Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International-AI), Gezi davasında ağır hapis cezalarına çarptırılan yedi kişiyi "düşünce mahkumu" ilan etti.
AI Genel Sekreteri Agnes Callamard "söz konusu yedi kişinin maruz kaldığı adaletsizliğin, Türkiye'de insan haklarına yönelik aşırı sert baskılar kapsamında çok sayıda kişinin yaşadıklarına bir örnek olduğunu söyleyerek "Bu yedi kişinin düşünce mahkumu ilan edilmesi, keyfi tutukluluk ve siyasi güdümlü yargılamalarla başlayıp şov niteliğinde bir dava ve mahkumiyet kararlarıyla biten adaletsizlik güncesinin teşhis edilmesidir" ifadelerini kullandı.
"Yargı muhalefete karşı baskı aracına dönüştü"
Callamard, "Gezi Davası tutuklularına yapılan bu şoke edici adaletsizlik, bir kez daha, Türkiye'de yargı sisteminin muhalefeti susturmak için bir baskı aracına dönüştüğünü gösteriyor" dedi.
"Bu kişilerin cezaevinde geçirdiği her günün, adalet kavramına ve insan haklarına karşı, Türkiye devletinin korumayı taahhüt ettiği ancak defalarca ve pervasızca ihlal ettiği ilkelere karşı yapılmış bir hakaret olduğunu" belirten Callamard, "Gezi Davası tutukluları düşünce mahkumudur, derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır" çağrısı yaptı.
Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet ceza
Mahkeme, 25 Nisan'da verdiği kararla Osman Kavala'yı "hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçlamasıyla ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına mahkum etmiş, aynı davada yargılanan mimar Mücella Yapıcı, şehir plancısı Tayfun Kahraman, avukat Can Atalay, belgesel film yönetmeni Mine Özerden, film yapımcısı Çiğdem Mater, yüksek öğretim direktörü Hakan Altınay ve üniversite kurucu üyesi Yiğit Ekmekçi de, "hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etmek" suçlamasıyla 18'er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Dava sürecinde de çok sayıda kişi, kurum ve kuruluş tarafından, iddia makamının mahkemeye somut deliller sunamadığı yönünde eleştiriler dile getirilmişti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da mahkemenin verdiği kararı, Türkiye’deki sivil toplum açısından "korkunç bir sinyal" olarak nitelendirmişti.