Almanya'da hakkında nüfuzunu kullanarak genç kadın gazetecileri taciz ettiği iddiaları bulunan gazeteci Julian Reichelt'ın Bild Gazetesi genel yayın yönetmenliğinden alınması büyük yankı uyandırdı. Reichelt ve Bild Gazetesi'nin bağlı bulunduğu Axel Springer Yayınevi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Matthias Döpfner hakkındaki iddialarla ilgili önce New York Times'ta, ardından Almanya'nın haftalık haber dergisi Der Spiegel'in internet sayfasında yayınlanan haberler, Bild Gazetesi ve Axel Springer Yayınevi'nin medyadaki rolünü de tartışmaya açtı.
Peki tartışmaların odağındaki Julian Reichelt kim ve Axel Springer Yayınevi Almanya ve uluslararası arenada nasıl bir rol oynuyor?
41 yaşında genç bir yönetici olan Julian Reichelt, 2017 yılından bu yana Almanya'nın en çok satan gazetesi Bild'in genel yayın yönetmenliği görevini yürütüyordu. Halen günlük satışı 1 milyon 240 bin olan gazete, kurulduğu 1952 yılından beri hem yaptığı haberler hem de izlediği çizgiyle tepkilere yol açıyor ve aynı zamanda Alman Basın Konseyi'nin haberlerini kınamasıyla da sık sık gündeme geliyor.
2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Axel Springer Yayınevi ise büyük bir medya devi. Ağırlığını başlangıçta günlük gazete ve dergilere veren şirketin kurucusu Axel Springer de yine medyası kadar kendisi de tartışmalı bir figürdü. Springer'in komünizm karşıtı açık tutumu nedeniyle Almanya'da terör örgütü olarak kabul edilen Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF), yayınevinin Hamburg ofisine 1972 yılında bombalı saldırı düzenlemişti. Öncesinde ise 1960'lı yıllarda Bild Gazetesi, tüm dünyada olduğu gibi Almanya'da da düzenlenen öğrenci protestoları ile öğrencilerin talepleri hakkında saldırgan ve eleştirel haberler yapmış, özellikle 1968 kuşağının öğrenci lideri Rudi Dutschke'ye karşı kamuoyunu kışkırtmıştı. Rudi Dutschke, daha sonra fiziksel ve psikolojik sonuçlarını uzun seneler çekeceği bir saldırıya uğramıştı.
Bild, 68 kuşağının öğrenci lideri Rudi Dutschke'ye karşı da kışkırtmış, Dutschke, daha sonra fiziksel ve psikolojik sonuçlarını uzun seneler çekeceği bir saldırıya uğramıştı.
Medya bilimcisi Christopher Boschow'a göre bugün Axel Springer'den bahsedilirken artık klasik anlamda bir yayınevinden konuşmak mümkün değil, zira Axel Springer artık bir medya ve dijital platformlar holdingi. Gelirini de büyük ölçüde gazetecilikten değil, sahibi olduğu kariyer sitesi Stepstone gibi farklı platformlardan sağlıyor.
Axel Springer'in Yönetim Kurulu Başkanı Mathias Döpfner için de Buschow, "Başka medya yöneticilerinden daha önce, gözüne kestirdiği çerçevede gazetecilik yapabilmek ve onu sürdürebilmek için başka alanlara yatırım yapması gerektiğini kavradı" diyor. Buschow, Springer'in 2014 yılında Hamburger Abendblatt ve Berliner Morgenpost gibi yerel, ama güçlü kimi gazeteleri satarak yeni gelirler de elde ettiğini, bu geliri de yeni dijital yatırımlar için kullandığını hatırlatıyor.
Ancak Axel Springer son yıllarda sadece dijitalleşmeye ağırlık vermekle kalmadı, aynı zamanda uluslararası arenada da satın aldığı şirketlerle büyüdü. Örneğin 2010 yılında Doğu Avrupa'da pek çok gazeteyi satın aldı ve bu sene yaz aylarındaysa elden çıkardı. Elden çıkarma gerekçesini medya bilimci Buschow, Doğu Avrupa ülkelerinde bağımsız ve özgür gazetecilik yapmanın giderek daha da güçleşmesine yoruyor.
Medya uzmanı Christopher Buschow, Axel Springer'in Doğu Avrupa'daki gazeteleri elinden çıkarmasına paralel olarak ABD merkezli KKR şirketiyle yeni yatırımlara odaklandığına dikkat çekiyor. Axel Springer'in dünya çapında önemli bir aktör olmayı hedeflediğini söyleyen Buschow, "Küresel çapta başarı göstermenin anahtarının platform temelli medyanın hakim olduğu, kuralları da büyük ölçüde teknolojinin devlerinin belirlediği ABD'de işe girmekten geçtiğinden yola çıkıyor" diye konuşuyor.
Kısa bir süre önce Axel Springer, ABD'li medya grubu Politico'yu satın almıştı. ABD pazarında payını artıran şirketin bu yatırımının Axel Springer'in tarihindeki en büyük yatırım olduğu ifade ediliyor. Şirket, satışla ilgili ayrıntılı bir açıklama yapmadı, ancak ekonomi gazetesi Handelsblatt'a göre Springer, ABD'li medya grubunu 630 milyon euroya satın aldı.
Axel Springer'in ABD'de büyüme hedefi ve bu yönde attığı adımlar nedeniyle Julian Reichelt'le bağlantılı skandal, uluslararası arenada da yakından izleniyor.
Pazartesi akşamı Bild Gazetesi genel yayın yönetmenliğinden alınan Julian Reichelt'e yönelik suçlamalar ilk olarak Mart ayında ortaya çıkmış, hakkında şirket içi soruşturma başlatılmış, soruşturmadan aklanan Reichelt 12 gün uzaklaştırmadan sonra görevine geri dönmüştü. Reichelt'e yönelik iddialar ve hakkında yürütülen şirket içi soruşturmaya ilişkin ilk haber geçen Mart ayında Der Spiegel'de yayınlamıştı. Spiegel, "Yat, destekle, işten at" başlığıyla aktardığı haberde, Reichelt'in Bild Gazetesi bünyesinde kadınlar için düşmanca bir çalışma atmosferi yarattığı yorumu yapılmıştı.
Pazar günü New York Times'ta çıkan haberde ise Reichelt hakkındaki iddiaların devam ettiği belgelerle aktarılmış, ayrıca IPPEN.MEDIA grubu ve Handelsblatt gazetesine bağlı araştırmacı gazetecilerin Reichelt'le ilgili aylar süren bir çalışma sonucu hazırladıkları haberin ilgili medya kuruluşlarında yayınlanmadığı da ortaya çıkmıştı.
New York Times'ın haberine göre aralarında Frankfurter Rundschau, Münchner Merkur, Buzzfeed gibi gazete ve internet portallarının da bulunduğu çok sayıda medyaya sahip IPPEN.MEDIA ve Handelsblatt gazetesinin Reichelt'e dair haberlerinin yayınlanması engellendi. New York Times, Handelsblatt'ı bizzat Reichelt'in kendisinin aradığını yazdı. IPPEN.MEDIA'da ise haberi yayınlamayı reddeden, grubun sahibi Dirk Ippen oldu. Gerekçesi de rakip medyanın maddi zarara uğramasına sebep olma izlenimi uyandırmamaktı, ancak bu açıklama kamuoyunu ikna etmedi.
Reichelt hakkında Almanya’da da yeterli araştırmalar yapan gazeteciler olmasına rağmen Bild gibi güçlü bir gazetenin genel yayın yönetmeni hakkındaki eleştirel haberin basılması için önce skandalın New York Times tarafından ifşa edilmesi gerekti. Zaten Bild’in bağlı olduğu Axel Springer’i Reichelt’in görevine son vermeye götüren de konunun uluslararası camiada da dikkatleri üzerine çekmesi oldu.
Görevden alınan Bild Genel Yayın Yönetmeni Julian Reichelt'le ilgili yaşanan bu skandal, Almanya'da medyada hâlâ yetki sahibi üst düzey erkek yöneticilerin kadın çalışanlarına karşı görevini kötüye kullanmaktan çekinmediğini de ortaya koymuş. Skandal, Alman medyasında rakip olmalarına rağmen üst düzey erkek yöneticilerin birbirini desteklediğini de gösteriyor.
Christine Lehnen
© Deutsche Welle Türkçe