Yüksek enflasyon nedeniyle hayat, ücretli çalışanlar için her geçen gün zorlaşırken, yerel seçimler sonrasında yurttaşları daha zor günlerin beklediği belirtiliyor.
İktisatçı ve Uluslararası Finans Uzmanı Dr. Murat Kubilay, enflasyonun uzunca süre tek haneye indirilebileceğine ihtimal vermediğini belirtti.
Birgün’den Havva Gümüşkaya’ya konuşan Kubilay, “2026 için 2 yıl ötelemeli bir tahminin dahi iyimser olduğunu düşünüyorum. Kabaca yüzde 25’lik veya aylık yüzde 2’lik bir enflasyon oturdu. Enflasyon sarmalının içerisine girdik. Biz bunu Nas denilen günlerde, Aralık 2021 büyük kur krizi ile yaşadık. Bu yola girmek kolay, çıkmaz zordur. Sadece kur istikrarının sağlanması değil, dış dengenin sağlanması, rezervlerin yerine konulması, kur korumalı mevduatın geride bırakılması, kamu açıklarının daha makul seviyeye indirilmesi gibi çok fazla şeyi eş anlı yapacağız. Bir yandan da işsizliği düşürüp batık kredileri sağlıklı hale getireceğiz. Bunları yaparken bazı şeylerden feragat edilecek ve Türkiye ekonomisinde de her zaman enflasyondan feragat edilir. Bu nedenle enflasyonun çok uzun süre böyle devam edeceğini düşünüyorum” dedi.
“Yerel seçimden sonra ücretlere yansıtılmayacak”
Enflasyonun toplumsal sonuçlarını da değerlendiren Kubilay, “Enflasyon ücretlere gecikmeli yansıtılıyordu. Yerel seçimden sonra hiç yansıtılmayacak. Çalışanların reel satın alma gücünde ciddi düşüşler olacak. Bu tip dönemlerde gelir adaletsizliği oluştuğu için bir taraf gelirini korurken düşük ve orta gelirlilerin satın alma gücü düşüyor. Yüksek enflasyonda ücretliler kaybedecek ve gelir adaletsizliği büyüyecek. Kaybeden düşük gelirliler ve iş gücü piyasasına yeni girmeye çalışan gençler olacak. 1995 yılından sonra doğan neslin varlık alma ihtimali neredeyse imkânsız. Uzun yıllardır görmediğimiz toplum genelindeki memnuniyetsizliklerin daha sert meydanlarda gösterilmesi de mümkün olabilir. Türkiye’yi hem yüksek işsizlik hem de düşük ücret dönemi bekliyor” diye konuştu.
“Kötü gidişat olağan hale getirildi”
Dr. Kubilay, “Türkiye’de enflasyonun düşme ihtimalini önümüzdeki 5 yılda göremiyorum. Sadece şu andaki kötü gidişat olağan hale getirilebilir. Ama fiyatlar artmaya devam edecek ve ücretler buna yetişemeyecek” dedi.
Dr. Kubilay, Hazine Bakanı Mehmet Şimşek ve TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın dış sermaye girişi için yaptığı turları ise şöyle değerlendirdi:
“Türkiye ekonomisi düzenli olarak aylık ortalama 2 milyar dolarlık cari açık veriyor. Kabaca yılda 25 milyar dolarlık dış finansmana ihtiyacımız var. Diğer taraftan da 210 milyar dolarlık vadesi bir yıldan kısa borcumuz var. Dolayısıyla sürekli dışardan para bulmak veya mevcut parayı döndürmelerini beklemek gerekiyor. Bu yüzden de yatırımcıları ikna etmek gerekiyor. Yatırımcıyı hisse senedi piyasasına, konut sektörüne ve tahvillerinize davet edebilirsiniz. Bazen swap yoluyla gelebilir ama bu yol şu an kapalı. Doğrudan yabancı yatırımcılar da olabilir fakat bu da hemen para aktarımı anlamına gelmiyor ve bunların müzakere süreci uzun oluyor. Bunlara dair önceki ekonomi politikaları yönünden yapılmış olan hataları kabul edip, ciddi tadil yapıldığını duyurmak hem TCMB Başkanı hem de Maliye Bakanı için olağan bir görev. Fakat bunu bu kadar medyanın gözüne sokmak, tıpkı 2001 krizindeki “Para dileniyormuş” gibi, para arayışının, aslında makul görülebilecek bir nedenin çok daha rencide edici anlaşılmasına neden oluyor.
Dolayısıyla mevcut durumda herhangi bir ideolojinin önemi olmaksızın her yönetici böyle bir para arayacaktı ama bu yöntem, Türkiye’nin çok sıkışık olduğunu gösteren bir durum olarak belirmiş oluyor. Dışardan da kaynakla bu süreci böyle yönetelim istiyorlar. Fakat daha önceki dönemlerden enkazın büyüklüğü, Erdoğan’ın varlığının yaratmış olduğu bir güven eksikliği ve depremin yaratmış olduğu hasar bunun bu kadar kolay geçmesini engelliyor.” (Kısa Dalga)