Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Recep Tayyip Erdoğan'ın "kaldırmayı" vadettiği, seçim sonrası Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in ise "Doğru bir yöntem" diyerek savunduğu "mülakat"a ilişkin yeni yönetmeliğin Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından mevcut mülakat yapısına bir tepki de iktidara yakın Yeni Akit gazetesinden geldi.
Mülakatın kalkmasını değil, mülakatın içeriğinin değiştirilmesi gerektiğini savunan Yeni Akit yazarı Ahmet Talib Çelen, "Bizim mülakatımız bu değil" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
"İnanmış bir öğretmen kadrosu" olmadığını belirten Çelen, eğitim fakültelerine öğrenci alınırken sadece üniversite sınav sonucuna bakıldığını, bu öğrencilerin çoğunlukla "milli manevi değerlerimize düşman" olduğunu savunarak yazısında özetle şu ifadelere yer verdi:
"Öğretmen yetiştiren mektepleri MEB açsın"
"Aslında en iyisi öğretmen yetiştiren mekteplerin bizzat Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açılması ve devam ettirilmesi, mülakatın bu mekteplere talebe alımı sırasında yapılmasıdır. Dört yıl boyunca da talebelerin millî-mânevî değerlere bağlığı, çalışkanlığı, ahlaki vaziyetlerinin gözetilmesi ve bu bakımlardan zaaf gösterenlerin mekteple ilişiğinin kesilmesidir.
Böyle bir tâlim ve terbiyenin sonunda diploma almış bir talebe için artık mülâkât yapmaya gerek yoktur. KPSS gibi bir imtihanda en başarılı olanlarını atayabilirsin. Çünkü içlerinde din, vatan, millet düşmanı olmayacağından emîniz. Bugün elimizde bu imkân olmadığına göre mülâkât -şimdilik- kaçınılmaz yol olarak görünüyor.
"İstiklal marşı kriterleri"
Ancak benim müdâfaa ettiğim mülâkât, bilhassa 8 yıldan bu tarafa yapılagelen ve şu anda haberlerde ipuçlarını gördüğümüz mülâkât değildir. Nasıl bir mülâkât hayâl ettiğimi 'Benim mülâkâtım' başlıklı yazımda anlatmıştım.
Buna göre mülâkâtlarda not verilmeyecektir. Mülâkâtların tek amacı olacak, o da eğitim hayâtımıza İstiklâl Marşı kriterlerini taşımayanların sızdırılmamasıdır. Yâni kısaca: Hakk’a tapmayan (Allah’a inanmayan), bayrağa saygı göstermeyen, ezanlarımızı ebediyete kadar bu memlekette okutmaya niyeti olmayan, ezanın içindeki dînin temeli olan şehâdete inanmayan, vatanımızı bölüp başka devlet ve bayrakların rüyâsını gören, şehitliğe inanmayan, mâbetlerimize nâmahrem eli değme ihtimâlinden ürpermeyen, Batı’yı tek dişi kalmış bir canavar görmeyen… tiplerin eğitim hayâtımıza girmesine engel olmak…
Mülâkâtın tek hedefi bu olacak. Bu ise notla belirlenmez. Elde güvenlik raporları, ustaca hazırlanmış suâl ve karşılıklı konuşmalardan sonra mülâkât heyeti iki karardan birini verecek: 'Öğretmen olur' veya 'öğretmen olamaz'. Hepsi bu. 'Öğretmen olur' karârı verilenler arasında yapılacak âdil bir imtihanla da bunların en başarılıları öğretmen olarak atanır. İşte benim canhıraş bir şekilde müdâfaa ettiğim mülâkât budur.
"Daha çeneli, daha becerikli ateist, deist, kemalist, âhiretsiz, materyalist tiplerle devâm edin"
Oysa yukarıdaki habere göre yine mülâkâtta belli kriterlere belli puanlar verilecekmiş ve mülâkât netîceleri ile KPSS neticeleri %50’şer tesir edecek, çıkacak puana göre atama yapılacakmış. Bir haberde de mülâkât kriterleri verilmiş. Doğruysa tam bir hayâl kırıklığı. Bu kriterler içinde bizim sancılarımıza denk gelen bir tek madde yok. Yâni bu kriterler öğretmen adaylarının İstiklâl Marşı kriterlerine uygunluğunu ölçmüyor. Tamâmen bir bilgi-beceri ölçme kriteri listesi. Daha çeneli, daha becerikli ateist, deist, kemalist, âhiretsiz, materyalist, ahlâkî zaafları olan tiplerle devâm edin. Hayrını görün artık! Bu şekilde bir mülâkât derdimize derman olmaz." (Kısa Dalga)