SİNAN TARTANOĞLU
Ensar Vakfı'na bağlı Değerler Eğitim Merkezi, yeni müfredat taslağının uygulanmasının ertelenmesini talep etti. İnceleme raporunda Millî Eğitim Bakanlığı'na ileten Merkez, "Model kapsamındaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi programları, mevcut uygulamada olduğu gibi 4. sınıftan itibaren başlamakta. Milli Eğitim Şurası'nda, din kültürü dersinin temel eğitimin erken sınıflarından itibaren başlatılması yönündeki karar, program geliştirme sürecinde dikkate alınmalı… Okul öncesi programında dini / ahlaki gelişim alanına yer verilmemiş olması önemli bir eksiklik. Toplumsal talep ve beklentiler yansıtılmalı" değerlendirmesini yaptı.
İktidara yakın Eğitim-Bir-Sen'in ardından, faaliyetlerini 2003 yılından bu yana Ensar Vakfı bünyesinde sürdüren Değerler Eğitim Merkezi de yeni müfredat taslağını eleştirdi. Görüş ve önerilerini Milli Eğitim Bakanlığı ile paylaşan Merkez, müfredatın uygulanma sürecinin ertelenmesini de talep etti. Merkezin, taslak öğretim programına ilişkin Bakanlık ile paylaştığı görüş ve öneri metninden dikkat çekenler şöyle:
Motivasyon ne?
"Mevcut programları değiştirmeye dönük adımların hangi saiklerle atıldığı sorusu cevapsız kalmaktadır. Toplumsal beklentiler ve hükümet politikaları hususunda da programları değiştirmeye yönelik hangi motivasyonun öne çıktığı bilinmemektedir. Eğitimle ilgili talepler daha çok yapısal meselelerle ilgili olarak; okul ve sınıf içi disiplin, öğretmen ve yönetici atamalarına ilişkin düzenlemeler, kademeler arası geçişlerde yaşanan sorunlar, salgın ve deprem döneminde ortaya çıkan öğrenme açıkları ve sosyal duygusal yıpranmalar ve mesleki eğitimin güçlendirilmesi yönünde olmasına rağmen öğretim programlarının gündeme alınmasının gerekçeleri merak edilmektedir.
Eğitimle ilgili kararların, yapılacak değişikliklerin oldubitiye getirilmesinden şikayetlerin olduğu bir dönemde köklü program değişikliğinin Bakanlık gündemine girmesinin motivasyonu anlaşılamamıştır.
İnsan-Allah ilişkisine yer vermeyen bir yaklaşım eksik
Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinde, bütüncül eğitim yaklaşımı kapsamında insan-insan, insan-toplum ve insan-doğa ilişkileriyle bu bütünlüğün tamamlandığı ifade edilmektedir. İnsan-Allah veya insan-yaratıcı ilişkisine yer vermeyen bir yaklaşımın insanın bütünlüğü ve eğitimin bütünselliği iddiasında olması eksikliktir.
Sadeleşmiyor, hafiflemiyor
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan programların sayfa sayısı mevcut programlardan yaklaşık 3 kat; kazanım sayıları ise mevcut programlardan yaklaşık 2,5 kat daha fazladır. Bu sayı ve oranlar; MEB’in çeşitli mecralarda kamuoyuyla paylaştığı programların %30-35 sadeleştirildiği ve öğrenme yüklerinin hafifletildiği söylemiyle çelişmektedir. Beceri ve süreç bileşenlerinde bu ölçekte bir artışın olmasının öğrenme süreçlerini etkileyeceğinden hareketle öğrencilerde öğrenme açığını artırma riski söz konusu olacaktır.
Din ve ahlak gelişimi becerileri ciddi bir eksiklik
Bütüncül bir model olmasına, hedeflediği öğrenci profilinde ahlaklı birey vurgusuna rağmen modelin ortak çerçevesinde ve ilgili ders programlarında din ve ahlak gelişimini ve eğitimini destekleyecek becerilere yer verilmemesi ciddi bir eksilik olarak göze çarpmaktadır. Dokuz okuryazarlık becerisinin arasında dinî veya ahlaki okuryazarlığa yer verilmemesi, hayatın bütün yönlerini içerdiğini ifade eden modelin eksik yanını oluşturmaktadır.
Din dersinin daha erken sınıflarda başlatılması…
Model kapsamındaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi programları, mevcut uygulamadığı olduğu gibi 4. sınıftan itibaren başlamaktadır. 20. Milli Eğitim Şurasında zorunlu din kültürü dersinin temel eğitimin erken sınıflarından itibaren başlatılması kararının bu program geliştirme sürecinde dikkate alınması beklenmektedir.
Okul öncesi programda dini ve ahlaki gelişim alanı yok
Okul öncesi programlarında dinî ve ahlaki gelişim alanının yer almasıyla ilgili güçlü toplumsal taleplerin ve şûra kararlarının olmasına rağmen bu konuda adım atılmamasının nedeni anlaşılamamaktadır. Model kapsamındaki okul öncesi programında dinî / ahlaki gelişim alanına yine yer verilmemiş olması önemli bir eksikliktir. Toplumsal talep ve beklentilerin okul öncesi programına yansıtılması gerekmektedir.
Uygulama süreci ertelensin
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin teorisi ve yaklaşımı, program yapısı ve eksik alan becerileri gibi ana başlıklarda ortaya konulan eleştiri ve endişelerin giderilmesi yönünde program geliştirme sürecinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda programlarla ilgili askı sürecinde ortaya konulan tenkit ve katkılar dikkate alınarak programların uygulama sürecinin ertelenmesi önerilmektedir."