ERSAN ATAR
Kahramanmaraş merkezli 10 ilde yıkıma neden olan deprem faciasından sonra, kamu görevlilerinin sorumluluklarının nasıl tespit edileceği tartışma konusu olurken, Van’da 2011 yılındaki depremde yıkılarak 24 kişinin ölümüne neden olan Bayram Otel davasının “kamu ayağı” süreci, devletin kendi görevlilerini nasıl sorumluluktan kurtardığını gözler önüne serdi.
Dönemin Van Valisi, sonradan Bursa ve Diyarbakır valilikleri görevinde bulunan, şimdinin Mülkiye Başmüfettişi Münir Karaoğlu hakkında Anayasa Mahkemesi’nin son verdiği kararda, şimdiki soruşturmaların da yargıya taşınmasını engelleyebilecek, “Kamu görevlilerinin sorumluluklarını ortaya koymaya elverişli olması kaydıyla, yapılan idari tahkikat da yeterli görülebir” görüşü ortaya konuldu. Bu kararda, Adalet Bakanlığı’nın görüşü de etkili oldu.
Anayasa Mahkemesi’nin, yargıyı devre dışı bıraktırabilecek bu kararını vermesine neden olan süreç şöyle işledi:
Van’da büyük deprem 23 Ekim 2011’de yaşandı. 7.2 büyüklüğündeki bu depremden sonra şehirde ayakta kalan binalardan biri de Bayram Otel’di. Büyük depremden 16 gün sonra, 9 Kasım 2011’de 5.6 büyüklüğünde ikinci deprem yaşandı. Asıl can kaybı bu depremde yaşandı. Bu depremde, ilk deprem nedeniyle Van’a giden çok sayıda insan barınıyordu. Valilik, otelin açık kalmasına izin vermişti. İkinci depremde yıkılan Bayram Otel’in enkazı altında kalan 24 kişi yaşamını yitirdi.
Bayram Otel’in yıkılması sonrasında Van Ağır Ceza Mahkemesi’nde otelin işletmecisi ve müteahhitleri hakkında dava açıldı. Bu dava aşamasında otelde yaşamını yitirenlerin yakınları, ilk depremden sonra otelde gerekli testler yapılmadan işletmesinin devam ettirilmesine izin veren dönemin Van Valisi Münir Karoğlu ve AFAD Müdürü hakkında da, “görevi kötüye kullanarak taksirle ölüme neden oldukları” iddiasıyla da suç duyurusunda bulundular.
Yargıtay Başsavcılığı, dosyayı işleme koymadı
Van Cumhuriyet Başsavcılığı, valiler hakkındaki soruşturma yetkisinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda olduğu gerekçesiyle Vali ve AFAD Müdürü hakkındaki dosyayı ayırarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Vali Karaoğlu ve AFAD müdürü hakkında İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni isteyerek soruşturma yapmak yerine dosya hakkında “Şikayetin işleme konulmaması” kararı verdi. Başsavcılık bu kararında özetle şu görüşleri savundu:
“İlgililer açısından suç oluşturan ve ön inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.”
Bayram Otel’de yaşamını yitirenlerin yakınları bunun üzerine Yargıtay Başsavcılığı’nın “Şikayetin işleme konulmaması” kararının kaldırılması için Danıştay 1. Dairesi’ne başvurdu. Danıştay, bu başvuruyu, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararlarına karşı herhangi bir itiraz yolu öngörülmediğinden reddine” karar verdi.
Anayasa Mahkemesi önce yargıya işaret etti
Otelde yaşamını yitirenlerin yakınları bu kez “etkili bir soruşturma yapılmayarak yaşam hakkının ihlal edildiği” iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular.
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, başvuru sırasında Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Bakanlık özetle, “Ölüm olayının kasten mi, ihmali davranışla mı olduğu önemlidir. Her olay mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Hukuki, idari ve hatta disiplin ile ilgili hukuk yolları yeterli olabilir. Öncelikle binaların yapımı ve daha sonraki dönemde depreme dayanıklılık konusundaki incelemeyi yapma görevinin hangi kamu makamına ait olduğunun, daha sonra ilgili makamın görevini yerine getirip getirmediğinin tespit edilmesi gerekir” dedi. Bir başka ifadeyle Bakanlık, iddiaların soruşturulması için yargı yerine idari soruşturmaya işaret etti.
Anayasa Mahkemesi. Bayram Otel’de yaşamını yitirenlerin başvurusu sonucunda, etkili bir soruşturma yürütülmeyerek, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine” karar verdi.
Yüksek Mahkeme, birinci depremden sonra artçıların olabileceği ve hasar gören binaların bu sarsıntılar sırasında yıkılma tehlikesinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirttiği kararında, “Bu durumun öngörülebilecek bir risk olduğunun kabulü gerekir” dediği kararın gerekçesinde şu ifadeleri kullandı:
"Başsavcılık, başvurucuların iki deprem arasında yetkililer tarafından hasar tespitinin yapılmaması ve diğer idari tedbirlerin alınmaması suretiyle ölüme neden olma temel şikayetine ilişkin hasar tespiti ve hasarlı binalara girişin engellenmesi konusunda yetkililerce ne tür işlemler yapıldığını ortaya koyacak delil ve değerlendirmelere yer vermeksizin soruşturma açılması talebini işleme koymamıştır. Başsavcılık tarafından bu aşamada soruşturma izni verilmemesi şeklinde bir karar verilmesi halinde söz konusu karar itiraz yoluyla denetimden geçebilecekken başsavcılığın halihazırda verdiği bu karar soruşturmanın devam ettirilmesine yönelik talebin bir itiraz merci tarafından incelenmesine engel olmuştur... Bu durumda bu kişiler hakkında yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının açık olmaması nedeniyle soruşturmanın etkili olduğundan söz edilemeyecektir."
“Otel ben doğmadan önce yapılmış” savunması
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ihlal kararının gereğini yerine getirmek için AFAD yöneticileri hakkındaki dosyayı ayırarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.
Başsavcılık, Vali Münir Karaoğlu hakkında da İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istedi. İçişleri Bakanlığı Müfettişleri o aşamada Karaoğlu’nun savunmasını aldı. Karaoğlu o dönemde kendini özetle şöyle savundu:
“Bayram Oteli 1963 yılında o günün şartlarında ve yönetmelikleri çerçevesinde inşa edilmiş. Ben 1964 yılında doğdum. Bayram Otel’in ne planlamasında, ne imarında, ne inşaat ruhsatında, ne iskanında, ne de işletme ruhsatında valiliğin yetki ve sorumluluğu yoktur.”
Efkan Ala izin vermedi, Yargıtay dosyayı kapattı
Karaoğlu hakkındaki idari soruşturmayı yürüten müfettişler raporlarında “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na soruşturma izni verilmesi” yönünde rapor hazırladı ancak dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala soruşturma izni vermedi.
Bakanlık’tan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen yazıda, “Dönemin Van Valisi ve AFAD müdürünün kendilerine yöneltilen fiilleri işlediğine dair delil bulunmamaktadır. Ortada cezai sorumluluğu gerektiren herhangi bir eylem yoktur” denildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da dönemin Van Valisi hakkında aynı gerekçelerle kovuşturma açılmasına yer olmadığı kararı verdi. 14 Temmuz 2014’de dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildi.
Anayasa Mahkemesi’nden şimdi için de tehlikeli karar
Bayram Otel’de yaşamını yitirenlerin yakınları bu kez Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “kovuşturmaya yer olmadığı” kararını Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler.
Başvuruyu bu kez Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu ele aldı. Genel Kurul, 17 Ocak 2019’da verdiği kararında; 2013’teki “ihlal kararı”ndan sonra Yargıtay Başsavcılığı’nın İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istemesi ve buna istinaden kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermesiyle, ilk ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmiş olduğu sonucuna vardı.
İkinci bireysel başvuruyu reddeden Anayasa Mahkemesi’nin 2019’daki bu kararında, şimdiki depremden sonra da uygulanması halinde sorumluların mahkeme önüne çıkarılmasını engelleyebilecek şu ifadeler yer aldı:
“Kamu görevlilerinin sorumluluklarının tespitine ilişkin incelemenin nasıl yapılacağı ve dolayısıyla ihlal kararının (2013’teki kendi verdiği ihlal kararı) ne şekilde giderileceği hususu, kamu görevlileriyle ilgili olarak mevzuatta öngörülen soruşturma usulünden bağımsız değerlendirilemez. Başka bir anlatımla anılan ihlal kararları, kamu görevlileri lehine getirilen soruşturma usulünün göz ardı edilmesini gerektirmemektedir. Kamu görevlilerinin sorumluluklarını ortaya koymaya elverişli olması kaydıyla, idari organlar tarafından yapılan tahkikat da yeterli görülebilir. Dolayısıyla somut olayda 4483 Sayılı Kanun uyarınca yapılmış olması –yapılan ön incelemenin fiilen etkili olup olmadığından bağımsız olarak- Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının yerine getirildiğine ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırıldığına karar verilmesine imkan verebilir.”
Anayasa Mahkemesi’nin kararında, Yargıtay Başsavcılığı’nın soruşturma izni istemesi üzerine iddiaların İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık tarafından incelendiği, elde edilen bulguların bu aşamada değerlendirildiği kaydedildi.
Savcılıklar Anayasa Mahkemesi’nin bu kararını şimdi de uygulayacak olursa istedikleri soruşturma izinlerinin reddedilmesi halinde ellerindeki dosyayı daha kolay kapatabilecekler.