Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, dün İstanbul'da basınla buluştu. halktv.com.tr'den İsmail Saymaz, toplantı sonrası Davutoğlu'yla yaptığı söyleşiyi yayımladı. Saymaz'ın aktardığına Davutoğlu, Soçi'de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rus lider Putin arasındaki görüşmenin Türkiye açısından diplomatik bir skandal olduğunu düşünüyor. Davutoğlu, Rusya'nın tercihinden ötürü ziyarete bakanlar ve diplomatların katılmadığını savunuyor. Davutoğlu'nun açıklamaları özetle şöyle:
"ERDOĞAN - PUTİN GÖRÜŞMESİ DİPLOMATİK SKANDAL"
"Bu görüşme yöntem ve muhteva olarak diplomatik skandaldır. Kritik görüşmelerin ön hazırlığı iyi yapılır. Rastgele akışa bırakılmaz. Erdoğan'ın New York'tan ayrılırken verdiği mesaj, Türkiye'nin ABD ile köprüleri attığı yönündeydi.
Başarılı olabilmek için Dışişleri ve Savunma bakanlarının önden gidip ön görüşmeler yapması lazımdı. Bırakın önden gitmeyi, yanında götürmedi. Dışişleri Bakanı yok, Savunma Bakanı yok. Suriye konuşulacak. M4 karayolunun üstünde ne olacağını, bizim üslerin lokasyonunu cumhurbaşkanı bilemez. Bunu askerler masaya koyar. İlk defa bir yurtdışı seyahate bakan ve teknik kadro olmadan gidiliyor.
"RUSYA İSTEMEMİŞ OLABİLİR"
Edindiğim intiba, duyum da var, Rusya'nın böyle istemiş olma ihtimali. Ruslar her an adamını görüşmeye çağırabilir. Esas bizim ne götüreceğimiz önemli. Çok büyük hüzün ve hicap duydum. Görüşme baş başa, iki tercüman var. Tercümanlar diplomat değildir. Teknik bir tabirin doğuracağı komplikasyonları bilemezler. Usul şudur: Toplantıdan gelirsiniz, heyetin önünde "İçeride şunları konuştuk" dersiniz. Heyet not alır, sonraki adımı planlar. Kayda geçmesi gerekir.
İki lider görüşüyor, basın toplantısı yok. Genellikle bir kriz esnasında basın toplantısı olmaz algısı vardır. Görüşmenin sonuçlarını tespit etme şansımız yok.
Erdoğan tarafından elde edilen tek sonuç, Biden'ın randevu vermemesine misilleme olarak Putin ile verdiği fotoğraftır.
İTTİFAK DEĞERLENDİRMESİ
Üçe ayırıyorum ilişki türünü. İlki, diyalog. Her parti ile konuşursun, istisnası yok. HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, parti kapatma davasının açıldığı gün geldi. Hatta "Ertelesek mi?" dedi. "Esas bugün konuşacağım, herkes bilsin" dedim.
İkincisi işbirliği. Belli konularda anlaşır ve birlikte çalışma kararı alırsınız. Mesela parlementer sistem konusundaki altılı toplantı bir işbirliğidir.
Üçüncüsü ittifak. Onun için şartlar oluşmuş değil. Neden? Önce partinizi inşa edeceksiniz. Görüşmeler ortak zemini güçlendirir ama Millet İttifakı'nı mutlak kabul etmek, Cumhur'u mutlak kabul etmeyi de gerektirir. Cumhur'u mutlak kabul etmiyorum. Cumhur'da ciddi çelişkiler ve iç mücadeleler var.
Hayır. Cumhur ile esasta farklılıklarımız var. Siyasal sisteme ve yolsuzluklara farklı bakıyoruz. Millet ile parlementer sistemde anlaşıyor ve sürekli görüşebiliyoruz. Cumhur ile ittifak zemini yok. Millet ile olup olmayacağını göreceğiz.
CHP İLE İLİŞKİLER
Farklı. Farkı şu: CHP bugün başörtüsü dahil özgürlüklerde net tavır takınıyor. Benim karşı çıktığım CHP, laikliği despot şekilde yorumlayıp kıyafete karışan, kamusal alanda dini görünürlülüğe karşı çıkan, Türkiye'yi 18. yüzyıl kalıplarına götüren anlayış. Buna karşı mücadele ettim. Ama şu an CHP kendi içinde muhasebe yapıyorsa, Kılıçdaroğlu tavır sergilemişse bunu teşvik etmekten daha ne olabilir? Birisi "Değiştim" diyor. "Yok, sen değişmedin, aynısın" demenin alemi yok. Bu, İslam'a da aykırı. Onların jakoben laiklik anlayışını özgürlükçü laikliğe dönüştürme hızı ile bizim otoriter muhafazakarlık anlayışını demokratik muhafazarlığa dönüştürme hızımız bir yerde buluştuğunda Türkiye huzur bulacak. Ve buluşacak bu. En çok ümitvar olduğum şu: Hepimiz sınırlarımızı öğrendik. Şimdi o sınırlarda yeni bir Türkiye inşa etme görevimiz var. "
SÖYLEŞİNİN TAMAMI