Enflasyonda en kötüsü geride mi kaldı?

İlk çeyrekte yüzde 5,7 büyüyen Türkiye ekonomisi, yılın ikinci yarısına ise yüzde 75,5'lik enflasyonla girdi. Ekonomi yönetimi "Enflasyonda zirve görüldü" diyor. Peki gerçekten öyle mi?

Aram Ekin Duran

Son bir yıldır Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek liderliğinde yüksek enflasyona karşı faiz artırımı politikasını hayata geçiren Türkiye, enflasyonla mücadelede yeni bir döneme giriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Mayıs 2024 enflasyon verilerine göre, Türkiye'de tüketici enflasyonu Mayıs ayında yıllık yüzde 75,5'e çıktı.

Enflasyon verileri açısından öncü göstergeler olarak kabul edilen İstanbul ve Ankara'daki enflasyon hesaplamaları da Türkiye genelinde enflasyonda zirvenin görüleceğinin sinyallerini vermişti.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre İstanbul'da perakende fiyatlar Mayıs ayında yıllık olarak yüzde 82,2 ile son 1,5 yılın en yüksek seviyesine çıkmıştı. Türk-İş'in Ankara gıda fiyatları endeksleri ise fiyatların yüzde 79,43 arttığını göstermişti.

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise Mayıs ayı enflasyonunu ülke genelinde yüzde 5,66 artışla yıllık yüzde 120,66 olarak açıkladı.

Ekonomi yönetiminden "dezenflasyon" vurgusu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ekonomi yönetimi, bu enflasyon oranının "zirve" olduğunu, bundan sonraki aylarda hem baz etkisi hem de uygulanan politikaların etkisi ile enflasyonun düşüş trendine gireceği iddiasında. Böylelikle yıl sonunda enflasyonun yüzde 38-40 bandına gerilemesi öngörülüyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "En kötüsü geride kaldı!" ifadesini kullandı. Şimşek, "Enflasyonla mücadelede geçiş dönemi böylece tamamlandı, dezenflasyon sürecine giriyoruz" diye konuştu.

Şimşek'in son dönemde sıkça kullandığı "dezenflasyon" terimi, fiyatların artış hızının kontrol altına alınması anlamına geliyor. Piyasalarda fiyatların düşeceğine dair bir algıya sebep olan dezenflasyon, aslında fiyatların azalmasını değil, fiyatlardaki artış hızının azalmasını ifade ediyor. Fiyatların hızlı bir şekilde arttığı yüksek enflasyon ortamından fiyatlardaki artış hızının sınırlı olduğu normal veya düşük enflasyon dönemlerine geçiş için dezenflasyon sürecinden geçmek gerekiyor.

Peki enflasyon artışındaki yavaşlama, dar gelirlileri nasıl etkileyecek?

"Ekonomi yönetiminin sinsi bir planı seziliyor"

DW Türkçe'ye konuşan Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, "Ekonomi yönetiminin sinsi bir planı seziliyor. Enflasyonda şimdilik 'en kötü geride kalsa da' bizi yüksek fiyat artışları halk için hayat pahalılığı derinleşen yoksulluk bekliyor" diyor.

Mehmet Şimşek'in ve Merkez Bankası yetkililerinin sürekli baz etkisiyle enflasyonun düşeceğini ifade ettiklerini belirten Kozanoğlu, istatistiki olarak geçen yıl Temmuz ve Ağustos aylarındaki yüzde 9'u aşan aylık enflasyonların ortadan kalkması ile enflasyonda bir gerileme yaşanacağını kaydediyor.

Ancak ekonomi yönetiminin elektrik-doğal gaz zamlarını ve olası KDV-ÖTV artışlarını yılın ikinci yarısını ertelediğine işaret eden Kozanoğlu, şunları söylüyor:

"Böylece Temmuz enflasyonu görece yüksek gerçekleşse bile yıllık enflasyon gerileyecek; belki de daha önemlisi, kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaş artışları ilk 6 ayın enflasyonuna göre belirleneceği için görece düşük bir zamdan sonra insanlar bir anda yüksek faturalarla karşılaşacaklar. Ayrıca döviz kurlarının yatay seyri enflasyonun bu kanaldan beslenmesini önledi. İleriki aylarda döviz kurundaki olası bir sıçrama enflasyona da yukarı yönlü bir basınç yapacak. Enflasyonda şimdilik en kötü geride kalsa da bizi yüksek fiyat artışları, halk için hayat pahalılığı derinleşen yoksulluk bekliyor."

Dar gelirli vatandaşların bütçelerinin büyük ölçüde gıda, konut ve ulaştırma harcamalarından oluştuğuna dikkat çeken Kozanoğlu, "Bu üç grubun fiyat artışlarının sırasıyla yüzde 70,14, yüzde 93,21 ve yüzde 79,10 olması hissedilen enflasyonun resmi rakamlara göre bile neden manşet enflasyon olan yüzde 75,75'ten yüksek olduğunu gösteriyor" diyor.

"Fiyatların düşeceği algısı yaratılıyor"

DW Türkçe'ye konuşan Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Çelik de hükümetin rekor kıran enflasyona rağmen asgari ücrete zam yapılmayacağını defalarca açıkladığına işaret ediyor.

Ekonomi yönetiminin "dezanflasyon başladı" açıklamalarıyla fiyatların düşeceği algısı yaratmaya çalıştığına vurgu yapan Prof. Çelik, "Enflasyonun düşmesi, fiyatların düşmesi anlamına gelmeyecek. Çalışanlar daha ucuza ürün almaya başlamayacak" diyor.

Prof. Çelik, enflasyonda olumlu bir gelişme olabilmesi için milyonlarca ücretli çalışan ve emeklinin yaşam koşullarında kayda değer bir iyileşme gerçekleşmesi gerektiğini vurguluyor.

Memur ve emeklinin enflasyon farkı ne olacak?

Milyonlarca memur, memur emeklisi, SGK ve Bağ-Kur emeklilerinin enflasyon farkı için de tablo netleşmeye başladı. Mayıs enflasyonun açıklanması işle birlikte, yılın ilk 5 ayındaki enflasyon yüzde 22,72 oldu. Haziran ayı enflasyonun açıklanması ile memur ve emeklilerin alacakları enflasyon farkı oranı da netleşmiş olacak.

Aziz Çelik'e göre 6 aylık enflasyon yüzde 26-27 civarında bir oran olacak. Memur emeklilerine bu oranın altında bir artış yapılacağını dile getiren Prof. Çelik, "Emeklerin kök aylıklarını artırıp tamamlanan aylıklarını artırmayacaklar. Dolayısıyla enflasyonla mücadeleyi faturayı ücretlilere ve emeklilere kesmek olarak yürütüyorlar. Ben bu politikanın devam edeceğini düşünüyorum" diye konuşuyor.

"Elektrik-doğal gaz zamlarını bekletiyorlar"

Çalışanların ve emeklilerin gelirlerinin enflasyon artışından daha düşük seviyelerde artacağını, dolayısıyla enflasyona yenilmeye devam edeceklerini kaydeden Çelik, şu görüşleri dile getiriyor:

"Kaldı ki diğer bir önemli hususta zaten enflasyonun ölçümünün tartışmalı olmasıdır. Bu hep gözden kaçırılıyor. TÜİK iki yıldır yargı kararına rağmen madde fiyat listesi açıklamıyor, yine açıklamadılar. Yani biz yargıyı tanımayız diyorlar ve bildiklerini okuyorlar. Bu da enflasyon verisini tartışmalı hale getiriyor. Üstelik kapıda bekleyen zamlar var. Mesela elektriğe bir yılda yüzde 2 zam yapılmış. Doğal gaza yüzde 15 zam yapılmış. Hepimiz biliyoruz ki bu zamlar temmuzda yapılacak. Bu zamları şimdi yapsalar Temmuz'da bunlar emeklilerin, memurların ücretlerine yansıyacak ama Temmuz ayında yaptıkları zaman yansımayacak. Dolayısıyla bunları bekletiyorlar."

"Mevcut politaka yabancı sermayenin işine yarıyor"

Yürütülen enflasyonla mücadele programının geniş halk kitlelerini fakirleştirirken Türkiye piyasalarından para kazanan yabancı sermaye için çok avantajlı koşullar yarattığı eleştirileri de yapılıyor. Prof. Hayri Kozanoğlu, mevcut politikaların ücretli kesimin değil yabancı sermayenin işine yaradığını kaydediyor.

2024 sonunda yüzde 38, 2025 sonunda yüzde 14 enflasyon hedefi birlikte düşünüldüğünde, hükümetin önümüzdeki 12 ay için yüzde 19 civarında bir enflasyon beklediğine işaret eden Kozanoğlu, şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Bu durumda yıllık devlet tahvillerinin yüzde 42'lik faiz oranı, hazineye çok yüksek bir faiz yükü getirir. Zaten Mehmet Şimşek'in sürekli yinelediği TL'deki değer kaybının enflasyonun altında kalacağı vaadi ile bu olgular birleşince, bu cazip fırsatı kaçırmak istemeyen 'sıcak para' oluk oluk akıyor. Ancak bu ekonomiye gelecek yıllarda çok yüksek bir reel faiz ödeme faturası çıkaracaktır."

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl ulaşabilirim?

Ekonomi Haberleri