Anayasa Mahkemesi, 103 kişinin IŞİD saldırısında hayatını kaybetti 10 Ekim Gar Katliamı ile ilgili yapılan 9 ayrı başvuruyu birleştirerek karara bağladı.
Anayasa Mahkemesi, katliamda hayatlarını kaybedenlerin yakınları ile DİSK ve DİSK adına eski Genel Başkan Kani Beko ile Genel İş Başkanı Remzi Çalışkan adına yapılan başvuruları kabul edilemez buldu.
AYM, miting alanında bulunanların ve yakınlarını kaybedenlerin yakınlarının yaptıkları başvurularla ilgili kararında ihlal görmedi ve "kabul edilemezlik" kararı verdi.
AYM kararında, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde kamu görevlilerinin önlem alma yükümlülüğü altında olduğu ancak bunun "gerçekleştirme yükümlülüğü" anlamına gelmediği savunuldu.
AYM kararında, yaşam hakkı ihlaline ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ölümlerin canlı bomba saldırısı sonucu olduğu, başvurucuların yakınlarının hayatlarını kaybetmelerinde kamu görevlilerinin sorumlu olduğuna ilişkin bir delil sunamadıkları iddia edildi.
Mülkiye raporu yok sayıldı
AYM kararında Mülkiye müfettişlerinin kamu görevlilerinin saldırıyı önlemek konusunda ihmallerinin sıralandığı ve "en hafif deyimle ihmal" tespiti yaptığı raporunu dikkate almaması dikkat çekti.
AYM ayrıca "devletin yaşam hakkında olduğu gibi ihlalin tespit edilmesi ve varsa ihlalden kaynaklanan mağduriyetin giderilmesi için sorumlular hakkında mutlaka bir cezai soruşturma yürütmesi yükümlülüğü olduğu söylenemez" ifadelerini kullandı.
"Yaşam hakkı, toplantı ve gösteri hakkı, ayrımcılık yasağı ihlal edildi" iddiaları vardı
Anayasa Mahkemesi, 14 Aralık 2023'de verdiği kararı gecen hafta tebliğ etti. Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvrularda şu gerekçelerle "yaşam hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, kötü muamele yasağı ile ayrımcılık yasağı"nın ihlal edildiğine karar verilmesi istenmişti:
Bir açık hava toplantısına yönelik olarak gerçekleştirilen öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteki canlı bomba saldırısına ilişkin olarak gerekli tedbirleri almayan tüm kamu görevlileri hakkında cezai soruşturma yapılmadı.
Saldırının ardından yaralı ve ölülerin olduğu yerde göz yaşartıcı gaz dâhil maddi güç kullanıp yardım edilmesini engelleyerek yaralıların sağlık durumlarının ağırlaşmasına hatta bazılarının ölümlerine yol açan kolluk görevlileri soruşturulmadı.
Saldırının ardından acil sağlık hizmetinin sunulmasında ihmalleri bulunan sağlık görevlileri hakkında bir cezai soruşturma başlatılmadı.
Yetkili makamlar ihmali olan görevliler hakkında cezai soruşturma başlatmayıp bu yönde hareketsiz kaldı.
Saldırının ardından yaşananlar nedeniyle kötü muamele yasağı, toplantı ve gösteri yürüyüşünün gerçekleştirilebilmesi için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması, buna rağmen tedbirleri almayan görevliler hakkında cezai soruşturma başlatılmaması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ihlal edildi.
Kamu görevlilerin ihmallerinin ve ihmallere ilişkin olarak bir cezai soruşturma başlatılmamasının altında yatan sebep, toplantının hükûmete muhalif kişilerce organize edilmiş olmasıydı. Bu nedenle ayrımcılık yasağı da ihlal edildi.
AYM kararıyla iki kötülük yapıldı
Eşi Uygar Coşgun'u 10 Ekim 2015'deki katliamda kaybeden 10 Ekim Barış Derneği Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun AYM kararına ilişkin Kısa Dalga'ya şu açıklamayı yaptı:
"Benim kendi ismimle yapılmış başvurular vardı. Onları ayırmış. Bu zamana kadar, kamu görevlilerinin sorumluluklarını kabul ettirebilmek için 8.5 yıldır mücadele ediyoruz. Bu uzun mücadele süreci sonunda bütün çabalarımız yok sayıldı. Çok can sıkıcı bir karar. Bu zamana kadar iç hukuk aşamasında kamu görevlileri hakkında soruşturma bile açılmadı. Anayasa Mahkemesi son çareydi. Anayasa Mahkemesi'nden uzun süredir bu kararı bekliyorduk. Aslında AYM'nin reddedeceğini biliyorduk ama iç hukuk yollarını tüketip AİHM'e gitmeyi istiyorduk.
Ama bu dosyayı elinde tutabildiği kadarıyla tutmuş bir AYM var karşımızda. Geç gelen adalet, adalet değildir sözünü şimdi yaşıyoruz.
Ben kararı öğrendiğim geçen haftadan beri hasta gibi hissediyorum. İnsanın umudu çok değerli. Kamusal sorumluluğun her seferinde yok sayılması anlaşılır değil. Anayasa Mahkemesi kararıyla iki kere kötülük yapıldı: İlki, dosyayı uzun süre tuttu. İkincisi bu kadar çok delilin olduğu dosyada kabul edilmezlik yönünde karar verildi.
Adaletin a'sının olmadığı bir kararla karşı karşıyayız. En temel anayasal haklarımız ihlal edildi. Bu süreçten sonra AYM'ye nasıl güveneceğiz? Bireysel başvuru bizi heyecanlandırmıştı, sürüncemede bırakılmak istenen dosyalar bakımından fırsata dönüştürülmüş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'e başvuracağız ama 105. ay karar geldi.
DELİLLER YOK SAYILDI: Biz delil sunmamış gibi yok sayıyor. Mülkiye müfettişlerinin raporunu, TTB raporunu yok sayıyor. Ceza yargılaması sürecinde elinizi neye atsanız kamusal sorumluluk ortaya çıkıyor.
TEKNİK TAKİP ALTINDA CANLI BOMBAYA ESKORTLUK: Gaziantep'ten dosyaları Ankara'daki ağır ceza mahkemesi getirtemedi. Biz kendi imkanlarımızla zorlayarak dosyaları getirttik. Getirdiğimiz dosyada Nizip'te Yakup Şahin'e gübre satışı yapan satıcı bunu ihbar ediyor ve katliamdan 3 gün önce, 7 Ekim 2015'de Ankara ağır ceza mahkemesi kararıyla teknik takibe alınmış. Bu teknik takip sürerken Yakup Şahin canlı bombalara eskortluk yaparak Ankara'ya getiriyor. Biz daha ne yapacağız, nasıl bir delil sunacağız?
ADALET SİSTEMİNE GÜVENMİYORUZ: 9. yılın geldiği şu günlerde ne yapacağımızı şaşırdık. Kamu görevlilerinin sorumluluklarını ortaya koyan daha açık bir dosya da yoktur yani. Bundan daha açık deliller başka bir dosyada bulunmaz. Birileri bize 'bizim adalet sistemize, adaletin kantarına ikna olacaksınız' diyor ama bu ülkede adalet kimseyi ikna edecek bir yerde durmuyor ne yazık ki... "