Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bugün İstanbul’da gazetecilerle öğle yemeğinde bir araya geldi. Baş’a Parti Sözcüsü Sera Kadıgil, Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay Mengüllüoğlu ve İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da eşlik etti.
Burada konuşan Baş, seçim tarihi konusundaki belirsizliğe, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen cezaya, HDP’ye kapatma davasına ve televizyon kanallarına verilen cezalara dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısındaki ittifakları bozmak istediğine de vurgu yapan Baş, şöyle konuştu:
"Cumhur İttifakı’nın bu seçimi kazanma şansı yoktur"
“An itibarıyla Cumhur İttifakı’nın bu seçimi kazanma şansı yoktur. Tek yolu, muhalefeti yanlış yapmaya, başarısızlığa, birbiriyle didişmeye itmektir. Buradan olabildiğince TİP olarak kaçınmaya çalışıyoruz ve tüm siyasi muhataplarımızı da bu konuda uyarıyoruz. Yaklaşımımız özetle şu: Zaman, muhalif saflar içerisinde sen-ben kavgası yapacak, birbirimizle mevzi mücadelesi yapacak, kendi kişisel, grupsal, partisel ya da ittifak açısından söyleyeyim, çıkarlarımızı memleket meselesinin, memleket sorununun önüne koyacak zaman değildir. Yani hangi adımı atıyorsak, hangi sözü söylüyorsak, hangi tutumu alacaksak burada temel belirleyici olan şey, Türkiye halklarının, Türkiye emekçilerinin, Türkiye yoksullarının ihtiyacını gözetmektir. Biz bugüne kadar elimizden geldiğince hep bu çizgide ilerlemeye çalıştık. Bu temelde ilişkilerimizi geliştirmeye ya da eleştiriyorsak da burada bir bozukluk gördüğümüzde, burada bir hata, burada bir yanlış gördüğümüzde eleştirdik. Bundan sonra da böyle devam edeceğiz.”
Açılış konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erkan Baş, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın partisinin Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağı çıkışına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Emek ve Özgürlük İttifakı, şu anki mevcut iki ittifaktan esas olarak bir noktada farklılaşıyor bence. O da şu, biz ittifak ilan edildiği gün şöyle bir cümle kurmuştuk. Biz sadece bir seçim ittifakı oluşturmuyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı, esas olarak bir mücadele ittifakıdır. Dolayısıyla seçimler öncesi süreç bizim için önemlidir. Sandık kurulduğu güne kadar olan süreç önemlidir. Sandıkta ortaklaşma çabamız olacak doğal olarak ama seçim sonrası Türkiye’de de Emek ve Özgürlük İttifakı’na ihtiyaç olduğunu tespit ediyoruz ve bununla başlıyoruz, demiştik. Yani Emek ve Özgürlük İttifakı, sadece Cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağımız ortak tavır, sadece genel seçimlerde alacağımız ortak tavır ile sınırlandırılamaz. Daha geniş bir perspektife sahibiz. Daha geniş bir ihtiyaca yanıt vermeye çalışıyoruz. Bu birincisi. İkincisi, geçtiğimiz perşembe günü Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tüm bileşenlerinin genel başkanları, eş başkanları, parti sözcüleri, eş sözcüleri bir toplantı gerçekleştirdik. İttifak, 24 saat toplantı hâlinde olan bir koordinasyon ile yürütülüyor. Bütün partilerin temsilcilerinden oluşan, sürekli toplantı hâlinde olan bir koordinasyonu var. Bunun dışında ihtiyaç olduğunda genel başkanlar, eş başkanlar düzeyinde yan yana gelişler oluyor.
O toplantımızın birkaç gündemi vardı. Bir tanesi, mevcut durum ve Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ne yapacağı üzerine bir tartışma yürüttük. Burada bunu söylemekte sakınca görmüyorum. Emekli ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunun yarattığı heyecan önemliydi. Bunu geliştirmemiz gerekir. Bunu daha etkin kılmak gerekir. Hele seçime doğru yaklaşıp siyasi atmosfer ısındıkça ittifakın daha fazla yan yana gelmesi, daha fazla yan yana görünmesi, daha fazla yan yana iş yapması gerekiyor. Bu vesileyle söyleyeyim. Bunun ilk örneği olacak. 15 Ocak Pazar günü Kartal’da Emek ve Özgürlük İttifakı, bir miting gerçekleştiriyor. Bu belki de kuruluştan sonra yaptığımız halk toplantılarını bir kuruluş süreci olarak değerlendirirsek ittifakın ilk mitingidir ve bizim açımızdan son derece önemlidir. Yani önümüzdeki sürece ilişkin Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sahaya çıktığını, 15 Ocak itibarıyla söyleyebilirim. Esas olarak toplantıda bunu konuştuk. Bununla beraber bir ilk adım olarak, seçimlere ilişkin yaklaşımımızda da ortaklaşabilir miyiz; masanın gündemlerinden bir tanesi bu oldu. Doğal olarak ilk toplantıda her siyasi hareket, her siyasi parti kendi yaklaşımını ortaya koydu. Birbirimizi basın üzerinden, birbirimizi başka yerlerde yaptığımız konuşmalar, değerlendirmeler üzerinden değil; yüz yüze dinlemek, görüşlerimizi yüz yüze paylaşmak önemli olur, dedik ve bunun için bunu gündem yaptık. O değerlendirmelerin ürünü de cuma günü basında paylaştığımız bir açıklamada var.
"Halkı çaresiz bırakmamak üzere ortak adaydan yana ağırlık oluşturan bir görüşümüz var"
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimlere dönük de bir değerlendirme yaptık. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, kendi adayımızı çıkartma ihtimalini de gözettiğimizi ama ağırlığın, eğilimimizin ortak adaydan yana olduğunu söyledik. Bu, masada ortaklaştığımız görüştür. Tam olarak böyle yazıldı metinde. Şimdi daha sonraki gelişmeler, bizim açımızdan meşrudur. Her siyasi parti, o ortaklığı temel alan biçimde kendi hazırlıklarını, kendi tercihlerini kamuoyuyla da paylaşabilir. Yani bizim ittifakımızda şöyle bir şey yok. Net olarak, bütün ayrıntılarıyla bağlanmamış bir konuda çeşitli eğilimlerin kendisinin ifade etmesi doğrudur. Aynı şey TİP için de geçerlidir. Emek Partisi için de geçerlidir. Bütün siyasi özneler, burada kendi görüşlerini de kamuoyuyla paylaşma hakkına sahiptir. Yani gizli saklı tutalım. Önce ortaklaşalım. Ortaklaştıktan sonra açıklayalım gibi bir yaklaşımda değiliz. Kars’taki kongrede Pervin Hanım bir açıklama yaptı. Ben açıklamayı gördükten sonra arkadaşlarımızla birlikte değerlendirdik. Bizim yorumumuz şu. Ortada bir cümle var. Halkı çaresiz bırakmamak üzere ortak adaydan yana ağırlık oluşturan bir görüşümüz var. Pervin Hanım, cümlenin ikinci bölümünün altını çizmiş. Yapılan açıklamada bizim değerlendirmemiz budur. Ben de aynı görüşü paylaşıyorum.
"Doğru olan ortak adaydır"
Doğru olan ortak adaydır ama seçime sayılı günler kala henüz bir görüşme yapılmamışken, henüz bize bir aday önerilmemişken, kamuoyuna bir aday önerilmemişken ve daha önce, en açık örnek olduğu için kullanıyorum, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir örnek önümüzde duruyorken, bizim tümüyle bekleyiş içerisinde olmamız, olası bir kötü senaryoda çaresiz kalmamız da kabul edilebilir bir şey değildir. Ne zaman Emek ve Özgürlük İttifakı bunu konuşacak? Mitingden sonraki hafta için randevumuz var. Emek ve Özgürlük İttifakı, bütün bileşenleriyle genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda yaklaşımlarımızı ortaklaştırabilecek miyiz, bir ortak karar çıkartabilecek miyiz diye konuşmayı karar altına almış durumda. Ortaklaşabildiğimiz noktalar var. Birbirimizin değerlendirmelerini ayrıntıları biçimde dinledik, öğrendik. Doğal olarak hepimiz kendi kurullarımıza, kendi partilerimize döneceğiz. Bunları mümkün olan en ileri noktada ortaklaştırmaya çaba sarf edeceğiz. Bizim çabamız bu olacak. Emek ve Özgürlük İttifakı bir ortaklık sağladığında da tüm toplumsal muhalefeti bir ortak aday etrafında ortaklaştırmak isteriz.”
"Yani hangi programla karşımıza geleceğini görmek istiyoruz"
Cumhurbaşkanı adayı olarak isim tartışmalarıyla ilgili soruya da Baş, şöyle yanıt verdi:
“Hiçbir isim konuşmadık. Bizim toplantımızda konuşulan hiçbir isim yoktur. Burada özel olarak Türkiye İşçi Partisi’ne dair de şunu söyleyeyim. Biz de isim tartışması yapmıyoruz. Neden yapmadığımızı da en popüler adaylar üzerinden açıklıyorum. Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey, CHP’nin adayı olarak çıkarsa, bizim ona dair bir yaklaşımımız olur. Ama Kemal Bey, Altılı Masa’nın belirlediği bir mutabakatın adayı olarak çıkarsa ona ilişkin başka bir yaklaşımımız olur. Yani hangi programla karşımıza geleceğini görmek istiyoruz. Çok tartışıldığı için sadece bir örnek söyleyeceğim. Kemal Bey, İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyor değil mi? Bizim kırmızı çizgilerimizden bir tanesi. Şimdi eğer İstanbul Sözleşmesi’ni savunan Kemal Kılıçdaroğlu'nu soruyorsanız bir yaklaşım geliştiririm ama İstanbul Sözleşmesi’nin etrafından dolaşan bir çerçevenin adayı olarak gelirse başka bir şey söylerim. O yüzden şu aşamada isimler üzerinde bir değerlendirme yapmıyoruz. Göreceğiz.”
Mansur Yavaş açıklaması
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın isminin Cumhurbaşkanlığı konusunda geçtiğinde HDP’den gelen tepkilere de değinen Baş, “HDP’nin iç değerlendirmesi. Bizim önümüze gelmedi. Bize ifade edilen bir şey yok. Biz de herhangi bir adaya dair önsel bir yaklaşımda bulunmadık” diye konuştu.
Erkan Baş, HDP ile TİP'in adaylık konusunda tam bir uzlaşıya varıp varmadığıyla ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:
“Her siyasi partinin kendi kurulları, kendi karar alma biçimleri var. Bu, ittifak düzlemine geldiğinde daha rahat konuşurum. İttifak düzlemine bu öneri, HDP tarafından somut olarak getirildiğinde bunu konuşuruz ama konuştuğumuzda da bugüne kadar söylediğimiz sözleri yutacak hâlimiz yok. Başından bu yana belki de Türkiye’de bunu ilk söyleyenlerden birisiydik. Yani geçmiş seçim deneyimlerinden yola çıkarak çok iyi hatırlıyorum. Yani 2,5 sene önce halk toplantıları sırasında Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu tartışılırken biz hep aynı çizgiyi gördük. Bu kadar kötü bir iktidar, 20 yıldır yönetiyorsa muhalefet birtakım hatalar, eksikler yapıyor. Dolayısıyla eğer kazanmak istiyorsak, geçmişte yaptığımız eksikleri telafi etmeli, geçmişte yaptığımız hatalardan ders çıkartmalıyız. Geçmiş seçimlerde ‘İlk turda çok adaylı bir seçim yapalım ve ikinci turda, ilk turda en çok oy olan muhalefet adayının etrafında birleşelim’ yaklaşımı, pratik olarak sonuç vermedi. Ne oldu? Biz şunu yaşadık. İlk turda muhalif adaylar, birbirlerinden oy alıp ikinci tura kalmaya daha fazla odaklandılar.
"Türkiye’nin en büyük üçüncü siyasi partisinin hazırlık yapması doğaldır"
Ben bu deneyimden yola çıkarak partide yaptığımız değerlendirmeler sonrasında, TİP adına şunu söyledim: Doğru olan ortak adaydır. Şimdi bizim bunu söyleme hakkımız ne kadar varsa, aynı temelde bir yaklaşım geliştiren ama bu çağrısı bugüne kadar hiç karşılık bulmayan, Türkiye’nin en büyük üçüncü siyasi partisinin de buna hazırlık yapması bu kadar doğaldır. Aynı şey bizim için de geçerlidir. Biz ortak adayın gerekli olduğunu, doğru olanın ortak aday olduğunu 2,5 yıldır söylüyoruz. Ama eğer bu konuda bir yaklaşım geliştirilmezse, halkı çaresiz bırakamayız. Bu da bizim açımızdan çok net. Şimdi bundan sonrasına ilişkin olarak herkes kendi değerlendirmesini yapacak. Bizim için çok uzun bir zaman değil. Mitingimizi gerçekleştireceğiz. İttifak sahaya çıkacak. Ondan sonra oturacağız. Hem HDP’li arkadaşlarımızla hem diğer ittifak güçleriyle bir değerlendirme yapacağız. Umuyorum bu değerlendirmede ortaklaşırız ama bizim ortaklaşmamızın bir tarafı da Türkiye’deki bu cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasında nasıl bir seyir izleneceğini gözlemlemek olacak.
İttifak toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada ortak aday konusuna daha yakın olunduğunun belirtilmesine karşın hemen ardından Pervin Buldan’ın partisinin aday çıkaracağı yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendirildiğinin sorulması üzerine Baş, şunları söyledi:
“Zıt olduğunu düşünmüyorum. Zıt değil bu iki görüş birbirine. Bunu kapsayan ama vurgu farkı olduğunu kabul ediyorum. Yani ben öyle bir vurgu yapma ihtiyacı hissetmezdim o gün. Bu da iki ayrı partinin ya da ittifaktaki 5 partiden bir tanesinin HDP olduğu gerçeğiyle gayet ilgili. O gün o konuşmadan öne çıkan vurgunun bir gün öncesinde Mithat Sancar’ın, toplantıya gelmeden önce Halk TV’deki konuşmasının vurgusu bizimkine benzerdi. Başka bir siyasi partinin genel başkanının, parti sözcüsünün, grup başkanvekilinin yaptığı açıklamaya ilişkin ‘Nasıl böyle bir açıklama yaparsın’ diye sorma hakkımız yok. Bize de kimse soramaz. Hani ben de burada ortak aday meselesinin daha önemli olduğunu söylüyorum. Bana da kimse ‘Niye ortak savunuyorsun’ diye soramaz. Biz farklı farklıyız. Biraz şuna benziyor bence. Diyelim ki Millet İttifakı içerisinde de aday isimleri tartışılırken çeşitli partilerin, çeşitli isimleri önermesi söz konusu olabiliyor. Farklı görüşler olabilir. Bizde de olabilir. Biz bunu meşru görürüz.
Aynı şey genel seçim taktiği açısından da olabilir. Yani bir problem olarak görmüyorum. Galiba hepimiz açısından geçerli. Bu ittifak siyaseti, Türkiye’de yeni olduğu için ve ilk örneği maalesef Cumhur İttifakı olduğu için, tek sesli bir yapı olduğu için orası, diğer ittifaklarda en küçük farklı görüş ortaya çıktığında ‘Acaba problem mi var’ sorusu gündeme geliyor ama ittifak zaten böyle bir şey. İttifak zaten farklılıkların yan yana gelmesi üzerine kurulu. Birtakım temel değerlerde ortaklık arıyoruz. Biz, Cumhurbaşkanı adayından beklentilerimizi de ortaya koyduk. Yani dedik ki, ‘Kayyum siyasetine ilişkin tavrı önemlidir cumhurbaşkanı adayının’. Hukuk, adalet konusu bizim açımızdan son derece elzemdir. Burada Anayasa Mahkemesi kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları konusundaki tutum son derece önemlidir. Biz de kendimizce ortak bir cumhurbaşkanı adayında aradığımız nitelikleri, kendi görüşümüz olarak paylaştık ama mesela HDP’nin de bize şunu sorma hakkı yok. ‘Yani siz niye şunu yazdınız da bunu yazmadınız’. Bizim görüşümüz. Süreç içerisinde ortaklaşmak eğilimimiz var. Umarım başaracağız.”
İYİ Parti’nin HDP’ye yaklaşımı da sorulan Erkan Baş, şöyle konuştu:
“Bizim açımızdan şu kabul edilemez. HDP, bu memleketin çirkin ördek yavrusu falan değil. Yani en az 6 milyon insanın oyunu almış, memleketin üçüncü siyasi partisi. Başkaları ne der diye siyaset yapılmaz. Eğer bu ülkeyi yönetmeye adaysanız, bizim ittifakımız adına kim giderse gitsin görüşmeye, o ittifakın içerisinde HDP de var, TİP de var, Sosyalist Meclisler Federasyonu da var. Herkes adına gider. Dolayısıyla hani arkadan dolaşmayı gerektirecek bir şey yok. Mevzu açık, memleketin önünde bir problem var. Siz bunu çözmeye dair ciddiyet taşıyor musunuz, bizim sorumuz bu. Siz bu memleketin sorunlarını çözecek bir ciddiyetli yaklaşıma sahip misiniz, bunu ortaya koyacak bir cesarete sahip misiniz? Bu olmadıktan sonra HDP gitmemiş, TİP gitmiş; bir önemi yok. Dolayısıyla o AKP’nin çizdiği sınırların dışına taşmaya cesaret edecekler mi, etmeyecekler mi? Sadece bu başlık için söylemiyorum. Bizim açımızdan ölçütlerden bir tanesi budur. Anayasa değişikliği teklifi de bizim açımızdan böyle değerlendirilecek. Yani oyunu AKP çizecek, ondan sonra biz, ‘Acaba elalem ne der’ diye siyaset yapacağız. Biz bunu kabul etmiyoruz. İlkelerinizi, doğrularınızı koyarsınız; buna göre bir hat çizersiniz.” (ANKA)