Yeşim Özdemir’in hazırlayıp sunduğu 3K: Kitap-Konuk-Kahve programının ilk bölüm konuğu Gazeteci Yazar Ece Temelkuran… Konukların yazarlık serüveni ve edebiyatla olan ilişkisine yoğunlaşılan Kitap-Konuk-Kahve’de, Temelkuran’ın ilk kitabından son kitabına uzanan yazarlık serüveni konuşuluyor…
“Bütün Kadınların Kafası Karışıktır”
İlk kitabı “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” (İletişim Yayınları - 1996/Everest-2008) kitabını yirmili yaşlarında yazan Ece Temelkuran yazarlık serüveninin başlangıcını şöyle anlatıyor: “Sekiz yaşından beri ben yazıyorum. Annem bana bir şiir defteri almıştı ve ben şiir defteri alınınca şiir yazmam gerektiğini düşündüm. Ve ondan sonra da zaten başka bir şey olmadı. Hep yazdım ve yazmak bir iş gibi değil de zaten başka türlü yaşanacağını bilmiyordum ben. Onaltı yaşında ilk yazılarım yayımlandı. Ondan sonra dergi çıkarttık. Sonra gazetecilik başladı. Tabi gazetecilik o kadar kamusal bir iş ki yaptığınız her işi gölgede bırakacak kadar kudretli olabiliyor bazen. Dolayısıyla insanlar önce beni gazeteci olarak tanıdılar. Ondan sonra kitaplarla birlikte o serüven çeşitli yerlere gitti…”
Hala ilgiyle okunan ve geçmiş yıllarda sağlam bir ekiple tiyatroya uyarlanan “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” kitabı, yeni bir genç cast’la yeniden tiyatro oyunu olarak sahnelecek.
“Kendi kadınlarına savaş açmış bir ülkede yaşıyoruz”
İlk kitabının yazarlık serüveninde önemli bir yerde durduğunu belirten Temelkuran, programın konsepti gereği yazarların kendi kitaplarından seçtikleri bir kesidi okudukları bölümde, ilk kitabından alıntı yapıyor.
İlk kitabının ardından kesintisiz kitap yayınları devam eden yazarın hayatındaki tüm kadınlar için yazdığını belirttiği “Düğümlere Üfleyen Kadınlar” (Everest-2013) kitabının da tiyatroya veya sinemaya uyarlanmasıyla ilgili çalışmaların olduğununu belirten yazar, kitaptaki kadın karakterlere ilişkin sohbet edildiği sırada Türkiye’de kadın olmakla ilgili düşüncelerini de aktarıyor:
“… Kendi kadınlarına savaş açmış bir ülkede yaşıyoruz. İlla topla-tüfekle hepimize saldırmaları gerekmiyor. Biz öldürüldüğümüzde bir erkek kadar kıymetli olmadığımızı göstericek her şeyi söylüyorlar. Biz aslında bir savaşta silahsız bırakılmış varlıklarız kadınlar olarak. Ve bunun kerelerce, her gün yeniden yüzümüze vurulması kendi kendine ‘korkma’ demekle geçilecek bir şey değil. Onla tedavi edilecek bir şey değil. Bu hakkaten ciddi bir örgütlenmeyi ve birbirimizi savunmayı, kendimizi savunmayı ciddi bir şekilde düşünmemizi gerektiren bir durum…”
Demokrasiden Diktatörlüğe Yedi Adım
Son iki kitabını İngilizce yazan Ece Temelkuran’ın İngilizce olarak yazdığı ve birçok farklı dile çevrilen, ancak henüz Türkçeye çevrilmeyen “How To Lose A Country” kitabı “The 7 Steps from Democracy to Dictatorship” alt başlığıyla Şubat 2019’da yayımlandı. Türkçe “Bir Ülke Nasıl Kaybedilir, Demokrasiden Diktatörlüğe Yedi Adım” şeklinde çevrilen kitapta yazar, tüm dünyada yükseltmekte olan sağ popülist rejimlerin yarattığı ‘duygu terörizmi’ne dikkat çekiyor…
Ece Temelkuran, sağ popülist dalganın liderlerinin duyguları çok güzel sömürdüğünü ve politize ederek kendi taraftarları haline getirdiğini belirtiyor:
“…Bu duygu politikalarıyla ilgili bizim söyleyecek neyimiz var. Üstelik şöyle bişey de var. Dünyadaki bütün kurumlar, sadece Türkiye’de yaşamıyoruz bu kurumların ortadan kalkması, işlerin şirazeden çıkması meselsini. Başka başka düzeylerde Avrupa ve Amerika’da da yaşanıyor. Kurumlar ortadan kalkınca bizim nirengi noktalarımız, tutunabileceğimiz dallar ortadan kalkınca, politik ve ahlaki sıfır noktasında bizim yeniden başlamamız gerekiyor. Bizim içn onur ne, bizim için korku ne, bizim için öfke ne gibi… Öyle bir sıfır noktasındayız ki bence, bu duyguları, bu temel değerleri bizim yeniden ilerici bir bakışla tanımlamamız ve insanların da tabi buna sahip çıkması gerekiyor. Eğer bu korkunç gayya kuyusundan çıkmak istiyorsak…”
“Çok düşmanlaştırıcı bir dilin içinde yaşıyoruz”
Yine İngilizce yazdığı son kitabı “Together” birçok farklı dile çevrildi ve Aralık 2021’de “Hepberaber” adıyla Türkçe’ye çevrildi. “Kalpsiz Bir Dünyaya İnat HEPBERABER” alt başlığıyla çıkan kitabı, politik bir duygu anlatısı olarak tanımlayan Temelkuran, kitabın girişinde “Türkçe Basım İçin Memlekete Bir Mektup” başlığında bu kitabı insana olan inancını yitirmemek için yazdığını belirtiyor ve kitapla ilgili şunları aktarıyor:
“… İnsana olan inancımız sarsılırsa geriye hiç bir şey kalmaz. Niye yapalım ki o zaman? Niye yaşayalım ki? İnsana olan inancı kaybetmek kendine olan inancı kaybetmek demek. Dolayısıyla hem felsefi, hem siyasi, hem de ahlaki olarak tedavi amacıyla yazdım Hepberaber’i. Alt başlığını da o yüzden öyle koydum. Kalpsiz Bir Dünyaya İnat Hepberaber olmak başlı başına zaten politik bir çağrı. Çünkü biz çok kutuplaştırıcı, çok düşmanlaştırıcı bir dilin içinde yaşıyoruz. Sadece Türkiye için söylemiyorum bütün dünya için söylüyorum bunu. O dile karşı da bir sözleşme, yeni bir toplumsal sözleşme, toplumsal dönüşüm sözleşmesi hazırlamak için yazdım…”