Babacan'dan ‘kombiyi kısın’ tavsiyesi veren Enerji Bakanı Dönmez'e: "İşi yüzsüzlüğe vurdular"

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in ‘kombiyi kısın’ tavsiyesi için, “Bunlar gerçekten iyiden iyiye bu milletle dalga geçmeye başladılar. Bu işi, tam yüzsüzlüğe vurmak demek. Tam yüzsüzlük. Başka bir şey değil” dedi. (GÖRÜNTÜLÜ)

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in ‘kombiyi kısın’ tavsiyesi için, “Bunlar gerçekten iyiden iyiye bu milletle dalga geçmeye başladılar. Bu işi, tam yüzsüzlüğe vurmak demek. Tam yüzsüzlük. Başka bir şey değil” dedi.

Babacan, İstanbul’da Maltepe İlçe kongresinde konuştu.Babacan, Osman Kavala kararı için, "En son krizin bu aşamaya gelmesi yani bakanlar komitesinin gündemine gelecek kadar Türkiye’nin akitlerine imzalarına Türkiye’nin ‘uymuyorum’ demesi en son 12 Eylül darbesinin ardından yaşanmıştı. Askeri darbe döneminde oldu bu. Sadece bu bile içinde bulunduğumuz hukuksuzluğun belki de en çarpıcı örneği. Ülkeyi neredeyse bir askeri darbe döneminin hukuksuzluk dönemine döndürdüler. Tam 19 sene önce 12 Eylül Anayasası’nın izlerini silme vaadiyle iş başına gelen bu iktidar şu anda 12 Eylül dönemine benzer hukuksuzlukların içinde" diye konuştu.

Babacan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

KAYIKÇI KAVGASIYLA GEÇİŞTİRİLEMEYECEK DERİN BİR HAKİKATİ GÖZLER ÖNÜNE SERMİŞ OLDU: Bugün sizlere yokluktan bahsedeceğim. Yokluk derken sadece içinde bulunduğumuz bu yoksullaşma sürecinden bahsetmiyorum. Bu derin yoksulluğa da sebep olan politika yokluğundan. Çözüm yokluğundan bahsedeceğim. Bugünkü iktidarın artık hiçbir alanda politikası yok. İlk olarak geçtiğimiz haftaya damgasını vuran dış ilişkilerden şöyle bir başlamak isterim. Bugünkü iktidarın hiçbir alanda olmadığı gibi bir dış ilişkiler dışişleri politikası yok. 10 büyük elçi krizinin sonunda neler olduğunu hep beraber izledik. Partili medya büyükelçilerden bu 10 ülkeden geri adım başlığı atarken uluslararası medya baktık ‘Erdoğan geri adım attı’ dedi. Sadece bu olay dahi kim nereye nasıl adım attı kim ileri gitti kim geri gitti derken gerçekten kayıkçı kavgasıyla geçiştirilemeyecek derin bir hakikati gözler önüne sermiş oldu. Uzunca bir süredir Sayın Erdoğan’ın günlük psikolojisine bağlı olarak yürüyen şahsileştirilmiş dış ilişkilerin ağır bir yansımasıyla ülkemiz şu anda karşı karşıya.

TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen Suriye ve Irak tezkeresinin 2 yıl uzatılması kararını eleştiren Babacan, şöyle konuştu: 

‘BEN YAPTIM OLDU’ DİYOR. ‘ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ’ DİYOR: Ne büyük ortak ne de küçük ortak sınır ötesi operasyona gerekçe olan tehditleri açık açık saymadı bugüne kadar. Sınır ötesi operasyon yetkisinin hangi gerekçeyle iki yıllık bir süre için yani önümüzdeki seçimleri de kapsayacak bir şekilde alındığının açıklanması yapılmadı. Bundan önceki operasyonlarla hangi başarıların kazanıldığı veya hangi eksiklerin kaldığı izah edilmedi. Gerçekten bu hükümetin artık hesap verme hesap verebilme kaygısı yok. ‘Ben yaptım oldu’ diyor. ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ diyor. Elbette ülkemizin güvenliği önemli. Elbette bu topraklarda yaşayan milyonlarca insanın can ve mal güvenliği önemli ve mutlaka korunmalı. Ancak iktidar özellikle son yıllarda dış politika ve dış güvenlik meselelerini kendi iç siyasi çıkarları için kendi bekası için kullandı. Sorun burada.

EY NARALARI ATMAKLA ONA BUNA KAFA TAKMAKLA BU İŞ OLMUYOR: Şu anda Türkiye gerçekten Dünya’da artık itibarlı bir ülke olarak anılmıyor. Akşamdan sabaha duruş değiştiren ne yapacağı belli olmayan her an her şeyin beklendiği bir ülke haline geldik. Bakın biz şu anda Dünya’nın en ileri hava savunma sistemlerinden birisi olan F-35 projesinin dört ana ortağından birisi olarak işe başladık. Bu çok önemliydi. Ve Sayın Erdoğan’ın ifadesi tam 1 milyar 400 milyon dolar para verdik bu işe. Uçaklar üretimden çıkmaya başladı. Uçakların tescil belgesini aldık. Tapusunu aldık. Parasını ödediğimiz tescilini yaptırdığımız tapusunu aldığımız uçakları bu hükümet teslim alamadı. Böyle ey naraları atmakla ona buna kafa takmakla bu iş olmuyor. Keskin sirke küpüne zarar. Gittiler Rusya’dan s-400’leri aldılar mı? Yine Sayın Erdoğan’ın ifadesi, 2,5 milyar dolar da ona para verdileri mi? Sistemler geldi kapakları açıldı. Türkiye ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya kaldı. Hemen geri kapağını kapattılar. Bakın bugün depolarda kapağı kapalı duruyor bu sistemler. Bu nasıl dış politika. Bu nasıl dış güvenlik politikası?

BU BECERİKSİZLİK, İŞ BİLMEZLİK POLİTİKASIZLIK: Üstelik bu F-35 projesi Türkiye’nin çok önemli bir ihracat projesiydi. Binlerce şirketimiz bu uçakların parasını üretecekti. Bu uçakların pek çok kritik sistemi burada Türkiye’de üretilecekti. Şimdi neyin pazarlığı dönüyor? Madem F-35 vermiyorsunuz bari siz biraz daha bize F-16 verin. Böyle dış politika mı olur? Eğer hakkımızsa isteyeceksin, alacaksın. Niye en son nesil uçağın zaten hakkın varken tapusu varken alamıyorsun da ta 25-30 sene öncenin teknolojisine tekrar müşteri oluyorsun. Herhalde bu beceriksizlik, iş bilmezlik politikasızlık.

ÜLKEYİ NEREDEYSE BİR ASKERİ DARBE DÖNEMİNİN HUKUKSUZLUK DÖNEMİNE DÖNDÜRDÜLER: Ülkeyi yönetenler Türkiye’nin altına imza attığı sözleşmelere, ‘uymuyoruz’ diyoruz. Altına imza attığın akdin, sözleşmenin gereğini yapmazsan güvenilir bir ülke olabilir misin? Kendi vatandaşların sana güvenir mi? Böyle bir ülkeye güvenir mi? Gençlerimiz bir an önce kendilerine başka bir ülkede hayat kurmak istiyorlar. Bakın bu konuda, bu Kavala dosyasında inadına sürdürülen bu hukuksuzluk yüzünden Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi’nin bazı kararlarıyla karşı karşıya kalabilir Türkiye. En son krizin bu aşamaya gelmesi yani bakanlar komitesinin gündemine gelecek kadar Türkiye’nin akitlerine imzalarına Türkiye’nin ‘uymuyorum’ demesi en son 12 Eylül darbesinin ardından yaşanmıştı. Askeri darbe döneminde oldu bu. Sadece bu bile içinde bulunduğumuz hukuksuzluğun belki de en çarpıcı örneği. Ülkeyi neredeyse bir askeri darbe döneminin hukuksuzluk dönemine döndürdüler. Tam 19 sene önce 12 Eylül Anayasası’nın izlerini silme vaadiyle iş başına gelen bu iktidar şu anda 12 Eylül dönemine benzer hukuksuzlukların içinde.

ONLARA MI DÜŞMÜŞ: Elin adamı bu ülkeyi yönetenlere, ‘sen kendi vatandaşlarının temel haklarını yok sayıyorsun’ diyor. Sen niye konuşturuyorsun ki bunları? Onların haddine mi? Onlara mı düşmüş? Sen niye üzerine düşeni yapmıyorsun? Niye konuşturuyorsun bunları? Niye Türkiye’yi Dünya’da bu hale düşürüyorsun?   

ORTADA BİR FAHİŞ FİYAT VAR AMA FAHİŞ FİYATLARIN EN ÖNEMLİ SEBEBİ FAHİŞ DÖVİZ KURLARI: Fahiş fiyat etiketi diye bir şey uydurdu. Bazı marketleri hedef gösterdi. Rekabet Kurumu da peşinden bu marketlere cezayı kesti. Bu marketlerde fiyatlar fahişte; bakkalda, manavda, pazarda fiyatlar çok mu uygun? Ha bir tek bu 5 tane market çok pahalı mal satıyor diğer her yerde çok ucuz. Fahiş fiyat cezası değil mi? Peki, pazardaki yüksek fiyatları ne yapacaksın? Bakkaldaki, kasaptaki, manavdaki yüksek fiyatları ne yapacaksın? Fiyatlar her yerde çok yüksek. Evet, ortada bir fahiş fiyat var ama fahiş fiyatların en önemli sebebi fahiş döviz kurları. Türkiye’de döviz kuru arttığında A’dan Z’ye her şeyin maliyeti artar, A’dan Z’ye her şeye zam gelir. İlkokul çocukları biliyor bunu siz kimi kandırıyorsunuz?

“BU İŞİ, TAM YÜZSÜZLÜĞE VURMAK DEMEK”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in "Kombiyi 1 derece kısarak faturalarda yüzde 7'lik tasarruf sağlanabilir" önerisini hatırlatan Babacan, şunları söyledi:

"Bunlar gerçekten iyiden iyiye bu milletle dalga geçmeye başladılar. Bu işi, tam yüzsüzlüğe vurmak demek. Tam yüzsüzlük. Başka bir şey değil."




(ANKA)

Ekonomi Haberleri