman, birkaç hafta içinde gününüzün küçük ama anlamlı bir etkileşimi haline gelecektir.
5- Sosyal medyada iletişim kurmak: Araştırma sosyal medyanın arkadaşlarımız ve ailemizle ilişkilerimizi sürdürmek için kullanırsak olumlu bir etkiye sahip olabileceğini gösteriyor. Ancak tüm bunlar yalnızca etkileşime girmeden gezinmek yerine diğer insanlarla gerçekten iletişim kurarsak işe yarıyor.
6- ‘Nbr’ değil; alo, nasılsın?: Waldinger’a göre birisine hızlı bir mesaj atma alışkanlığından az da olsa kurtulmamız lazım, çünkü profesöre göre insanlarla kurduğumuz bağlar kullandığımız kelimelerden değil, kelimeyi kullanandan geliyor. Yani sevdiklerinize dijital ekranın soğukluğu içinde yollayacağınız bir hal hatır sorma mesajı asla güzel bir telefon konuşmasının yerini tutmuyor. Hahaha yazmak yerine sesinizle gülün. Araştırmaya göre saatlerinizi telefonda geçirmeye gerek yok, günde arkadaşlarınızla sadece toplam 8 dakika telefon görüşmesi bile mutluluk hormonlarınızı artırıp kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlıyor.
7- Her akşam yemeğinin romantik olmasına gerek yok: Evli insanlar düzenli olarak karşılıklı sohbet eder ancak çoğu zaman en iyi sohbetlerimizi arkadaşlarımız ya da kardeşlerimizle baş başa kaldığımızda yaparız. Waldinger "Herkes kendine uygun olanı yapmalı. Ancak özellikle içe dönük kişiler, hayatlarındaki insanlarla birebir görüşmekten ve bu derin bağlantıları kurmaktan inanılmaz derecede fayda görüyor" diyor. Bu çok yakın arkadaşların yanı sıra arkadaşlıklarından keyif aldığınız ancak genellikle aylarca görmediğiniz tanıdıklar için de geçerli. Waldinger, "Çoğumuzun bize mutluluk veren arkadaşları var ama onlarla yeterince görüşmüyoruz" diyor. Profesör bu arkadaşlıkları terk edilmiş altın madenlerine benzetiyor. Basit ve güzel bir akşam yemeği sadece özel günlere saklanmamalı. (Kısa Dalga)