Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi Almanya'da ikinci parti konumuna yükselirken ülkenin doğusundaki beş eyalette birinci parti oldu.
Bu sonuç iktidardaki Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti'de (FDP) endişeye yol açtı.
Zira Eylül ayında Almanya'nın doğusundaki üç eyalette eyalet parlamentosu seçimleri yapılacak. AfD o seçimlerde en güçlü parti haline gelirse, buralarda merkez partilerinin koalisyon kurması da çok güç olacak.
Özellikle SPD ve Yeşiller'in oyları bu eyaletlerde o kadar düşük ki, Saksonya ve Thüringen parlamentolarına girmeleri bile tehlikeye düşebilir.
AfD ve yaklaşan eyalet seçimleri
Ancak bu durum sadece sosyal demokratları değil ana muhalefetteki muhafazakar Hristiyan Demokratları (CDU) da endişelendiriyor. Zira CDU Avrupa Parlamentosu seçimlerinde açık ara en güçlü parti olmasına rağmen, Almanya'nın doğusunda, yine açık ara farkla ikinci parti konumuna düştü.
Aşağı Saksonya Eyalet Başkanı SPD'li Stephan Weil, 16 eyalet başbakanının Çarşamba günü Berlin'de Başbakan Olaf Scholz ile bir araya geldiği zirvenin ardından yaptığı açıklamada, "Sonuçların hepimizi derinden etkilediğini söylemek isterim" dedi. Sosyal Demokrat politikacı, seçim sonuçlarında göç politikalarının da etkili olduğunu belirterek, "Göçün bu bağlamda bir rol oynadığını biliyoruz" ifadelerini kullandı.
Göçün siyasete etkisi
Almanya'ya sığınmacı göçünün aşırı sağı güçlendirdiğine vurgu yapan Saksonya-Anhalt Eyaletinin CDU'lu Başbakanı Reiner Haseloff da, "göç yasasının uygulanması, sınır dışı işlemleri ve güvenlik ihtiyacının karşılanması için acilen harekete geçilmesi gerekiyor" diye konuştu.
Hessen Eyaleti Başbakanı CDU'lu Boris Rhein ise, "Vatandaşların bu kritik konularda gerekeni yapacağımıza dair açık bir beklentisi var ve bence seçim sonuçları harekete geçme baskısını bir kez daha çok net bir şekilde ortaya koydu" değerlendirmesi yaptı.
Almanya'ya 2022 ve 2023 yıllarında yaklaşık 596 bin sığınmacı gelirken Ukrayna savaşından kaçan yaklaşık 1 milyon 100 bin kişi de iltica başvurusunda bulundu. 2024 yılında ise 280 bin ile 300 bin arasında sığınma başvurusu yapılması bekleniyor.
İltica prosedürleri ve CDU/CSU'nun pozisyonu
Ana muhalefet konumundaki CDU ve CSU, Almanya'ya düzensiz göçü sınırlandırmak için iltica prosedürlerinin mümkün olan en kısa sürede AB dışındaki üçüncü ülkelere aktarılmasında ısrar ediyor. Üçüncü ülkeler olarak mültecilerin Avrupa'ya gelirken geçtikleri transit ülkelerin yanı sıra bu sürece hiç dahil olmayan ülkelerin de değerlendirilmesi öngörülüyor.
Ancak SPD'li İçişleri Bakanı Nancy Faeser üçüncü ülke düzenlemesi konusuna temkinli yaklaşıyor. Söz konusu prosedürün çok zaman alabileceğini ifade eden Faeser, Potsdam'da eyalet içişleri bakanlarıyla düzenlenen konferans çerçevesinde yaptığı açıklamada İngiltere'nin 18 aydır iltica prosedürlerini Ruanda'ya devretme konusunda müzakereler yürüttüğünü ancak henüz uygulanabilir bir model geliştirmediğini söyledi.
Üçüncü ülke düzenlemesine tepkiler
Almanya'da mültecilere yönelik yardım kuruluşu Pro Asyl üçüncü ülke düzenlemesine karşı çıkıyor. Kuruluşun hukuk politikası sözcüsü Wiebke Judith, tasarıyı "yanlış bir yol" olarak tanımlayarak, "İltica prosedürlerinin yurt dışında sürdürülmesi daha tehlikeli kaçış yollarına, mağdurlar arasında çaresizliğe ve korunmaya muhtaç insanların ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalma riskine yol açar" dedi.
Göç ve iltica politikasında saflar sıklaştırılıyor
Ancak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sağın yükselişi, eyalet başbakanlarını partilerinin göç politikalarını yeniden değerlendiremeye zorlarken başbakanları parti farklılıklarına rağmen, ortak bir tutuma yönlendiriyor.
Bu bağlamda eyalet başbakanları Başbakan Scholz ile üçüncü ülke düzenlemesini yeniden ele alma ve göçle ilgili uygulamaları gözden geçirme konusunda anlaştı.
Hessen Eyaletinin CDU'lu Başbakanı Boris Rhein, "Eyaletler, federal hükümetten üçüncü ve transit ülkelerde iltica prosedürlerinin uygulanmasına yönelik somut modeller geliştirmesini ve bunun önünde engel teşkil eden ulusal ve Avrupa kurallarının gözden geçirilerek değiştirilmesini açıkça beklemektedir" ifadelerini kullandı.
Scholz sınır dışı konusunda gevşek mi davranıyor?
Eyalet başbakanlarının Federal hükümetten talepleri arasında iltica başvuruları reddedilen sığınmacıların hızlı ve yoğun olarak sınır dışı edilmesi de var.
CDU lideri Friedrich Merz bu konuda Başbakan Olaf Scholz'u yavaş hareket etmekle suçluyor. Merz, Funke Medya Grubu’na verdiği röportajda Scholz'un sınır dışı ile ilgili uzun bir süredir harekete geçmediğini ve bu konudaki vaatlerini yerine getirmediğini söyledi.
Almanya'da 240 bin kişinin sınır dışı edilmesi gerekirken, bu yılın Ocak ayından Nisan ayına kadar yaklaşık 6 bin 300 kişi ülkelerine gönderildi. Haklarında sınır uygulanması gerekenlerin yüzde 80'inin ise kimlik belgelerinin olmaması ya da Almanya'nın sınır dışı etmediği ülkelerden gelmeleri gibi çeşitli gerekçelerle Almanya'da kalmaya devam ettikleri belirtildi. Almanya Suriye ve Afganistan'a iade etmiyor. Ancak bu durum son günlerde özellikle bu ülke vatandaşlarının Almanya'da cinayet, terör planlaması gibi suçlara karışmaları üzerine tartışma konusu haline geldi. Halkın can güvenliğinin mültecilerin korunmasından daha önemli olduğu ve bu kişilerin de ülkelerine sınır dışı edilmeleri gerektiğine yönelik hükümet üzerindeki baskılar artıyor.
Nitekim Başbakan Scholz, Haziran ayı başında Federal Meclis'te yaptığı konuşmada, "Burada koruma talep eden birinin en ağır suçları işlemesi beni öfkelendiriyor… Bu tür suçlular, Suriye ve Afganistan'dan gelmiş olsalar bile sınır dışı edilmelidir. Bu tür durumlarda Almanya'nın güvenlik çıkarı, suçlunun korunma çıkarından daha ağır basmaktadır" ifadelerini kullandı.
Başbakanlar Zirvesinde ayrıca Çek Cumhuriyeti, Polonya ve İsviçre sınırlarında uygulamaya konulan ilave kontroller konusunda da mutabakata varıldı. Federal hükümet ile alınan ortak kararda, Federal Polisin halihazırda başka bir AB üyesi ülkeden gelen mültecileri yasal imkanlar çerçevesinde geri çevirmek için başlattığı iç sınır kontrollerini sürdüreceği de kaydedildi.
Ayrıca sığınmacılara mahsus ödeme kartı uygulaması konusunda da büyük ölçüde mutabakat sağlandı. Ödeme kartı uygulaması bazı eyaletlerde halihazırda işletiliyor. Yaz aylarından itibaren de ülke çapında uygulamaya konulması bekleniyor. Uygulama kapsamında sığınmacılar ayda sadece 50 euro nakit para harcaması yapabilecekler.