Gülsen Solaker
Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrasında Avrupa Birliği’ne üye olmayan ülkelerin de bazı alanlarda karar süreçlerine katılımını öngören Avrupa Siyasi Topluluğu ilk toplantısını yapmaya hazırlanırken, uzmanlara göre bu yeni oluşum şu an için çok bilinmeyenli bir denklem.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ülkesinin AB dönem başkanlığı sırasında 9 Mayıs Avrupa Günü’nde yaptığı konuşmada, Ukrayna gibi ülkelerin AB üyeliğinin on yıllar alacağını belirterek "AB, Avrupa'yı düzenleyen tek kurum olamaz" demiş ve “Avrupa Siyasi Topluluğu” fikrini ortaya atmıştı.
Haziran ayındaki AB zirvesinde resmen ele alınan ve diğer üyelerin de sıcak baktığı bu siyasi diyalog ve iş birliği platformu projesinin ilk toplantısı 6 Ekim’de Prag’da yapılacak.
Toplantı için Türkiye’ye davet gelip gelmeyeceğine ilişkin bazı yorumlar yapılmış, hatta fikir babası Fransa’nın Türkiye’nin katılımına çok sıcak bakmadığına yönelik spekülasyonlar yapılmıştı. Son olarak ise Türkiye’ye Türkiye Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesine davet edildi.
Bu projenin AB'ye tam üye olan Türkiye için bir fırsat mı yoksa bir geri adım mı olduğuna ilişkin tartışmalar da sürerken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Prag’a gidip gitmemeye henüz kesin karar vermediklerini ve konuyu değerlendirdiklerini kaydetti.
DW Türkçe’nin edindiği bilgiye göre Ankara’da fazla bir getirisinin olacağı düşünülmemesine rağmen toplantıya katılma eğilimi şu an için ağır basıyor. Ancak lider seviyesinde davet gelen toplantıya katılım düzeyinin henüz net olmadığı da belirtiliyor.
Avrupa Siyasi Topluluğu’nun çıkış noktası ne?
Topluluk fikri, Ukrayna savaşının çıkmasının ardından AB’ye üye olmak isteyen ancak uzun bir süreç nedeniyle bunu hemen gerçekleştiremeyecek olan ülkeler için bir çeşit "ara formül” olarak görülüyor.
Global İlişkiler Forumu İcra Kurulu Başkanı, Emekli Büyükelçi Selim Yenel, projenin çıkış noktasının Ukrayna saldırısı olduğunu belirterek, Ukrayna’nın AB’ye üyelik için başvurduğunu ancak Birliğin genişlemesi karar alma mekanizmalarının zorlanması nedeniyle sıkıntılı olduğu için bu başvurunun yavaşlatıldığını anımsatıyor. Balkan ülkeleri ile ilgili de benzer sorunlar bulunduğunu anlatan Yenel, daha fazla genişlemek istemeyen AB’nin böyle bir “ara formül” bulduğunu belirtiyor.
TEPAV Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan da benzer bir görüşte ve topluluk fikrinin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
"Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası üyelik için bekleyen Ukrayna ya da Balkan ülkelerini bir şekilde Avrupa ailesine dahil etmek istiyorlar ama üye olmak çok zor ve yıllar alabilir. Çünkü AB üyelik kriterlerini yerine getirmeleri zor bu ülkelerin. Bu nedenle Topluluk bir çeşit dışarıdan bir çember gibi.”
Topluluğun temel çerçevesi ne olacak?
Uzmanlar çıkış noktasının daha net olmasına karşılık Avrupa Siyasi Topluluğu’nun nasıl devam edeceği, temel ilkelerinin ne olacağı gibi alanlarda şu an için çok fazla bilinmeyen noktası bulunduğuna da işaret ediyor.
Arısan, bu oluşumu biraz da daha önceki yıllarda gündeme getirilen Akdeniz için Birlik projesine benzettiğini söyleyerek, henüz net olmayan noktaları bulunduğunu, mesela bu oluşumun bir şekilde AB anlaşmalarına dahil edilmesinin gerekeceğini ancak bunun da çok uzun ve zorlu bir süreç olduğunu belirtiyor.
Dışişleri Bakanlığı’nda mesaisini uzun yıllar AB’ye harcayan Yenel, projenin tam olarak nasıl bir amaca hizmet edeceğinin ve katma değerinin ne olacağının çok kesin çizilemediğini belirterek, şöyle konuşuyor:
"Yani Avrupa Birliği'ne yönelik bir faaliyet mi yoksa ayrı bir faaliyet mi olacak diye çok konuşuldu. En son denilen bu proje üyelik alternatifi değil. Olsa olsa üyeliğe bir geçiş ya da bir çeşit hazırlık dönemi olabilir. Fakat o noktada da karışıklık var. Çünkü hem adaylar çağrılı hem de aday olmayan ülkeler.”
Hangi ülkeler davetli?
Çekya dönem başkanlığında düzenlenecek olan Prag toplantısına, 27 AB üyesinin yanı sıra Türkiye, Batı Balkan ülkeleri Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Kosova ve Bosna-Hersek, ayrıca Norveç, Lihtenştayn, İsviçre, İngiltere, İzlanda, Ukrayna, Gürcistan, Moldova, Ermenistan ve Azerbaycan lider seviyesinde davet edildi.
Yenel, proje hakkında “Bu aşamada bilinmeyen çok unsuru var. Yani çok bilinmeyenli bir denklem gibi bir şey şimdilik” ifadelerini kullanarak, bazı unsurların belki ilk toplantının ardından ya da süreç ilerledikçe netleşebileceğini söylüyor.
İlk bilgilere göre Prag’daki toplantıda siyaset ve güvenlik, enerji, ekonomi ve insan değişimi başlıklı 4 ayrı çalışma grubunun kurulması hedefleniyor.
Türkiye'ye davetin ve katılımının önemi ne?
6 Ekim'deki toplantılarda güvenlik, istikrar, enerji, iklim, ulaştırma, ekonomi gibi bazı alt başlıklarda çeşitli konuların ele alınması ve katılımcı liderlerin ikili görüşmeler yapması bekleniyor.
Türkiye’nin katılıp katılmayacağı ya da hangi düzeyde katılım olacağı henüz kesin değil ancak en son Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üye olmak istediğini açıklayan Ankara’nın bu toplantıya katılımının sembolik olarak önemli olabileceğine dikkat çekiliyor.
Arısan, toplulukta yer almak için ne gibi koşullar gerekeceğinin henüz net açıklanmadığını belirterek, Türkiye’ye gelen davetin nedenini ağırlıklı olarak Rusya’ya karşı kurulmakta olan güvenlik çemberi olarak görüyor.
Katılım kriterleri arasında demokrasi ya da insan hakları gibi konuların bulunması durumunda Türkiye için daha zor bir durum olabileceğini belirten Arısan’a göre toplantıya katılım sembolik açıdan yine de önemli görülebilir ancak Ankara’ya çok fazla bir getiri sağlayacağını da düşünmüyor. Arısan, “Ancak toplantıya davet edilmek bence önemli. Çünkü aksi takdirde iyice diğer cepheye yöneldiği algısı ortaya çıkacaktı” diyor.
Projenin fikir babası Macron yaptığı bir açıklamada, AB demokratik değerlerini paylaşan her ülkenin Avrupa Siyasi Topluluğu'na katılabileceğini söylemişti.
"Türkiye katılsa da olur katılmasa da”
Yenel, AB üyelerinin asıl kararlarını genellikle kendi zirvelerinde aldığına ve ardından başkalarının uymasını istediğine işaret ederek, yeni ortaya çıkacak olan topluluğun nasıl karar alacağının, bu kararların uygulanıp uygulanmayacağının ya da bu platformun sadece bir konuşma yeri olarak mı kalacağının henüz net olmadığını söylüyor.
Son günlerde Türkiye ile ilgili yeniden gündeme gelen “Batı’dan kopuyor” yorumları ile birlikte bu topluluğa katılım işinin daha önemli olup olmadığı sorusuna ise Yenel şu yanıtı veriyor:
“Türkiye’nin katılımı bence olsa da olur olmasa da açıkçası, çünkü çok fazla bilinmeyen var. (Son tartışmalara atfen) ŞİÖ’ye katılım oldu diye Batı'dan kopmuş değiliz. Zaten davetli olarak gidildi, üye değiliz. ŞİÖ’ye üye olma durumu da zaten yok, söylenilenler sadece retorik. Biz NATO üyesiyiz, o açıdan NATO üyeliğimiz baki kaldıkça bizim nerede olduğumuz belli.”
Uzmanlar Topluluk ile ilgili ayrıntıların Prag'daki ilk toplantının ardından daha çok netleşebileceğine de işaret ederek, sürecin nasıl işleyeceğine yönelik olarak bu projenin “ölü doğup doğmadığının” belli olacağını da belirtiyor.