Die Welt'te yer alan yorumda Türkiye'nin Batı açısından önemli olduğuna dikkat çekiliyor. Batı'nın Türkiye'ye bağımlı olduğunu ifade eden yorum, "Erdoğan olmadan, olmuyor" başlığını taşıyor:
"ABD'nin nüfuzunu kaybettiği ve yeni güç kutuplarının ortaya çıktığı bir dünyada, Türkiye giderek önem kazanıyor. Erdoğan Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta kendini erkenden arabulucu olarak konumlandırdı, önemli tahıl anlaşmasına aracılık etti. Ayrıca ülkesi birçok göçmen ve sığınmacı için AB'ye açılan kapı. Ankara, Avrupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Karadeniz'in ortasındaki stratejik noktada savunmaya hazır olunduğu sinyalini vermek bakımından NATO için vazgeçilmez. Batı, demokrasinin ve insan haklarının sistematik olarak ortadan kaldırıldığı ve Rusya ile Batı arasında gidip gelen bir dış politika izleyen bir ülkeye dolayısıyla bağımlı. Bazı gözlemciler Türkiye'ye azami baskı uygulanması çağrısında bulunuyor. Ancak dış politika bir kâr zarar hesabından ibaret. Her ihtilaf Türkiye'yi daha da Batı'dan uzaklaştırma ve Rusya'nın kucağına itme riski taşıyor. Özellikle de bu zamanlarda belli ki kimse böyle bir risk almak istemiyor. Rahatsız edici gerçek şu: Erdoğan olmadan olmuyor. Ankara da Berlin de Washington da bunun farkında."
Stuttgarter Zeitung TBMM'nin İsveç'in NATO'ya katılım protokolünü onaylamasının ABD Başkanı Joe Biden'ın Türkiye'ye boyun eğmemesinin sonucunda mümkün hale geldiği yorumunu yapıyor:
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsveç'in NATO'ya katılımına engel olarak ABD'yi Türkiye'ye modern F-16 savaş uçakları satmaya zorlamak istiyordu. Ancak ABD jetler konusunda herhangi bir adım atmamış da olsa Türk parlamentosu NATO'ya dahil olma isteğine onay verdi. Muhtemelen bu durumun ortaya çıkmasında ABD Başkanı'nın Türkiye'nin baskısına boyun eğmemesi belirleyici oldu. Joe Biden Erdoğan'a mesafeli davrandı ve onu bir kez olsun Beyaz Saray'a davet etmedi; Erdoğan bunu bir aşağılama olarak algıladı. Belki de Amerikalılar ona bir davetin İsveç'in başvurusuna onayın çıkması halinde mümkün olabileceğini ifade etti."
Mainz'da yayınlanan Allgemeine Zeitung TBMM'den onay çıkmasına karşın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılım protokolünü imzalamayabileceğine dikkat çekiyor:
"Türkiye Cumhurbaşkanı'nı ve onun dış politik kararları yazı tura atarak (ya da iç siyasetteki egoizmlere göre) karar verdiğini bilenler temkini elden bırakmayacaktır. Kim bilir, yarın sabah belki delinin biri bir yerlerde Kur'an-ı Kerim yaktığı için onun da canı (katılım protokolünü) imzalamayı istemeyecektir. (...) Ayrıca unutulmamalı ki Macaristan gibi bir başka kötü şöhretli şantajcının daha resmi olarak onay vermesi gerekiyor. Kriz zamanlarında Erdoğan ve Orban gibi kumarbazlarla müzakere etmek zorunda kalmak en basit ifadeyle bir dayatmadır. Bu işte eğer güvenebileceğiniz bir şey varsa o da bu güç sahiplerinin kaybedeceklerini hiç düşünmeden onay için istedikleri fiyatı sürekli daha da artıracaklarıdır. Müzakerenin diğer tarafının da pes etmekten başka çaresi kalmaz. Poker masasında siyaset.”
Frankfurter Rundschau'da yer alan yorumda ise süreçten Erdoğan'ın kazançlı çıktığı ifade ediliyor:
"Türkiye nihayet İsveç'in NATO'ya katılımını onayladı. Şimdi Savunma İttifakı'nın kuzeydoğu genişlemesini kusursuz hale getirmek için bir tek Macaristan'ın evet demesi gerekiyor. Bir ileri bir geri giden süreç pek de fevkalade değil. Ankara'nın zamana oynaması da hoş bir tarz değildi ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın işine yaradı. Stockholm tavizlerde bulunmak zorunda kaldı ve üstüne bir de ABD'nin Ankara'nın uzun süredir istediği F-16 savaş uçaklarını sayması gerekti. Sonunda herkes kazançla ayrıldı. Türkiye anlaşmayla müttefiklerine yeniden yaklaşıyor ve ittifakın güneydoğu kanadını istikrarlı hale getiriyor. Kuzeydoğuda müdafaa sadece İskandinav ülkeleri açısından artmış olmuyor. Komşu Baltık ülkelerindeki insanlar da kendilerini daha güvende hissedebilecekler. Kaybedense Rus otokrat Vladimir Putin. NATO'yu topraklarından uzak tutmak istiyordu. Ancak uluslararası hukuku ihlal ederek Ukrayna'ya saldırmasıyla Finlandiya'nın da katılımıyla İttifak daha da yakınına gelmiş oldu.”
Volksstimme İsveç'in NATO'ya üye olmasının Rusya'nın saldırganlık arzularını ortadan kaldıracağı yorumunu yapıyor:
"Türkiye ve Macaristan'ın tüm muhalif kasılmalarına rağmen, İsveç'in NATO üyesi olup olamayacağına dair bir şüphe yoktu. Mesele, bunun koşullarına dairdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsveç'in terör yasalarını sertleştirmesini sağlamış oldu. Bunlar militan Kürtler için de geçerli olacak. ABD'den istenen F-16 jetleri de günün birinde Türkiye'ye iniş yapacak. Macaristan Başbakanı Orban da Türklerin gölgesinde Avrupa Birliğinde hukuk devletini savunma rolü oynadığı için İsveç'e eziyet etti. Ama bir de ne görelim, Türkiye'nin kararı belli olur olmaz o da çark etti, zira otokrat son boykotçu olarak teşhir edilmek istemiyor. İsveç'in üyeliği stratejik olarak İskandinavya'nın NATO ittifakındaki son boşluğu kapatacağı anlamına geliyor. Bu, her şeyden önce Rusya'nın tehdit ettiği Baltık cumhuriyetleri açısından yararlı olacak. Ortak bir karşı saldırı ihtimali Rusya'nın saldırganlık arzularını daha tohum halindeyken bitirecektir.”