Seçimlerin ardından CHP’de başlayan değişim tartışmalarına, eski Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan da katıldı. Seçim kaybedildikten sonra “hiçbir şey olmamış gibi davranılamayacağını” belirten Tezcan, genel başkanla birlikte liderlik kadrosunun da değişmesi gerektiğini belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakın kurmayları arasında yer alan ve seçimlerin ardından diğer MYK üyelerle birlikte istifasını vererek, yeni MYK’da görev almayan Tezcan, BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’a yaptığı açıklamada, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir kere önce şunu kabul edeceğiz. Bu seçimi kaybettik. Kaybettikten sonra da hiçbir şey olmamış gibi, her şey normalmiş gibi devam etmek mümkün değil. Yani başımızı kuma gömüp yürüyemeyiz.
Kayba göre dönüp ciddi durum değerlendirmesi yapmamız lazım. Bu sadece durumu kurtarmak, görüntüyü kurtarmak ya da parti tabanının gazını, ateşini nasıl söndürürüz diye değil. Gerçek anlamda bir muhasebeyi nasıl yaparız, bundan sonraki seçimi nasıl kazanırız?
Artık bu mesele sadece 2024’teki yerel seçim meselesi değil. Öncelikle o ama onun daha ötesinde. Ondan sonraki seçimlerde eğer Türkiye'nin kaderini değiştireceksek; Türkiye'yi bu otoriter, popülist rejimin cenderesinden çıkaracaksak CHP’nin tutumunu, iş yapma biçimini, siyaset yapma biçimini tamamıyla değiştirmek zorundayız. Bu, kararlı ve radikal bir dönüşümü gerektiriyor.
Bu seçimlerin bize ilk göstermesi gereken şey, değişim kapasitesinin artık tıkandığı. Burada da değişim bir kapasite ikmaliyle, yani birilerini takviye ederek olmaz. Yeni kapasite ikmali olmalı.
“Değişim liderlik değişimiyle başlar”
Değişimin içeriğini söyledik. Örgüt, kadro, program, söylem, anlayış, tutum değişikliği diye. Ama değişimin önce bir motoru, heyecanı olması lazım. Bu moral bozukluğunu ortadan kaldıracak bir çıkışa ihtiyaç var. Onun için değişim önce liderlik değişimiyle başlar. Çünkü büyük değişimler liderlik değişimiyle başlamıştır. Aslında 2010 yılında övdüğüm o önemli dönüşüm, liderlik değişimiyle başladı.
Rahmetli Deniz Bey’in davaya çok büyük katkıları oldu. Çok iyi bir siyasetçiydi. Ama o da tıkanmıştı. 2010 yılında Kemal Bey'in gelişi morali, motivasyonu, büyük dönüşümün altyapısını hazırladı. Heyecan olmadan dönüşüm olmaz. Hele de böyle büyük bir travmanın yaşandığı yerde, 13 yıl genel başkanlık yaptıktan sonra, bir kere değişim öncelikle genel başkanla olmalı. Genel başkanla birlikte liderlik kadrosunun değişmesi lazım. Ben de dahil.
Yani hiç kimse bu süreç içerisindeki sorumluluğunu kenara bırakıp, “Şu değişsin ama ben kalayım” deme hakkına sahip değil. Tekrar görev düşerse tekrar yaparız ama bu bilinçle yaparız.
“Kemal Bey'in baştaki devrimci liderliği şimdi muhafazakarlaşmaya başladı”
Siyaset biliminde iktidarın muhafazakarlaşması diye bir bakış vardır. Bu iktidar, sadece ülkedeki iktidar değil. Partilerde de iktidarlar vardır. Ve parti içindeki iktidarlar uzun süre iktidarda kaldıkları zaman kendileri muhafazakarlaşmaya başlarlar. CHP’de de Kemal Bey'in baştaki devrimci liderliği şimdi muhafazakarlaşmaya başladı. İktidarın muhafazakarlaşması sürecini yaşıyoruz. Biz de o muhafazakarlaşmaya katkıda bulunduk, bir dönem parçası olduk. Ve bugün hepimizin cesaretle bunu görüp bu dönüşüme imkan vermemiz lazım.
Parti içi iktidarın, liderliğin, lider kadronun yerleşik alışkanlıkları vardır. Kişiler değişmeden alışkanlıkları değiştirmek zordur. Genel başkanın ilk döneminde bunu anlayabiliriz. Ama 13 yıl sonra en önemli, kazanmaya bizim en yakın olduğumuz, iktidarın da depremden pandemiye, ekonomik krize kadar üç önemli büyük krizi yaşadığı sürecin arkasından yapılan seçimi kaybettik. O zaman sadece liderin dışındaki lider kadrosunun değişmesiyle olmuyor.” (Kısa Dalga)