İsrail’in Hamas’ın saldırıları sonrası abluka altındaki Gazze’ye başlattığı hava ve kara saldırıları devam ederken, çatışmalara ilişkin AKP iktidarının ihtiyatlı dili dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP Kongresi’nde yaptığı konuşmada, ilk kıble Mescid-i Aksa'nın tarihi ve dini statüsünü aşındırmaya yönelik her türlü girişimin, her türlü işgalin karşısında durmaya devam edeceklerini belirterek, "Türkiye olarak bu sabah İsrail'de meydana gelen hadiseler ışığında tüm tarafları itidalle hareket etmeye, gerilimi daha da tırmandıracak fevri adımlardan uzak durmaya çağırıyoruz." dedi.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik ise “Her türlü sivil kaybına karşıyız. Olayı tırmandıracak şiddetin karşısındayız. Bölgede barış ve diplomasinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bütün taraflara şiddeti tırmandıracak adımlardan uzak durmalarını söylüyoruz” açıklaması yaptı. Çelik, olası Netanyahu- Erdoğan görüşmesine dair ise “Cumhurbaşkanımızın telefon trafiği ile ilgili bir şey söyleyemem. Cumhurbaşkanımız taraflara itidal çağrısı yaptı. Devletimizin bütün birimleri bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir” dedi.
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler yıllar içinde büyük dalgalanmalar yaşadı. 2002 yılından bu yana süregelen bu ilişkiler, Filistin sorunu, diplomatik krizler ve normalleşme girişimleri ile dikkat çekti.
2002-2009: İyi İlişkilerin Başlangıcı
2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara geldiğinde, Türkiye-İsrail ilişkileri başlangıçta oldukça olumluydu. İki ülke, askeri işbirliği ve ticaret alanlarında işbirliği yaparak yakın ilişkiler kurdu.
2009: Gazze Operasyonları ve İlk Gerilimler
2009 yılında İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonları, Türkiye-İsrail ilişkilerini ilk ciddi gerilimle karşı karşıya bıraktı. Operasyonlar sırasında yaşanan ölümler ve Türkiye'nin sert tepkisi, ilişkilerin bozulmasına neden oldu.
2010: Mavi Marmara Krizi
2010 yılında Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskın, ilişkilerin en düşük seviyesine inmesine yol açtı. Bu olayın ardından Türkiye, büyükelçisini geri çekti ve İsrail ile diplomatik temasları dondurdu.
2013: Özür ve Normalleşme Girişimi
2013 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın aracılığıyla İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Türkiye'ye özür dileme ve tazminat ödeme sözü verdi. Bu adım, ilişkilerin normalleşme sürecinin başlangıcını işaret etti.
2016: Normalleşme Süreci ve Büyükelçi Atamaları
2016'da Türkiye ve İsrail, büyükelçi atamalarını yeniden başlattı. İki ülke, ilişkileri düzeltme yolunda adımlar atmaya başladı.
2017: Kudüs Krizi ve Yeniden Gerilim
2017'de ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması, Türkiye-İsrail ilişkilerini yeniden gerdi. Türkiye, bu adımı kınadı ve ilişkiler bir kez daha gerilim yaşadı.
2018: Büyükelçi Atamaları ve Normalleşme Sürecinin İleri Adımları
2018'de Türkiye, İsrail büyükelçisini geri çağırdı, ancak ilişkileri tamamen kesmedi. 2022'ye gelindiğinde ise büyükelçi atamaları yapılarak normalleşme sürecine devam edildi.
2022: Normalleşme adımları ve yardımlar
2022 yılında Türkiye ve İsrail, diplomatik temasları yeniden başlatarak normalleşme sürecinde daha fazla adım attı. İsrail, Kahramanmaraş'taki deprem sonrası yardım göndererek iki ülke arasındaki işbirliğini sürdürdü.
Son olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bir araya gelerek iki ülkenin ilişkilerini ele aldı.
Türkiye-İsrail ilişkileri, 2002'den bu yana bir dizi kriz ve normalleşme süreciyle dolu bir seyir izledi. İki ülkenin ilişkileri gelecekte nasıl gelişeceği konusunda belirsizlikler taşısa da son yıllardaki adımlar, ilişkilerin daha istikrarlı bir zemine oturduğunu gösteriyor. (Kısa Dalga)