CHP Genel Başkanı Özgür Özel; CHP TBMM Grubu’nun Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkındaki suç duyurusu karşısında başlattığı Adalet Nöbeti’nin ikinci gününde, TBMM Genel Kurulu salonundan Fox TV yayınına katıldı.
Özel, yayında şunları söyledi:
“İki yüksek yargı organı arasında bir çatışma var. Bir yargı krizi var”
Okuduğumuzda, bunun bir Yargıtay Ceza Dairesi kararından çok bir meydan okuma, "Resmen darbe bildirisi" dedim ben ilk gördüğümde ve hala daha aynı fikirdeyim. Daha önce de benzer durumlar yaşandı. Ama bu şimdiye kadarkilerin bence en ciddisi. Devletin tepesinde, iki yüksek yargı organı arasında bir çatışma var. Bir yargı krizi var. Hukuku, Anayasa'yı en iyi bilmesi gereken yüksek yargıçlar bile bile kendi okuduklarını, ettikleri yemini inkar ediyorlar ve Anayasa'nın bir maddesini yok sayıyorlar.
“Meselenin hukuki tarafı bomboş tabii. Cehaletle açıklanamayacak, kötü niyetle dahi açıklanamayacak çok tuhaf bir açıklamaydı”
Anayasa'nın ilgili maddesi diyor ki, "Anayasa Mahkemesi kararları yürütme, yasama, yargı erkleri açısından bağlayıcıdır. Bütün hepsinin buna uyması gerekiyor" diyor. Ama, "O kadar kötü bir karardır ki uyulması gerekmez. Anayasa Mahkemesi bizi tehdit etti" diyor, terör örgütleri ile birlikte Anayasa Mahkemesi'nin ismini anıyor. Sonra da Anayasa Mahkemesi'ne diyor ki, "İşlem yapılmalıdır." Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Meselenin hukuki tarafı bomboş tabii. Cehaletle açıklanamayacak, kötü niyetle dahi açıklanamayacak çok tuhaf bir açıklamaydı o.
“Kaleme alan Recep Tayyip Erdoğan'ın ekibi”
Ama açıklamanın esas boyutu birilerini yok saymak ve bir yerden talimatlandırıldıkları belliydi. Bugün ortaya çıktı ki kaleme alan Recep Tayyip Erdoğan'ın ekibi. AKP'nin içinde bir klik ve kendilerini her şeyin üstünde gören, devletten büyük gören bir yapı var. Bu yapının bir darbe girişimine kalkıştığı ortada. Darbeler Anayasa'yı askıya alır. Çoğunluk bu kararı vermiş. Bugün olur yüzde 99'la kabul edilir, gün olur yüzde 51'le… Ama "çoğunluk bu kararı vermiş biz buna uyacağız" diyorsunuz. Birileri buna uymamaya karar verirse darbe girişimi diyorlar. Darbe her zaman tankla, topla, tüfekle yapılmaz. Bu sefer şöyle bir şey oldu: Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının bağlayıcılığıyla ilgili; "Bizce o madde hükümsüzdür" dediler. Bu Anayasa'nın bir kısmını hükümsüz kabul edebiliyorsa birileri, diğerleri de bir başka kısmını kabul edebilir.
“Güç aldığınız yeri, üzerinde durduğunuz temeli yok sayıyorsunuz”
Biz bu darbeye Meclis'te niye direniyoruz çünkü "Millet Meclisi'nin oluşumu" maddesi, "Milletvekili seçimi" maddesi, "Meclis'in görevleri" maddesi. Bir başkası, "Ben o maddeyi de kabul etmiyorum" derse Meclis ortadan kalkar. Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının ortadan kalktığını kabul etmek, yarın "Meclis ortadan kalkmıştır, yok hükmündedir" dediklerinde verecek bir cevap bulamazsınız. Bu çetenin, darbe girişiminin içinde Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı -bugün itiraf etti- bu darbe girişimi Tayyip Erdoğan'ın da meşruiyetini ortadan kaldırıyor çünkü 154. maddeyi yok kabul ederseniz şimdi, yarın da başkası Cumhurbaşkanı'nın yetki ve sorumlulukları maddesini yok kabul eder. Yani güç aldığınız yeri, üzerinde durduğunuz temeli yok sayıyorsunuz. Yoksa kimse rahmetli annesinin evladı diye Recep Tayyip Erdoğan'a bu kadar yetki vermedi. Tenzile Erdoğan'a verilmiş yetkiler değil. Bu bir soy bağıyla devlet yönetme yetkisi değil. Padişah değil Recep Tayyip Erdoğan. Bir seçime girildi; öncesinde, sırasında, sonrasındaki dünya kadar haksızlık, eşitsizlik, hukuksuzluk, gayrı meşruluğa rağmen şu anda Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde bir mazbatası var ve seçim sonucunda o mazbatayı aldı ve görev yapıyor. Eğer Anayasa'nın, cumhurbaşkanlığı seçimi maddesi yok olursa onu orada oturtmazlar.
“Darbe girişiminin bizatihi içinde Recep Tayyip Erdoğan varmış”
Ama sonradan anladık ki bu darbe girişiminin bizatihi içinde Recep Tayyip Erdoğan varmış ve o yüzden bu darbe girişimi başarılı olursa Meclis mi elden gider, hukuk mu elden gider ayrı ama Recep Tayyip Erdoğan'ın; artık kendisi için yapılmış, bütün tartışmalarla OHAL'de değişmiş bu "Erdoğan Anayasası'na bile bağlı kalmayacağı, tamamını neredeyse kendisinin atadığı Anayasa Mahkemesi'ne bile tahammülünün kalmadığı ortada.
Biz bunu gördük ve hemen grubumuzu olağanüstü toplantıya çağırdık. Öncesinde bir saat Yüksek Disiplin Kurulu, partimizin hukukçu milletvekilleri ile bir görüşme yaptık ve kapalı grup toplantısına geçtik. 2 buçuk saatte toplam 35'e yakın arkadaşımız görüş bildirdi ve bu çerçevede birleştik, hepimiz. İlk yorumum da darbe girişimiydi ama hukukçu arkadaşlar çok zenginleştirici katkılarda bulundular ve şu görünüyor: Numan Kurtulmuş'a had bildiren bir metinle karşı karşıyayız. "Neden okutmadın, niye beklettin" diyor. Oysa bekleyen Şentop. Cemil Çiçek de, Ahmet Necdet Sezer de bekliyordu. İkincisi, Meclis'e had bildiriyor. Diyor ki, "Bir milletvekilini millet seçebilir, biz salmazsak görev yaptırmayız" diyor. Üç, "Herhangi birinizi alırız, tıkarız, elimizden kimse alamaz" diyor. Hataylılar üzerinden Türk milletini şunu söylüyor, "Kardeşim o kadar kolay değil, sizi kimin temsil edeceğine siz karar veremezsiniz. Son karar mercii biziz" diyor. Öyle olunca her yönüyle bir darbe girişimi bu.
“Bugün uçakta biraz yüksekten uçmuş. İnince biraz ayakları yere değmiş”
Buna direnmek lazım. Direnen direnir, direnmeyen bundan sonra kendisine Anayasal bir zemin bulamaz. O yüzden biz görülmemiş bir iş yapıyoruz. Düşündük taşındık nereden başlayalım diye. Bu bir son değil, bu eylem ikinci bir karara kadar sürecek ama tek eylem değil. Zaten biz bugün Barolar Birliği'nin üyeleriyle birlikte yapacağı yürüyüşe Erinç Sağkan beni davet etti. Ben de oraya katılacağımı ve herkesin destek vermesini söyledim. Hep söz verdiğimiz gibi sokaktan ve meydandan çekinmeyen, her türlü eylemliliği yapan bir pozisyonda olacağız. CHP bu meseleye susarak, geçiştirerek, kabullenerek yaklaşmayacak. Şu anda aldığımız karar: Numan Kurtulmuş'a gidelim, partileri toplasın, bu işe Meclis müdahale etsin. Önce kabul etti, sonra hangi telkinle bilmiyorum, vazgeçti. Hatta, "Özgür Bey bu seferlik mazur görsün" diye mesaj yolladı. Ben bugün Anıtkabir'de de şaşırdığımı söyledim ama bu yaptığımız kapalı grupta, "Bunu yaparız, bunu yaparız. Eğer bunlardan sonuç alamazsak Meclis'i terk etmeme eylemine başlayalım" kararı almıştık. O eylemdeyiz, yirmi dört saat esasıyla duruyoruz. Grubu oluşturacak milletvekili sayısı kadar burada duruyoruz. Demokrat Parti desteğe geldiler. HEDEP desteğe geldi. İYİ Parti desteğe geldi, Türkiye İşçi Partisi geldi. EMEP geldi. Ziyaretler alıyoruz. Bundan sonra belki çok farklı çeşitlenmeler de düşünebiliriz ama grubumuz büyük bir motivasyonla Meclis'i terk etmeme eylemi yapıyor. Bu eylem hem Türkiye'ye dikkat çekme, dünyanın gözünü Türkiye üzerinde toplama, Türkiye'de bir Anayasayı askıya almaya çalışan darbe girişimi var. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan çıkıyor, ülkeleri geziyor ve diyor ki "Örneğin darbe akşamı darbeye karşı ilk açıklama yapan ülke sizdiniz, teşekkür ederiz." Yani burada kimse şöyle düşünmesin, bir ülkede darbe girişimi oluyorsa demokrasiden yana olan ülkelerin bu konuya dikkat çekmeleri son derece meşrudur. Bunu en çok Tayyip Erdoğan dillendiriyor: "Darbe gecesi Arnavutluk'un tavrını unutmadım. Darbe gecesi Macaristan'ın yeri başka. Darbe gecesi Türkmenistan'dan gelen mesaj kıymetli." Biz bundan sonraki süreçte hem Türkiye'de hem dünyada bu yapılmaya çalışılanın ne demek olduğunu anlatacağız, meydan boş değil, bunu böyle bilsin. Bugün uçakta biraz yüksekten uçmuş. İnince biraz ayakları yere değmiş. Biraz yazılı metni daha özenli gördüm ama o kadar meydanı boş sanmasın. Kendisini bir kez daha uyarıyorum.
“Siz Anayasa Mahkemesini tartışmaya açmak istiyorsanız biz orada yokuz”
153. madde son şöyle: "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayınlanır ve yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını gerçek ve tüzel kişiliği bağlar." Bu yüzden burada bir şüphe falan yok. Bu çok net, dediğim gibi bir maddeyi yok sayan, tümünü yok sayar veya herhangi bir başla maddesini yok sayar. Meclis'e topu atıyorsa şöyle bir şey var. Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına direnilemeyeceği konusunda hani daha açık bir şey daha yazmak gerekiyorsa, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali görüldüğü durumlarda yaptığı tebligattan sonra buna karşı... Anayasa Mahkemesi biliyorsunuz kararlarında Anayasa'ya aykırılığın nasıl giderileceğini ya da ortaya çıkan hak mahrumiyetinin, ortaya çıkan sorunun nasıl giderileceğini de tarif ediyor orada. Bu "kısa zamanda uygulanır, en geç yedi gün içinde uygulanır, adli tatil de olsa hızla uygulanır" yazmak gerekiyorsa yazalım ama böyle bir şeye ihtiyaç olmadığı çok açık. Anayasa Mahkemesi 1959 yılında CHP'nin yazdığı, İlk Hedefler Beyannamesi'ne koyduğu, daha sonra Anayasa'ya girmiş olan ve bütün dünyada Anayasal düzeni güvence altında tutan, yasama erkinde çoğunluğu elde edenlerin Anayasa'yı çiğneme ihtimaline karşı bir getirim mekanizması olan son derece çağdaş ve gitgide geliştirilen bir mahkeme. Siz Anayasa Mahkemesini tartışmaya açmak istiyorsanız biz orada yokuz. Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamına yakınını zaten Recep Tayyip Erdoğan atadı. İçlerinde öyle üyeler var ki bir sayfa Yargıtay'da karar okumadan… Mesela neden Anayasa Mahkemesi'nin bir kısmı Yargıtay'dan geliyor? Yargıtay denetimi olsun diye hülle yoluyla aldı. Biz rejime kasteden Anayasa değişikliğini yaptığımız 16 Nisan 2017 tarihinde biz Anayasa'yı, Anayasalar her doğana göre yapılırken, biz Erdoğan'a göre yaptık. Erdoğan'a göre yaptınız ya, mesela o gün Erdoğan'ın üstüne göre dikilen bir kıyafet, bugün zayıfladıysa bol ediyordur veya Erdoğan biraz kilo aldıysa dar geliyordur, biraz yıpranmıştır. Neden? Kişiye özel dikilmiş. Oysa Anayasa aşkın zamanlı metinlerdir. Hatta zamanla demlenirler, zamanla güçlenirler. Uygulandıkça güçlenirler. Siz kişiye özel düzenleme yaptığınız için böyle oldu. Bu Anayasa'dan toplumun birçok kesiminin şikayeti var ama bu haliyle aynen uygulansa birçok sorun çözülecekken önemli sorunlarımız Anayasa'nın uygulanmamasından kaynaklanıyor.
“Demek ki mesele hukuk tanımazlıkmış”
Ben bu Anayasa'ya "hayır" oyu verdim, Tayyip Erdoğan ve arkadaşları "evet" oyu verdiler. OHAL şartlarında kıl payı bu Anayasa geçti. Ben bu Anayasa'ya uyuyorum, Tayyip Erdoğan kendisi için yapılan Anayasa'yı da attı yere, üstünde tepiniyor. Demek ki mesele hukuk tanımazlıkmış, demek ki mesele Anayasal mantıkla mutabakatsızlıkmış. Çünkü Anayasa yetkileri dağıtıyor, paylaştırıyor, denge ve denetleme öngörüyor. Erdoğan sınırsız yetki kullanmak istiyor.
O yüzden Türkiye'nin bir an önce hukuk sınırlarına çekilmesi lazım, Anayasal sınırlara çekilmesi lazım. "Oturalım, Anayasa yapalım" diyorlarsa, tek adam rejimini bir kez daha güçlendirecek bir Anayasa'da elbette yokuz. Bu hukuk darbesine karşı direneceğiz ama AKP'nin içinde de çok önemli sayıda arkadaşın bu durumdan rahatsız olduğunu biliyoruz. Siz de biliyorsunuz, tweet attılar. Bakın atılan tweetler yazılıp da taslaklara kaydedilenlerin onda biri değil, biliyor musunuz? Taslaklarda kayıtlı dünya kadar tweet bekliyor ama Tayyip Erdoğan otoriter bir lider olarak katı grup disiplini, zaman zaman grubunu tehdit eden, sözünü dinlemeyen belediye başkanlarının "metal yorgunluğu" diye kapı önüne koyan, partisinin tam oyla seçtiği genel başkanı tutup hem de tarafsız Cumhurbaşkanı kimliği taşırken kapının önüne koyup Binali Yıldırım'ı genel başkan yapan bir kişiden korkuyorlar.
“Bu iş öyle sandıkları kadar basit bir iş değil”
Aileleri için korkuyorlar, gelecekleri için korkuyorlar… Ama şu anda AKP grubu karpuz gibi ortadan yarılmış. Yüzde 50 değildir ama yüzde 25'e 75'in de altında olmadığını kendileri ifade ediyor. Biz geçen hafta çok çetin, kafa kafaya, yüzde 51'e yüze 49 birinci turu tamamlamış bir kurultaydan çıktık. Yarıştık biz, rekabet ettik ama şu anda 130 milletvekili Anayasa'yı birlikte savunuyoruz. Arkadaşlarım birlikte nöbet tutuyorlar. Şu anda üç Grup Başkanvekilim var. İki Grup Başkanvekilim geçen hafta değişim tarafındaydı, bir tanesi değişimin karşısındaydı ama bugün nöbetleri birlikte organize ettiler. Birlikte nöbet tutuyorlar yirmi dört saat esasına göre. Çünkü mesele memleket meselesi. Mesele parti meselesi değil. İktidar bunu göremiyor ve AKP'nin içindeki rahatsız olan arkadaşlara diyoruz ki, "Numan Bey dirensin, Numan Bey'in arkasındayız. AK Parti grubu, dirensin." AK Parti grubunun içindeki Anayasa'ya uyanların, hukukun üstünlüğüne uyanların, yargı darbesine direnecek olanların, devlet krizine itiraz eden arkadaşlarla, onları hiç rencide etmeden en ciddi desteği vermeye hazırız çünkü bunun üzerine yemin ettik. Yarın kimin yaşayacağı belli değil ama arkamızda yemin ettiğimiz bir Anayasa'yı, bir tek adamın talimatıyla çiğnetip, çiğnetmeyeceğimiz... Bu Anayasa bayraktan alır rengini, bağımsızlık demek. Bu Anayasa'ya yemin ederek Cumhurbaşkanı oluyorsun, milletvekili oluyorsun, yüksek yargı üyesi oluyorsun. Sen kim oluyorsun da bu anayasanın maddelerini yok sayıyorsun? Meydanı sakın boş sanmasınlar. Çok ciddi söylüyorum, bu iş öyle sandıkları kadar basit bir iş değil.
“Burada bir oyun var. Bu oyuna gelmeyiz”
(Anayasa Mahkemesi – Yargıtay tartışmasında; milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının kolaylaştırılmasının istenip istenmediği ile ilgili soru üzerine) Anayasa metni şöyle değiştirilecekse, ‘Anayasa Mahkemesi kararlarının derhal uygulanması’ ise tamam. Bugün Yargıtay’ın tavrını destekleyen… Ki örnek vaka milletvekili dokunulmazlığı… Geçen sefer CHP Grubu, bir bütün olarak değil, ben de ‘hayır’ oyu veren 122 milletvekilinden bir tanesiyim. Tarihi bir yanlışlık yapılmıştı. Ömrüm boyunca bu konudaki tutumum belliydi. Bugün de… AKP’nin niyeti ne olursa olsun, milletvekili dokunulmazlığı başta olmak üzere Anayasa’ya aykırı, Anayasa’nın arkasından dolanan, Anayasal süreçleri hızlandırarak aşacak ve demokrasiyi aşındıracak her bir şeye karşı; başta Özgür Özel ve CHP Grubu’nun tamamı bütün benlikleriyle, bütün güçleriyle bütün fizikleri ile karşı koyacaktır… Ama burada bir oyun var. Bu oyuna gelmeyiz. Bu konuda son derece hassas ve dikkatliyiz.
“Kurtulmuş’un geldiği ekol, bu karara tepki gösteren ekol”
(Numan Kurtulmuş’un tavrına ilişkin soru üzerine) Numan Kurtulmuş’un farklı bir şey yapması ihtimaline inanıyorum, yapması gerektiğini düşünüyorum. Geldiği ekol, bu karara tepki gösteren ekol. Hatta Abdülhamit Gül’ün verdiği tepkiye bakarak, Numan Kurtulmuş’un ne hissettiğini görebilirsiniz. Numan Bey’in temsil ettiği akımın hangi akım olduğu, bunun yargıdaki kanadının neye denk geldiğini, bu ‘Pelikanların’ kimleri tasfiye etmeye çalıştığını da biliyoruz. AK Parti içindeki rahatsız kitlenin, Numan Bey ile ters düşen bir tarafı yok… Meclis Başkanı’na yakıştırmak istemem ama bir gün önce yargının yasamaya bir tahakküm girişimi vardı, sanki bizim Danışma Kurulu’nda da yürütmenin yasamaya bir tahakkümü sonucunda iptal kararı çıkmış olabilir.
“CHP, seçilmişlerin verdiği hiçbir karardan pişman olacağı sonuçlar almadı”
(Meclis’i terk etmeme eyleminin yol haritasına ilişkin soru üzerine) Bütçe döneminde bu eylemimizi sürdürürüz. İkinci bir karara kadar… Belki yarın, grubumuz toplanır ve der ki, ‘bu eylem maksadına ulaşmıştır, ikinci faz olarak şunu yapıyoruz.’ Ama bu eylemin sürdürülmesinde arkadaşlarımız fayda görüyorlar. Çok olumlu reaksiyonlar alıyor… CHP, seçilmişlerin verdiği hiçbir karardan pişman olacağı sonuçlar almadı.
“CHP'ye nezaket gösteren nezaket görür”
Anıtkabir'in etrafında bir yol tıkanıklığı vardı, Meral Hanım gecikmiş. Önceden dönüp bakıyorduk, şimdi yürüdüğümüz yerde dönüp arkaya bakmak kolay değil. Meral Hanımla orada görüşemedim. Meral Hanım'la oldukça iyi ilişkiler içindeyiz, bu meseleyi ve diğer meseleleri mutlaka değerlendireceğimiz düşünüyorum. Meral Hanım'la Devlet Bahçeli'nin birbirini görmeden uzaktan yürümeleri Cumhuriyet'in 100. yılına yakışan bir durum olmazdı. Ben siyasette alabildiğine rekabet ama olabildiğince de nezaketin olması gerektiğini düşünüyorum. Biz sonuçta arenada çarpışan gladyatörler değiliz. Parlamentoda tüm partilerin birbirleriyle görüşmesi Türkiye'ye kazandırır. Devletin tepesinde kavga olmaz ama bütün muhalefet partilerine düşman hukuku uygulatmaya çalışan bir iktidar anlayışına, "sağ yanağıma vurdun, sol yanağımı uzatıyorum" demeyiz. CHP'ye nezaket gösteren nezaket görür.
Sayın Tayyip Erdoğan bugün bana bir kelimeyle selam verdi, ben de ona günün sonunda bir tavsiyeyle selam yollayayım. Osmanlıyla övünüyor, Osmanlı bizim ortak tarihimiz. Kurucusu Osman Bey. Osman Bey'in hocası Şeyh Edebali öğrencisine bir mektup bıraktı: "Ey oğul, bundan sonra kızdırmak bize, kızmamak sana." diye. Tayyip Bey onu bir okusun. Sonra da bir sorsun. Şeyh Edebali bunu Osmanlıda iktidara mı bırakmış, muhalefete mi bırakmış? O metinden ne kadar ders alır, ona uygun davranırsa, hani "Ecdat, ecdat" diyor ya, ben de aynı şekilde mukabele edeceğim ama taç giyen baş akıllanacak. Daha kaç kere taç giyeceksin? Hiç akıllanmış gibi davranmıyor. Bu anayasayı ortadan kaldırmaya çalışmak kendi sonunu getirmek. Demokratik yollardan ben onun sonunu getirmek için elimden geleni yapacağım ama ona karşı uçak uçurduklarında, ben bu parlamentoda "Seçilmiş parlamentonun ve demokrasinin arkasındayım, darbenin karşısındayım." demiştim. O gün Erdoğan'la darbenin karşısında aynı safta denk düştük. Bugün Erdoğan darbesine karşı tam karşısındayım.” (ANKA)