Diyarbakır'da yüz binlerce kişinin katıldığı ve "Rabe, dema azadî û serkeftinê ye" şiarıyla gerçekleştirilen Newroz kutlamasında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan 6 maddelik çağrıda bulundu.
Mezopotamya Ajansı'nın aktardığına göre Tunuslu sanatçı Emel Mathlouthi'nin sahne almasının ardından konuşan Bakırhan şunları söyledi:
"2013'te ortaya konan Öcalan’ın deklarasyonunun arkasındayız"
"2017 Newroz’unda burada gencecik yaşında katledilen Kemal Kurkut’u unutmadık. Kemal Kurkut'un katillerini biliyoruz, tanıyoruz ve bir gün mutlaka demokratik bir yargı karşısında Kemal Kurkut’un hesabını soracağız. Değerli halkımız, 2013 yılında yine bu Newroz alanında, bu platformda Sayın Öcalan’ın barış ve çözüm deklarasyonu okunmuştu. O barış ve çözüm deklarasyonu aynı zamanda Türkiye’de yaşayan 86 milyon insanın demokratik, barışçıl bir ortamda eşitçe ve kardeşçe yaşamalarının deklarasyonuydu. Ama maalesef savaş sevenler, çatışma isteyenler, Kürt düşmanları bu ülkede barış gelmesin diye, demokrasi gelmesin diye 2013 yılındaki deklarasyonu görmediler, tanımadılar, dikkate almadılar. Bizler DEM Parti olarak 2013 yılında burada ortaya konulan ve Türkiye halklarının yararına olan, barışın ve demokrasinin özgürlüğün reçetesi olan Sayın Öcalan’ın deklarasyonunun arkasındayız. Yine bu vesile ile İmralı Cezaevi’ndeki Sayın Öcalan ve arkadaşlarının da Newroz Bayramı’nı kutluyoruz"
Bakırhan Newroz alanlarındaki kalabalığı göstererek "Bakın daha birkaç yıl önce kimi hükümet yetkilileri ‘gençlik nerede’ diyordu. Gençlik burada, gençlik Amed’de, Newroz meydanında, Newroz alanlarında. Gençliği görmek isteyenler Amed’de, İstanbul’da, Batman’da, Siirt’teki Newroz alanlarına bakarsa gençliği görür. Değerli gençler, diyorlardı ki ‘bunların mecalleri kalmadı.’ Alın size mecal, alın size takat, alın size duruş, alın size direniş. Bizlere bu direnişi, onuru veren siz değerli Amed gençlerinin, kadınlarının ve halkının önünde saygıyla eğiliyoruz. Sizler var oldukça mecalimiz de, kuvvetimiz de, kudretimiz de hep var olacak, var olmaya devam edecektir" diye konuştu.
"Ankara’da yine kirli hesaplar yapılıyor"
Bakırhan şöyle devam etti:
"Değerli halkımız, Ankara’da yine kirli hesaplar yapılıyor. JİTEM ittifakıyla, Kurt ittifakıyla birlikte, Kürt karşıtı bir ittifakla birlikte kirli hesaplar yapılıyor. Ankara’da kirli hesap yapanlara diyoruz ki hesap sarayda ise terazi Amed’tedir, Amed Newrozu'ndadır. Savaş Ankara’da ise barış Amed’tedir, Amed Newrozu’ndadır. Yanlış hesap yapanlara diyoruz ki yanlış hesaplarınız Amed Newrozu’ndan geri döner. Yanlış hesap yapmayın. Yanlış hesabın bu ülkeye bu ülkede yaşayan ezilenlere yoksullara emekçilere hiçbir yararı yoktur.
"Milyonlarca insanın iradesini bir hücreye sığdıramazsınız"
Şimdi 3 yıldır mutlak bir tecrit politikası uyguluyorlar. Sizin tecrit politikanız iflas etti. Milyonlarca insanın iradesini bir hücreye sığdıramazsınız. Milyonlarca insanın barış ve demokrasi taleplerini bir hücreye hapsedemezsiniz. Onun için en iyisi, en doğrusu milyonlarca insanın talep ve isteklerine kulak kabartmanızdır, dikkate almanızdır. Sizlere diyoruz ki savaş yerine çözüm. Çözümün adresini istiyorsanız bir ada ötesinde, bir ada kadar yakın İmralı Cezaevi’ndedir.
"Bir JİTEM ittifakıyla karşımıza çıkmışlar. Mehmet Ağar Elazığ’da, Tansu Çiller İstanbul’da. Bu JİTEM ittifakının sözcülüğünü yapıyorlar. Bu seçimlerde Mehmet Ağar’la, Tansu Çiller’le birlikte poz verenler biz Kürtlere 90’ları, faili meçhul cinayetleri işaret ediyorlar. Binlerce, on binlerce faili meçhul cinayette kaybettiğimiz o karanlık günleri işaret ediyorlar" diyen Bakırhan Kürt halkının JİTEM ittifakına geçit vermeyeceğini söyledi.
"Savaş yerine Türk ve Kürt ittifakını güncellemeye davet ediyoruz"
Tuncer Bakırhan sözlerini iktidara ve muhalefete çağrı yaparak sonlandırdı:
"Birinci çağrımız devlete, iktidaradır. Savaş statüsüzlük, cezaevlerine koyarak bu halkı yolundan çeviremezsiniz. İşte meydan, işte halkın ortaya koyduğu irade. Onun için bir an önce savaş yerine Türk ve Kürt ittifakını demokratik bir şekilde güncellemeye davet ediyoruz.
İki; yine çağrımız iktidar ve toplumsal kesimleredir. Türkiye’nin önünde iki yol var ya bunların söylediği gibi savaş çatışma ya da demokratik, barışçıl bir yöntem. Onun için toplumsal kesimleri bu savaş çığırtkanlığı karşısında doğru yolan barış ve demokrasi mücadelesini büyütmeye, yürütmeye çağırıyoruz.
"Kürt gerçekliğini, anlamak ve tanımak zorundasınız"
Üç; en başta Meclis’te dediğiniz 'bilinmeyen dil, teröristan' kavramlarından vazgeçeceksiniz. 'Bilinmeyen dil' dedikleri 13 bin yıldır bu topraklar üzerinde konuştuğumuz Kürtçe’dir. 'Teröristan' dedikleri yer dört parçaya ayrılan Kurdistan’dır. Bir an önce bu siyasetinizden vazgeçin. Kürt gerçekliğini, Kurdistan gerçekliğini anlamak ve tanımak zorundasınız.
Dört; ezilenlere, muhalefete seslenmek istiyorum. Kürt meselesinde cesur olalım. Doğruları dile getirelim. İktidarın baskıcı, yok sayan tutumunun yanında hizalanmaktan ziyade biz muhalefet Kürt meselesini demokrasi, özgürlük meselesini daha fazla sahiplenerek büyütelim. Bu savaş çığırtkanlığı yapanların karşısında büyük bir barış zemini örelim.
"4 parçada yaşayan Kürtlerin oluşumlarına çağrı yapıyorum"
Beş; bu çağrım Kürtlere. Hewler’den Kobanê'ye kadar Urmiye’den Amed’e kadar yaşadığımız her toprak parçasına ne diyorlar; 'Teröristan.' Sadece burada Kemal Kurkut katledilmiyor. Süleymaniye’de, Duhok’ta, Kobanê'de, Qamişlo’da her gün Kürtlerin başına top ve mermi yağıyor. Dolayısıyla bunlar sadece DEM Parti’nin düşmanı değil, 4 parça Kurdistan coğrafyasında yaşayan hepimizin düşmanıdır. Onun için bütün Kürt partilerine oluşumlarına, 4 parçada yaşayan Kürtlerin oluşumlarına çağrı yapıyorum. Şimdi ulusal birlik zamanı değilse ne zaman? Şimdi ulusal birliğimizi kuramazsak, bu büyük operasyonu, bu Kürt karşıtı savaşı nasıl önleyeceğiz? Bugünden tezi yok, Kürtler ulusal birliklerini sağlamalı, ulusal birlikleri önündeki engelleri ortadan kaldırmalıdır.
"Büyük bir ortak mücadele zemini yakalamak zorundayız"
Son çağrım Türkiye’deki devrimci, sol, sosyalist, demokratlara; bu faşizan düzene itiraz eden ezilen ve yoksullardır. Bizler güçlü büyük bir ortak mücadele zemini yakalamak zorundayız. Türkiye'nin yarısı açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Yarısı dilini kullanamıyor, inancını kullanamıyor. Bütün bunların taleplerinin demokratik bir zeminde karşılık bulması için sol sosyalist güçlerin demokratik büyük bir devrimci mücadele zemininde bir araya gelmeye çağırıyoruz." (Kısa Dalga)