Almanya’da siyaset son haftalarda sığınmacı sayısında yaşanan dramatik artışa nasıl tepki verileceğini tartışıyor. Özellikle muhalefet partileri ülkenin 2015’de olduğu gibi yeni bir göç krizi ile karşılaştığını savunurken, düzensiz göçe ve göçmen kaçakçılığına karşı katı tedbirler istiyor.
SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan koalisyon hükümetinin sığınmacı politikasında da önlemlerin sertleştirilmesi öngörülüyor. Sosyal Demokrat Partisi SPD kökenli Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier‘in, "Almanya sığınmacı kabulü konusunda sınıra dayandı" açıklamasıyla ivme kazanan tartışmaların odak noktasında Almanya’nın komşu ülkelerle olan sınırlarında yeniden kimlik kontrolüne başlanması yer alıyor.
Başbakan Olaf Scholz, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayanların sınırsız seyahat haklarını garantileyen Schengen Anlaşması’nın kısmen de olsa dondurulması anlamına gelecek böyle bir karara sıcak baktığını söyledi. Ülkede yerel yönetimlerin sığınmacı akını karşısında büyük zorluklar çektiğini ve bu yükün altından kalkamaz hale geldiğini belirten Scholz, sığımacı geçişini kontrol altına alabilmek için başta Polonya olmak üzere komşu ülke sınırlarında denetimlerin arttırılmasından yana olduğunu söyledi.
Dublin Sözleşmesi’ne atıfta bulunan ve sığınmacıların ilk girdikleri AB ülkesinde iltica başvurusunda bulunmaları koşulunu anımsatan Scholz, Polonya’nın buna uymadığını ve sığınmacıların Almanya’ya geçişine olanak verdiğini belirtti. Olaf Scholz, Almanya‘ya gelen ancak iltica için koşulları yerine getirmeyenlerin ve suç işleyenlerin ise geri gönderilmeleri gerektiğini vurguladı.
İçişleri Bakanı Nancy Faeser de, Almanya sınırlarında yeniden kontrole başlanacağını ve ülke içinde de denetlemelerin arttırılacağını açıkladı. Sığınmacı politikaları konusunda şimdiye kadar daha ılımlı bir çizgi izleyen Yeşiller Partisi’nden de daha katı önlemlere onay mesajı geldi. Yeşiller‘in en popüler isimlerinden Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck, partisinin "pragmatik çözüm adımlarına açık" olduğunu ifade ederek, "Aşırı sağın bu konuyu istismar ederek daha da güçlenmesini engelleyebilmek için çözüm gerektiren adımlar şart" şeklinde konuştu.
Almanya, 2015’de de Schengen’i rafa kaldırmıştı
Avrupa Birliği ülkeleri arasında en çok sığınma başvurusunun yapıldığı ülke Almanya, 2015 sonbaharında yaşanan sığınmacı krizinde de bir süreliğine doğusundaki ülkelere olan sınırlarına kimlik kontrol uygulamasına geçmişti. O dönemde, AB’nin en önemli kazanımlarından birini oluşturan ve AB içinde kişilerin serbest dolaşım ilkesinin somut hali olan Schengen, Almanya tarafından pratikte askıya alındı.
Macaristan, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler de benzer uygulamalara geçti. 2015 yılının Ağustos ayından itibaren yaşanan gelişmeler Avrupa Birliği’nin mültecilerle ilgili politikalarında bu kadar hissedilen ani ve dramatik değişiklikler yapmasına neden oldu. Ancak Avrupa ülkeleri geride kalan yıllarda da hala sınırların birlikte nasıl korunacağı konusunda bir çözüme ulaşamadı.
VOA Türkçe'den Cem Dalaman'ın haberine göre peki Avrupa’daki bazı ülkeler dış sınırlarda ne gibi önlemler alıyor ve bunlar ne kadar etkili?
İtalya
Son haftalarda Kuzey Afrika'ya en yakın adası Lampedusa üzerinden düzensiz göç akınına uğrayan İtalya bu yıl, 2015'deki mülteci krizinden bu yana en yüksek sayıda düzensiz göçmenin girişine sahne oldu.
Deniz sınırlarını korumakta zorlanan ülkeye sadece Akdeniz rotası üzerinden yaklaşık 130 bin kişinin geldiği, buna bir de Balkan rotası aracılığıyla Slovenya üzerinden giriş yapanların eklenmesiyle sayının 200 bini bulacağı belirtiliyor. Ülkenin sığınmacı kabul sistemi, önceki yıllardaki düşük sayılara göre hazırlandığı için şu anda aşırı şekilde zorlanıyor. Çoğu göçmen, iltica sistemine girmeleri aylarca sürdüğünden Almanya başta olmak üzere başka ülkelere gitmeyi tercih ediyorlar.
Yapılan yorumlarda, İtalyan hükümetinin sığınmacıların ülkeyi terk etmesine "sessiz onay" verdiği öne sürülüyor.
Dış politika açısından İtalya, Kuzey Afrika ülkeleriyle yaptığı anlaşmalar ve AB ile işbirliği yoluyla göç baskısını azaltmaya çalışıyor. Libya ile yapılan oldukça tartışmalı anlaşmanın sığınmacı akınını bir süre yavaşlattığı ancak bu yıl içinde etkisini kaybettiği belirtiliyor. Tunus ile yapılan bir başka anlaşmanın da henüz başarılı olmadığı bildiriliyor.
Göç karşıtı tezleriyle bir yıl önce iktidara gelen aşırı sağcı koalisyon hükümetinin lideri Giorgia Meloni, iç politikada çok sert söylemlere başvuruyor. Örneğin STK'ların çalışmalarını zorlaştırılıyor, hükümet sığınamacıları sınır dışı merkezlerinde toplamayı hedefliyor.
İspanya
İspanya’da da İtalya'ya kıyasla daha az olsa da bu yıl içinde artan göç rakamları kayıtlara geçti. Yaklaşık yüzde 60'ı Kanarya Adaları üzerinden olmak üzere 25 binden fazla sığınmacı ülkeye deniz yoluyla ulaştı. İspanya’nın iltica sistemi bu sayılarla henüz başa çıkabiliyor; en azından İtalya’nın diğer AB ülkelerine yaptığı gibi, Madrid’den Brüksel’e şu ana kadar herhangi bir yardım çağrısı gelmedi.
Durumun kontrol altında olması, İspanya'nın Fas’la iyi olan ilişkileri ile gerekçelendiriliyor. Fas’la olan sıkı işbirliği sayesinde 2022'den bu yana İspanya'ya deniz sınırı üzerinden düzensiz göçün yüzde 70'ten fazla azaldığı bildiriliyor. Ancak Brüksel, Fas’ın sığınmacıları engellemesi karşılığında bol para ödüyor. Sadece 2023 yılında "göç ve sınır yönetimi programları" için Rabat’a 152 milyon Euro verilirken, toplamda da 624 milyon Euro yardım sözü verilmiş durumda. AB sınır yönetiminin dış kaynak kullanımı en azından Fas'ta işe yarıyor gibi görünüyor.
Polonya
Polonya'da iktidarda olan Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), özellikle düzensiz göç konusunda en sert çizgiyi izlediğini savunuyor. Örneğin; sığınmacıların AB genelinde daha adil bir şekilde dağıtılmasını reddeden Polonya hükümeti, geçen Haziran ayında AB çapında uzlaşılan ve göçmenlerin, vardıkları AB ülkesinde derhal kaydedilerek, sığınma şansı çok düşük olanların belirlenmesini öngören mekanizmaya katılmayacağını açıkladı.
Ülke, 2022 yılında Belarus sınırında dört metreden yükseklikte bir duvarın inşasını tamamladı. Buna rağmen, Afrika ve Orta Doğu'dan gelen ve iddialara göre Belarus yönetimin onayıyla kaçak yollarla sınıra getirilenlerin hala Polonya sınırından geçmeye devam ettiği biliniyor. Söz konusu kişilerin Polonya üzerinde Almanya ya da Hollanda'ya geçtikleri de sıklıkla belgeleniyor.
Kısa bir süre önce Polonya medyası, Polonya’nın en az beş ülkedeki konsolosluk görevlilerinin on binlerce kişiye Schengen vizesini rüşvet karşılığında yasadışı olarak verdiklerini ortaya çıkardı. Almanya’daki yorumlarda, Polonya üzerinden Almanya'ya gelen pek çok göçmenin sınırları bu sahte yoldan elde edilen belgelerle geçtiği öne sürülüyor. Nitekim Başbakan Olaf Scholz, Polonya makamlarının vize yoluyla sığınmacılara diğer AB üye ülkelere geçme yolunu açmalarını doğru bulmadığını söyledi.
Bulgaristan
Bulgaristan ile Türkiye arasındaki AB dış sınırı uzun bir süre "aşılabilir bir engel" olarak tanımlandı.
Sığınmacıların, sınırdaki çitlerdeki delikler ve yolsuzluk yapan görevliler nedeniyle 270 kilometre uzunluğundaki sınırı kolaylıkla aşabildikleri öne sürülüyordu. Ancak ülkenin Schengen bölgesine katılımını hedefleyen Bulgar hükümeti, son zamanlarda yolsuzluk ve yasadışı göçle mücadeleyi hızlandırdı.
İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, sadece bu yılın Ağustos ayına kadar 131 bin düzensiz sınır geçişi girişimi engellenerek, bir önceki yıla göre yüzde 40'lık bir artış sağlandı. Buna ek olarak, göçmenleri Bulgaristan'dan Almanya'ya götüren kaçakçılara karşı yürütülen soruşturmaların sayısının da hızla arttığı haber veriliyor.
Bulgaristan'dan Sırbistan'a ulaşan yasadışı göçmenlerin sayısının artık yok denecek kadar azaldığı ifade edilirken, Makedonya'dan yapılan kayıtlı yasadışı geçiş girişimlerinin sayısının Bulgaristan'dan yapılan geçişlerin on katından daha fazla olduğu belirtiliyor. Almanya, yaşanan bu gelişme karşısında Bulgaristan'ın Schengen üyeliği konusunda yeşil ışık yakmış durumda. Olaf Scholz, Sofya'nın gerekli tüm kriterleri yerine getirdiğini söyledi ve Bulgaristan’ın 2024’de Schengen’e katılabileceğinin mesajını verdi.
İngiltere
AB üyesi olmayan İngiltere, dış sınır yönetimi için sert önlemlerle dikkat çekiyor. Deniz yoluyla İtalya'dakine benzer bir göçle karşı karşıya kalan İngiliz hükümetinin verilerine göre, geçen yıl 45 bin 700 kişi Fransa'dan kalkan küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçerek İngiltere sahillerine ulaştı.
Başbakan Rishi Sunak, artan rakamlar karşısında radikal bir göç yasası çıkardı. İngiltere’ye yasadışı yollarla girenlere sığınma talebi hakkının verilmemesi Sunak’ın çıkardığı önlemler arasında. Ülkeden sınır dışı edilen kişilerin ülkeye geri dönmelerinin ve İngiliz vatandaşlığı edinmelerinin yasaklanması ve yasadışı yollarla girenlerin güvenliyse kendi ülkelerine, değilse güvenli üçüncü ülke olarak belirlenen 57 ülkeden birine gönderilmesi de önlemler paketinde yer alıyor.
Bu arada muhafazakar hükümet, sığınmacıları askeri üslerde ve mavnalarda barındırarak gelenleri mümkün olduğunca zor koşullarda yaşamaya zorluyor. (Kısa Dalga)