MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mültecilere yönelik açıklamasının ardından grup toplantısında mültecileri hedef aldı. Bahçeli, mülteci akınını 'istila' olarak nitelerken asayişi bozanların gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini ve bayramlarda ülkelerine giden Suriyelilerin Türkiye'ye geri dönmesinin engellenmesi gerektiğini belirtti.
Bahçeli özetle şu mesajları verdi:
EKONOMİK YIKIMIN SESEBİ EMPERYALİST NOBRANLIK: Küresel ekonomik faaliyet tarihin hiçbir döneminde bugünkü ölçekteki gibi artmadı. Yaygın ekonomik yıkımlar bugünkü gibi tehlikeli bir eşiğe dayanmadı. Batılı ülkeler yıllarca yüksek ekonomik büyümeyi muhafaza edebilmek için ağır ekolojik ve insani maliyetlere göz yumdular, tahrik ve teşvik ettiler. Ancak bu sürecin sonuna geldiklerinde kendi dışındaki ülkelere ekonomik kalkınma ve gelişme bazında zorlayıcı dayatmada bulunmaktan geri durmadılar. Adaletsizliğin ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü küresel siyaset ve ekonomik tablonun yegane suçlusu bize göre malumdur ve aç gözlülükleriyle mazlumların iliğini kurutan emperyalist nobranlıktır.
ENFLASYON HER ÜLKENİN SANCISI: Küresel enflasyonun tırmanışı her ülkenin ortak sancısıdır. Bu sorunun hangi damardan patlayarak ortaya çıktığı bellidir. Fiyat artışları, ekonomik sıkıntılar, hayat pahalılığındaki konjonktürel sıçrayışlar; tüm ülkeleri meşgul eden salgın ve Ukrayna krizi ile daha da karmaşıklaşan bir vakadır. İnancımızın gücüyle, dayanışma ve yardımlaşmanın bereketiyle içine girilen dar geçitlerden çıkılacak, ferah ve selamet dolu günlere ulaşılacaktır. İyimserliğimizi muhafaza ederek, ülkemize güvenerek enflasyon canavarının başının ezileceği günleri çok yakında görmemiz mümkün olacaktır. Bu canavarın arkasına saklanarak, iş birliği yaparak Türkiye'yi taşa tutmaya çabalayan karanlık muhalefet anlayışının kaybetmesi ve kaynattığı dedikodu kazanında haşlanması mukadderdir, her şeyin bir vakti, merhunu vardır. İnşallah sorunları inanç ve irade birliği ile aşacağız.
MÜLTECİ TRAJEDİSİ VAHİM KONU: Mültecilerin, göçmenlerin ve sığınmacıların trajedileri bir diğer vahim konudur. Ülkelerindeki savaş, açlık, hastalık ve istikrarsızlıktan dolayı yerinden kopup Akdeniz ülkelerinden Avrupa'ya geçmeye çalışan binlerce göçmen medeni dünyanın gözü önünde balıklara yem olmaktadır. Sahillere vuran cansız bedenler, biçare insanlar elbette hepimizin yürek sızıdır. Bize göre hakikat, dikte ve gösterilmek istenenden farklıdır. Dünyada, bir yerden başka bir yere doğru hareket halinde olan, evinden barkından kopup başka coğrafyalarda gelecek arayan göçmen sayısı 300 milyona yaklaşmıştır. Savaş, çatışmadan kaçan mülteci sayısı 80 milyonu aşmıştır. Beşeriyet çok ciddi bir sorunla yüz yüze kalmıştır.
MÜLTECİ SORUNU MİLLİ SORUMLULUK: Bu sorun ya eşgüdüm halinde ve külfetin ortak paylaşımı yoluyla çözüme kavuşturulacak, ya da gelecekte önü alınamayan ölümcül gelişmelere meydan açılacaktır. Milli bekamızın tarihsel sürekliliğini canlı tutmak, mazi kayıtlarını gelecek hedefleriyle eklemleştirip kültürel zenginliği korumak başlıca görevimizdir. Bize göre, Türkiye'nin bekası, sınır aşan düzensiz göçlerin akıbetiyle ve kontrol dışı akınıyla yakından ve ters orantılı bağlantılıdır. Bu sorunun el birliği ile istismarına çanak tutmadan, provokasyon ortamını benimsemeden, akılcı, adilane, insani ve vicdani, kalıcı stratejilerle köklü bir şekilde çözmek, milli bir sorumluluk olarak değerlendirilmelidir. Türk milleti zorda kalanlara, darda olanlara uzanacak el, bekleyenlere çare arayanlara, imdat çığlığı atanlara bigane kalmamış, Suriyeli sığınmacılara kapısını sonuna kadar açmıştır. Bu tavır, asil bir tavırdır. Türk milleti mazlumların yanındadır. Türk milleti beklenen, sevilen, özlenen bir beşeri kudretin adıdır.
NÜFUS YAPISINI HESABA KATMALIYIZ: Düzensiz göç ve sığınmacı sorununu, soğukkanlı ve sağduyulu şekilde kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve milli çıkarlarımıza muvafık halde analiz etmek, tedbir geliştirmek mecburiyetindeyiz. Anadolu coğrafyasının en az yüz yıl, hatta 500 yıl sonraki nüfus yapısının nasıl olacağını, bu kapsamda doğabilecek muhtemel risk ve tehditlerin nesnel boyutunu bütün yönleriyle hesaba katmak, muhasebesini yapmak zorundayız. Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız. Biz sadece bu döneme değil, geleceğin Türk varlığına, Türk coğrafyasının her karışına köşesine karşı da maddi ve manevi sorumluluklar taşıyoruz. Bizden sonraki nesillere kuşku duyacakları, kendi ülkelerinde garip olacakları, çok bilinmeyenli denklemlerle kilitlenmiş bir vatan coğrafyası asla ve kat'a bırakamayız.
TÜRKLÜK, PARYA OLMAYACAK: Allah şahit ve kerimdir, Türklük ne bugün ne gelecekte öz yurdunda garip, parya olmayacaktır. Aksine hizmet eden alçakların oyununu vatan ve millet sevdasındaki yükseliğimizle boacağız. Biz düzenli göç ve sığınmacı konusundu duygusallıktan arınarak, gerçekçi temele oturtmakla ortak iradeyle Türk milletinin gündeminden kademeli bir şekilde çıkarmakla mesulüz, muktediriz. Son günlerde ülkemizde geçici koruma statüsü ile bulunan Suriyeli sığınmacıları bahane ederek toplumsal infialin ateşini tutuşturma arayışında olan görevli provokatörlerin devrede olduğu görülmektedir. En küçük anlaşmazlığın toplumun geneline körüklenerek yayılması hedeflenmektedir. Oyun sinsidir. Bu karmaşık ve riskli sürecin iç cephesi olduğu kadar dış terbininin de olduğu görülmektedir. Cepheleşmelerin açtığı öfke ve nefret çukurları, feci sonuçlara kapı aralayacak. Kötü niyet sahipleri bir kıvılcımın nereye yayılacağını ya bilerek ya bilmeden siyasi ve toplumsal eylem halinde.
MHP EN HAZIRLIKLI PARTİ: Bağcılar'da bir densizin sokak ortasına sandalye koyarak oturması dahi kor halinde duran gerginliği tırmandırmış, günlerce ülke gündemini meşgul etmiştir. Altındağ'da yaşananların toz bulutu bile dağılmış değlidir. Türkiye'de geçici koruma statüsünde bulunuyorken, asayiş ve toplumsal huzuru kimler bozuyorsa, derhal gözünün yaşına bakılmadan sınır dışı edilmeli. Türkiye, onun bunun elinde oyuncak olamayacaktır. Türkiye'de hakim ve güç irade Türk milletidir. Huzur bozucu fiillerin failleri yaptıklarının bedelini misli ile ödemelidir. Bugüne kadar hükümet bugüne kadar tavizsiz duruş sergilemiştir. Marazi zihniyet sahipleri görmese de yalın gerçek budur. MHP, sınır aşan göçler konusunda en hazırlıklı partidir. Bizi eleştiren, niye susuyorsunuz diyen kim varsa ya cahil ya da takip özrü çeken zavallılardır. Bizim açığımızı arayanlar, önce yama tutmayan yırtıklarınızı dikin!
DÜZENSİZ GÖÇ İSTİLADIR: MHP'nin düzensiz göç konusunda ve geçici koruma statüsüyle Türkiye'de bulunanlara yönelik temin ettiği politikası açıktır. Düzensiz göç, adı konmamış bir istiladır. Önüne geçilmelidir. Suriyeli sığınmacıları sabahtan akşama ülkelerine göndermek hem doğru hem mümkün değildir. Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden ayrılış ve kopuşlarına neden olan ağır şartlar ortadan kalkar kalkmaz güvenli ve gönüllü şekilde uğurlamak da asıl önceliğimiz, önerimiz ve hedefimizdir. Misafirin ve misafirliğin süresi sınırlıdır. Türk milletin nüfus dokusunun, huzur ve güvenliğinin sağlam esaslara dayandırılması vazgeçilmezimizdir. Önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmesine gerek yoktur. Suriye'de ateş söner sönmez herkes evine barkına Türkiye'nin güvencesi altında kavuşmalıdır.
TÜRKİYE'NİN TESİRİ OLMADAN ATEŞKES ZOR: Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların dinmemesi, ateşkes ve barış arayışlarının bir türlü arzu edilen kıvama ulaşmaması bölgesel huzur ve güven iklimine zarar vermektedir. Türkiye sabırlı, ısrarlı ve iyi niyetli bir şekilde ateşkes ve barış ortamının yeşermesi için mücadelesini sürdürmektedir. Bu ahlaki ve ilkeli tutum her türlü takdirin üstündedir. Görülmektedir ki, Türkiye’nin tesiri olmadan iki ülke arasında ateşkes rejiminin tezahür etmesi imkânsız değilse de çok zordur. Rol kapmak için kuyruğa giren ülkelerin ise iyi niyetli olmadıkları, bir yanda silahların susmasını gönülsüz şekilde isterlerken diğer yanda savaş bölgesine iştahla silah ve cephanelik sevk ettikleri bilinmektedir.
ABD RAPORU FETÖ KOMPLOSU: İnsan haklarının, insan varlığının yok sayılması bunların umurunda değildir. Şu garip ve tenakuzla pekişmiş duruma bakınız ki, ABD Dışişleri Bakanlığı 12 Nisan 2022 tarihinde hazırlanan 2021 yılı İnsan Hakları Raporu’nu yayımlamıştır. Buruşuk ve sararmış bir kağıt parçasından ibaret bu raporda Türkiye’ye tam 93 sayfa ayrılmıştır. Zannederseniz ABD sütten çıkmış ak kaşık, insan hakları sevdalısıdır. Mezkur raporda 15 Temmuz hain darbe girişiminden sözde FETÖ darbe girişimi olarak bahsedilmiş, FETÖ’cülerin bütün iftira ve yalanları referans olarak alınmıştır. Bu bakış, küstah, kifayetsiz ve köhne bir bakıştır. Bize göre ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayımladığı 2021 yılı İnsan Hakları Raporu ayan beyan bir FETÖ komplosudur. Raporun öntaslağı sanıyorum Pensilvanya’da hazırlanmıştır. Çünkü temelsiz ifadeler, önyargılı eleştiriler, haksız iddialar, sapkın değerlendirmeler ancak ve ancak bir FETÖ’cü hainin kaleminden satırlara dökülecektir.
BİZİM NEZDİMİZDE YOK HÜKMÜNDEDİR: Raporda deniyor ki, “Türkiye, Fethullah Gülen ile 2016 darbe girişimi arasında bir bağ olduğunu iddia ediyor.” Ne iddiası, gerçekleri saptırmak kimin haddinedir? Musalla taşına sırtını vermiş bir dostluğa, böylesi bir müttefikliğe inanmak, itibar etmek nasıl mümkündür? ABD, kiraladığı canileri 15 Temmuz gecesi üzerimize salmadı mı? FETÖ’yü Anadolu’nun işgali için görevlendirmedi mi? Kime ne anlatıyorlar? Bu masalı çocukların bile dinlemeyeceğini hala anlamıyorlar mı? 15 Temmuz 2016’da emperyalizmin nam ve hesabına Türkiye ve Türk milletine silah çeken, bomba atan, 251 vatan evladının şehadetine neden olan hain ve haşhaşi örgüt FETÖ’dür. FETÖ, Türk ve Türkiye düşmanlarının can beraberi, kan beraberi, terörist yandaşıdır. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayımladığı 2021 yılı İnsan Hakları Raporu bizim nezdimizde yok hükmündedir, yırtılıp atılacak kağıt parçasıdır. Bu raporu kınıyor, müelliflerine şahsen, gıyaben ve milletim adına iade ediyorum.
ALTIN GÜNLERİ DE YAPSALAR: Teröre vurulan her darbe zillet ittifakını çılgına çevirmektedir. Her operasyon zillet cephesinin yüzünü düşürmektedir. İttifak içinde ittifak kazısı yapan, günaşırı Cumhurbaşkanı adayının kimliği üzerinden tezvirat perdesi açan çürük çarık partilerin yeni seçim yasasıyla birlikte kimyaları da bozulmuştur. Alayı korku ve telaşa kapılmıştır. İnce hesaplar yapılmaya başlanmıştır. İttifak içinde yeni bir ittifak kurulmasına yönelik tercih ve telkinler polemikleri tırmandırmış, zillet partilerinin manevra alanını daraltmıştır. PKK zillet ittifakının demiridir. FETÖ zillet ittifakının çimentosudur. İç ve dış işgal cephesi zillet ittifakının kemer taşıdır. 6+1 formatında kurulan, 24 Nisan’da yeni bir toplantıya sahne olacak şaibeli masa çatlamıştır, çıkar kavgaları, koltuk ve liste savaşları şimdiden zillet partilerini rehin almıştır. Kılıçdaroğlu da, farklı senaryoları içeren 8 seçenekli bir ittifak çalışması yaptırdığını açıklamış. Değil 8 seçenek, 18’de olsa, 28’de olsa, bunlar toplanıp fal da açsalar, altın günleri de yapsalar, medyumlara müracaat edip hal çaresi de arasalar nafiledir, çuvallamaları, duvara toslayıp dağılmaları kaçınılmaz bir siyaset gerçeği olacaktır. İki farklı noktayı bir doğru birleştirir, zillet partilerini de menfaate dayalı çarpık beklentiler buluşturur.
İSTER İNAN KIRAÇ'I İSTER DEMİRTAŞ'I: Zillet ittifakına sesleniyorum, kimin çıkarırsanız çıkarın ister İnan Kıraç’ı, ister terörist Demirtaş’ı, isterse de Osman Kavala’yı aday olarak gösterin, mahut ve mutlak son değişmeyecek, Türkiye’nin yükseliş ümitlerini, tarihi yürüyüşünü kesemeyeceksiniz. Milli Mücadele 29 Ekim 1923’de nasıl taçlanmışsa, 2023’de de bir kez daha taç takıp tahta çıkacak, Anzavur beslemeleri, Kuvayı İnzibatiye yedekleri, Damat Ferit havariler, Şark Meselesi holiganları, müstevli hayranları, manda ve himaye heveslileri, Allah’ın inayeti, Türk milletinin iradesiyle kesif bir yenilgiyle tanışacaklar ve siyasi tarihin bodrum katına atılacaklardır. (Kısa Dalga)