Ella Joyner
İspanya'nın Toledo kentinde düzenlenen Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları gayriresmi toplantısında, Nijer'de ve en sonuncusu da Gabon'da yapılan askeri darbeler masaya yatırıldı. Afrika'da yaşanan darbe dalgası aynı zamanda birliğin başta Sahel bölgesi olmak üzere kıtadaki etkisini, siyasi başarısızlığını da gözler önüne seriyor.
Toledo'da gazetecilerin sorularını yanıtlayan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "Nijer'deki darbenin, zaten çok kırılgan olan bölgede yeni bir istikrarsızlık dönemini başlattığı çok açık" dedi.
Borrell, askeri darbelerin hiçbir zaman çözüm olmadığını, bununla birlikte Gabon'daki darbenin Nijer'deki darbeden farklı olduğunu söyledi.
Sahel'in bir parçası olmayan Gabon'un 50 yılı aşkın bir süredir aynı aileden iki kişi tarafından yönetildiğini hatırlatan Borrell, son seçimlerin meşruiyeti ile ilgili de soru işaretleri bulunduğunu kaydetti.
AB için Nijer'deki darbe ise farklı bir anlam taşıyor. Militan İslamcı grupların bölgede yayılmasını önlemede AB'nin önemli ve yakın partneri olan Nijer'de, seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum'un devrilmesine yol açan askeri darbe, AB için daha ciddi sıkıntı yaratıyor.
ECOWAS'ın askeri müdahalesine açık destek yok
Josep Borrell, Batı Afrika bloğundan temsilciler ve Nijer Dışişleri Bakanı Bakary Yaou Sangare'nin de katıldığı Toledo'daki toplantıların kendilerine Afrika politikalarını gözden geçirmek için bir fırsat sunduğunu anlattı.
AB üyeleri görüşmelerde, Nijer'deki darbeye karışanlara, Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) tarafından halihazırda uygulananlara benzer yaptırımların uygulanması için gerekli yasal çerçevenin oluşturulması konusunda anlaştı.
Josep Borrell'e, darbecilerin anayasal düzeni yeniden tesis etmemesi halinde Nijer'e askeri müdahalede bulunmayı değerlendiren ECOWAS'a AB'nin destek olup olmayacağı da soruldu.
AB Yüksek Temsilcisi Borrell, ECOWAS'ın halen bir diplomatik çözüm bulmaya çalıştığını, askeri müdahale konusunda bir değerlendirme yapabilmek için de 16 üyeli Afrika topluluğunun somut önerilerini görmeleri gerektiğini kaydetti.
"Afrika sorunlarına Afrika çözümleri" bulunması gerektiğini de ifade eden Borrell, "Şu anda biz dinleme modundayız" dedi.
İtalyan Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise daha net bir pozisyon açıkladı. Tajani diplomasiye odaklanılması gerektiğine işaret ederken, "Pozisyonumuz Nijer'e bir askeri müdahaleden değil, bir diplomatik çözümden yana" diye konuştu.
Kafa yorulması gereken zorlu sınamalar
2020'den bu yana Burkina Faso, Gine ve Mali'de askeri darbeler oldu ve Nijer'deki darbeyle AB Sahel'deki en önemli partnerini de kaybetmiş görünüyor. Bu nedenle AB, nüfuzunu kaybettiği bölgede atılacak her adımı düşünmek zorunda.
Eski sömürge ülkelerindeki Fransa karşıtlığı önemli ölçüde artmış durumda. Rus Wagner Grubu da, Mali, Burkina Faso ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerdeki varlığını güçlendiriyor.
"Nijer'deki darbenin arkasında olmasalar da Ruslar gelişmeleri, istikrarsızlığı sömürmek için kullanacaklar" görüşünü kaydeden İtalyan Dışişleri Bakanı Tajani, "Çin de aynı şeyi yapacak, ama şu anda Wagner nedeniyle Ruslar çok tehlike arz ediyor" dedi.
Peki AB ne yapabilir? Toledo'da kimse bu soruya net bir yanıt veremedi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, demokrasilerin, tehditlerle karşı karşıya kalan demokrasilerle dayanışma sergilemesinin önemli olduğunu söyledi.
İrlandalı mevkidaşı Michael Martin ise Sahel'de olup bitenler hakkında kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerektiğine vurgu yapmakla birlikte, "güvenlik alanı yanı sıra insani yardımlar ve kalkınmada, Afrika'daki insanlara desteğin ve yatırımların sürdürülmesi" çağrısında bulundu.
Fransa'nın Nijer'deki geleceği belirsizliğini koruyor
Kısa vadede yanıtlanması gereken önemli bir soru var: Fransa Nijer'de kalmaya devam mı etmeli?
Fransa, kısa bir süre önce, cihat yanlısı grupların etki alanlarını sonlandırmak için yürütülen Barkhane Operasyonu kapsamında Mali'de bulundurduğu askerlerini çekmek durumunda kaldı.
Şimdilik Nijer'deki askeri varlığını muhafaza etmeye devam ediyor. Ancak askeri cunta, devrik hükümetin verdiği izin ile Nijer'de bulunan Fransız askerlerinin artık ülkeyi terk etmelerini istiyor.
Avrupa Kalkınma Politikaları Yönetimi Merkezi'nden Martin Ronceray DW'ye Fransa'nın ülkedeki askeri varlığını sürdürmesinin çok da akıllıca olmayabileceğini söyledi.
Artık ağırlıklı olarak Fransa'nın Afrika'dan tamamen çekilmesi yönünde görüşler beyan edildiğine dikkat çeken Ronceray, "Nijer'den çekilme görüşünde haklılık payı olabilir" dedi.
Analist Martin Ronceray, artan Fransız karşıtlığının salt "askeri cunta söylemi" olarak nitelendirilemeyeceğini vurguladı, bunun bölge halkında yaygın bir duygu olduğunu söyledi. Ronceray, "Ufuklarını genişletmeleri, Fransa'ya bağımlı kalmamaları, bence yeterince adil" diye konuştu.