GÜLSEN SOLAKER / DW TÜRKÇE
Türkiye'de sonbaharın gelişi ile birlikte siyaset arenasındaki gelişmeler hız kazanırken, "üçüncü bir yol mümkün" diyerek yola çıkan Emek ve Özgürlük İttifakı'nın yüzde 15'e kadar çıkabileceği tahmin edilen oy potansiyeli ile hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerinde kilit rol oynayabileceği belirtiliyor.
Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi'nin (TÖP) oluşturduğu "Emek ve Özgürlük İttifakı" dün İstanbul'da kuruluşunu ilan etti.
"Tek adam yönetimini sonlandırma" hedefi
İttifak deklarasyonunda ekonomi, yoksulluk, Kürt meselesi, temel hak ve özgürlükler gibi ülkenin yakıcı sorunlarına ilişkin çözüm önerileri sunulurken, genel başkanların konuşmalarında "tek adam yönetimini sonlandırmak" ön plana çıktı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin eleştirildiği ittifak deklarasyonunda, "Dolayısıyla tek adam sistemini ayakta tutan ve besleyen tüm kurum, mekanizma ve bağımlılık ilişkilerini değiştirmek öncelikli amaçlarımızdandır" ifadesi kullanıldı. "Seçim barajının kaldırılması, demokratik hakların ve siyasal özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılmasının garanti altına alınması, demokratik, tarafsız ve bağımsız bir yargı sisteminin kurulması" ifadelerine vurgu yapıldı.
Metinde "Türkiye'nin çözmesi gereken en köklü sorunlardan biri de Kürt sorunu" olarak nitelendirilerek, "demokratik çözüm ve barış" için "ülkedeki bütün toplumsal kesimlerin yaklaşımlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir politika" uygulanması gerektiği belirtilirken, "diyalog" ve "müzakere"nin altı çizildi.
Türkiye'nin gündeminde yer alan sığınmacı konusunda ise "Geri Kabul Anlaşması' iptal edilmelidir. Dönmek isteyen sığınmacılar için bölgede barış ortamı sağlanmalı, birlikte yaşamı talep eden sığınmacılara mülteci statüsü verilmeli ve birlikte yaşamın koşulları inşa edilmelidir" ifadeleri yer aldı.
Metinde ayrıca kadınlar, gençler, engelliler ve dezavantajlı gruplar için adalet, eşitlik ve özgürlük ifadelerine de vurgu yapıldı.
Yeni ittifakın ilk toplantısı 18 Ocak'ta gerçekleştirilmiş ve ardından bileşenler zaman zaman bir araya gelerek yol haritasını şekillendirmişti. İttifakın adı ise 25 Ağustos'ta yapılan toplantıda konmuş ve o gün yapılan açıklamada "Tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız ve buna uygun davranma konusunda kararlıyız" denilmişti.
Yeni ittifakın oy potansiyeli ve önemi
Peki yola çıkarken "tarihsel sorumluluk" vurgusu yapan Emek ve Özgürlük İttifakı'nın oy potansiyeli ve bu potansiyelin Türkiye'nin mevcut siyasi yelpazedeki önemi ne?
MAK Araştırma Başkanı Mehmet Ali Kulat, farklı dönemlerde yaptıkları anketlerde HDP'nin oyunun yüzde 12-13 bandına çıkabildiğini belirtirken, potansiyelin ise bundan daha fazla olabileceğini şöyle aktarıyor:
"Bunlar birbirini tamamlayan partiler. Bu nedenle pozitif bir sinerji olabilir. HDP'nin oyu diyelim ki yüzde 11, diğer partilerin de oyu yüzde 1 ise bu ittifak yüzde 12 değil yüzde 14-15 bandında olabilir."
Siyaset Bilimci Can Kakışım daha önceki seçimlerde HDP için bahsedilen "emanet oyların" kendi partilerine geri dönme ihtimalinin bu ittifakla birlikte daha azalacağın belirterek, ittifakın kendi içinde yarattığı sinerji ile yüzde 13-14'lere ulaşabileceği tahmini yapıyor.
Kakışım, bu ittifakın kurulmasının çok pragmatik bir karar olduğuna da dikkat çekerek, yeni seçim sisteminde az çok yakın ilkelere sahip partilerin birlikte yüzde 7 barajını bulmaları halinde büyük ittifaklara katılmaktansa ayrıca ittifak yapmalarının daha mantıklı olduğunu belirtiyor.
Ankara Enstitüsü Direktörü Osman Sert ise 2018 seçimlerinden bu yana AKP ve MHP'nin yüzde 15'e yakın oy kaybettiğini ancak İYİ Parti ya da CHP'nin bundan en fazla yüzde 5'ini alabildiğine işaret ederek, şunları söylüyor:
"Bundan büyük siyasal aktörlerin toplumun sorunlarını siyasallaştırmakta başarılı olamadıklarını görüyoruz. Bu da başka yeni partilere aslında alan açıyor. Ancak bu açılan alan sol partilere de gitmiyor. Bu ittifak olmasaydı ittifaka dahil olan sol partilerin izdüşümleri de son derece sınırlı kalacaktı."
Sert, Türk solunun sadece ittifakla değil söylem ve içerikle nasıl kitleselleşeceğinin cevabını bulması gerektiğini de belirterek, "Ben söylem değiştirilmeden ve toplumla arasındaki köprülerin nasıl inşa edileceği sorgulanmadan, sadece ittifakın Türk solunu bir yere taşıyacağını düşünmüyorum" yorumu yapıyor.
Bu arada Kulat'a göre Emek ve Özgürlük İttifakı'nın bir başka önemi sandık güvenliği ile ilgili olacak. Yeni seçim sistemiyle sandık güvenliğinde parti üyesi olanların bulunması gerektiğini yani parti üyesi olmayanların sandık güvenliğini sağlayamadığını söyleyen Kulat, yeni ittifakın özellikle doğu ve güneydoğu ile kentlerin dış bölgelerindeki sandıklar için rolüne dikkat çekiyor.
İktidarın "HDP ile kriminalize etme" çabası sürer mi?
HDP'nin bu yeni ittifakta yer almasının, Cumhur İttifakı'nın ve hükümete yakın medyanın İYİ Parti gibi milliyetçi kökenden gelen bir partinin de bulunduğu altılı masayı HDP ile kriminalize etme ve partiler arasındaki fay hatlarını ortaya çıkarma çabalarını etkileyip etkilemeyeceği de akıllardaki bir başka soru.
Sert'e göre altılı masanın aslında HDP ile ilişkilendirilmekten daha başka sorunları bulunuyor ancak bu yeni ittifakın kurulması yine de bazı şeyleri sahada anlatmakta fayda sağlayabilir.
"İYİ Parti'nin HDP'yle yan yana gelebilmesi için kendisini inkar etmesi lazım. Ama HDP'nin de bir taraftan meşru bir siyaset olarak var olabilmesi lazım. Türkiye'de siyaset bunun gerilimini yaşadı bir süre" diyen Sert, ancak altılı masanın çok fazla büyüyemiyor olmasının başka nedenleri bulunduğunu belirtiyor.
Kakışım ise iktidarın bu politikasının çok değişmeyeceği ve benzer şekilde devam edeceği görüşünde. "Altılı masa yine yedili masa gibi sunulmaya devam edilecektir. Çünkü artık AKP'nin ya da MHP'nin elinde bundan başka bir argüman yok" diyen Kakışım, bununla birlikte toplumda giderek daha fazla insanın "cepheleştirme siyasetinden" bıktığını ve bu nedenle iktidarın çabalarının eskisi kadar etkili olmayacağını belirtiyor.
İttifakın cumhurbaşkanlığı seçimindeki tavrı nasıl olur?
Yeni ittifak kendisini bir seçim ittifakı olarak değil uzun soluklu bir mücadele ittifakı olarak tanımlarken, cumhurbaşkanlığı seçiminde takınacağı tavır konusunda ise altılı masanın çıkaracağı ortak adaya göre karar vereceği işaretleri veriyor.
Kulat, şu anda bu ittifak için ihtimalin muhalefetin ortak adayına destek vermek olduğunu ancak cumhurbaşkanlığı seçiminde ayrı bir aday çıkarması durumunda konunun farklı bir yere doğru evrilebileceğini söyleyerek, şu öngörüde bulunuyor:
"Çünkü o zaman muhalefet seçmeni tarafından bir çeşit oyun bozan gibi de görülebilir. O zaman ittifakın oyları da aşağı gidebilir. Ya da tam tersi Millet İttifakı'nın tamamlayıcısı gibi bir pozisyon olursa oyları daha yukarı da gidebilir."
Sert ise yeni ittifakın diğer ittifaklara karşı tutumuyla ilgili sadece cumhurbaşkanlığı seçimine değil parlamento seçimlerine de dikkat çekerek şöyle konuşuyor:
"Sadece cumhurbaşkanlığı değil, parlamento seçiminde de büyük ihtimalle bu oy oranları korunursa ne Cumhur ne de Millet İttifakı parlamentoda çoğunluk olacak. Bu durumda her ikisinin de diğerinin oyuna ihtiyaç olmadan, yani muhalefetin bugünkü iktidara ya da iktidarın bugünkü muhalefete ihtiyaç duymadan karar alabilmelerinin tek yolu Kürtlerin oyundan geçecek."
Sert bu nedenle seçim sonrası oluşacak sandalye dağılımına göre ittifaklar arasında "hibrit koalisyonlar" olabileceğini kaydediyor.
Kakışım dünkü deklarasyonun en çok dikkatini çeken unsurlarından birini Cumhur İttifakı'nı hedef alması olarak göstererek, şöyle konuşuyor:
"Türkiye'de siyasetin kendi normallerine dönmesi için hem bu kadronun hem de sistemin değişmesi lazım. Bu, demokratik bir siyasetin Türkiye'de yeniden kurgulanmasının ön koşulu. HDP'nin veya diğer sosyalist partilerin içinde yer alabilecekleri yine kendi siyasetlerini devam ettirebilecekleri bir yasal çerçevenin devamı için de şart. Bu nedenle nihayetinde Millet İttifakı'nın adayını destekleyeceklerini düşünüyorum."