CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ordu Milletvekili Seyit Torun, seçim bölgesi Ordu’da İl Başkanlığı’nda bugün basın toplantısı düzenledi.
Torun şöyle konuştu:
"Deprem vergisi diye bilinen Özel İletişim Vergisinden 85 milyar lira toplandı, Nerede?"
"Bir deprem kaygısı içindeyiz bugünlerde. Geçtiğimiz günlerde de bir terör saldırısı ile içimiz yandı, canlarımızı kaybettik. Merkezi Düzce’de olan ve 6 şiddetinde olan depremin neler yapabileceğini az çok gördük. 99 yılında 10 bin canımızı kaybettik o gün bir deprem vergisi konuldu ve hala da devam ediyor. Depremle ilgili birçok toplantılar yapıldı, kararlar alındı ama görülüyor ki son yaşadığımız deprem gerçeğinden sonra yapılan hiçbir şey yok. Yapılan sadece ne var? İçişleri Bakanı’nın depremle ilgili bir tatbikatta masanın altına girişi. 2003’ten bu yana deprem vergisi diye bilinen Özel İletişim Vergisi kalıcı hale geldi ve 85 milyar lira kaynak toplandı. Bu kaynağı nereye harcadınız? Daha önce sorduğumuzda yol, köprü yaptık dediler. İyi de yolun, köprünün parasını bizim diğer vergilerimizle yapmanız lazım. Bu adı üzerinde depremle ilgili toplanan bir vergi. Maalesef bu vergi de yerine harcanmadı.
"Bu ülkeyi harap etmenin sorumluluğu Erdoğan’ın üzerindedir"
Belediyelerimiz bu süreci çözmek, yönetmek istiyor. Ellerinden yeşil alanları alıyorsunuz, yerine binalar yapıyorsunuz. Gözünüzü ranta diktiniz insan hayatını hiçe sayıyorsunuz. 10 Kasım 2020’de TBMM Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu. 268 somut öneriler oldu. Ama bugün hala onları hayata geçirmediniz, kadük kaldı. Büyükşehirlerimiz bu sorunu çözmek için iktidarla uyum içinde çalışmak istiyor ama buna dahi destek olmuyorsunuz, yaptığı yardımları da engellemeye çalışıyorsunuz. Deprem hemen yakınımızda. Olmaz demeyin. Geçmişte çok acılarını yaşadık. Lütfen bu kararları uygulayın. Artık her şeyi kadere bağlamayın. Canımız yandığında kaderle açıklama yapmayın. Geleceğimizi karartmayın.
Erdoğan ülkeyi şahsım devleti haline getirdiği için bir söylediği bir söylediğini tutmuyor. Dış politikada artık öyle bir hale geldik ki yap-boz. Bir gün terörist hain dediğine ertesi gün kardeşim diyebiliyor. Ama bunun faturasını 85 milyon olarak biz çekiyoruz. Uyardık. Esad ile bu kavgaya girme ülkenin menfaatini düşün dedik. 4 milyon Suriyeliyi aldık, 50 milyar doların üzerinde kaynak harcadık, şimdi ‘kardeşim Esad’a’ doğru yol alıyoruz. Bunun bedelini kim ödeyecek? Elbette barışmasını olumlu buluyoruz, bunu öneren biziz. Önerdiğimizde de bize her türlü hakareti yaptı. Şu anda geldiği yer bizim dediğimiz yer, biz haklı çıktık. Ama keşke bu bedeli ödemeseydik. İstanbul seçimlerinde ‘Binali mi Sisi mi?’ dedi. Düşmanlaştırdı. Ne oldu bedeli. Doğu Akdeniz’de yalnızlaştık. Şimdi de Rabia işareti yaptığı elle Sisi’nin elini sıksın. Tamam sıksın, elbette ki olmalı. Ama geç kaldın bedeli bize ağır bir fatura oldu. Bir Basralı geçmişte şöyle demiş: Ba’de Harabül Basra. Yani, ‘neye yarar Basra harap olduktan sonra.’ Bu ülkeyi harap etmenin sorumluluğu Erdoğan’ın üzerindedir.
"Erdoğan sen bu yarışı çoktan kaybettin"
Erdoğan ‘pozitif siyaset yapalım, eser ve hizmetleri yarıştıralım’ diyor. Bir ağız dolusu hakaret eden kim? Bunu söylüyorsun ardından tekrar Genel Başkanımıza hakaretler ediyorsun, aynı konuşmanın içerisinde. Hangi samimiyet bu? ‘Hizmetleri yarıştıralım’ diyor. Bir hizmetin Merkez Bankası rezervlerini eksi 55 milyar dolara düşürmek. Enflasyonu yüzde 85’e yükselttin. Cari açığı 40 milyar dolara çıkardın. Hizmetlerinden bahsediyorum Erdoğan. Avrupa’yı korumak için Türkiye’yi sığınmacı kampı haline getirdin, uyuşturucu cenneti haline, kara para cenneti haline getirdin. Senin eserin kendini saraya çıkarıp milleti yoksulluğa terk etmektir. Erdoğan sen bu yarışı çoktan kaybettin, millet de tasdiknameni vermek için seçimi bekliyor, bundan emin olabilirsin.” (ANKA)