Yüzde 20'ye yaklaşan enflasyona rağmen faiz indirimlerine devam eden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) 18 Kasım Perşembe günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini tekrar indireceği beklentisiyle dolar/TL kuru yeni bir rekor kırarak 10,50 seviyelerini gördü.
Türk Lirası (TL) sadece son bir yılda yüzde 33 değer kaybı yaşadı. Kasım 2017'den bu yana dolar karşısındaki erime ise yüzde 204 oldu.
Şimdi gözler Perşembe günü yapılacak Merkez Bankası toplantısına çevrildi. Piyasadaki beklenti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın düşük faiz ısrarı nedeniyle Merkez Bankası'nın 100 baz puanlık bir faiz indirimi daha yapması yönünde.Bu olası karar ise TL'yi dolar karşısında biraz daha zayıflatacak. Merkez Bankası'nın muhtemel faiz kararını değerlendiren İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, "Faizleri indirmek enflasyon ve kuru kendi kendine bırakmak olacaktır" yorumunu yaptı.
Merkez Bankası'nın toplantısı öncesinde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da "Enflasyon cephesinde, maalesef arzuladığımız seviyede değiliz. Hedeflediğimiz büyümeyi sürekli kılmanın ön koşulu fiyat istikrarından geçiyor. Burada her bir kurumun kendi görev alanı kapsamında üzerine düşeni yerine getirmesi gerekiyor" açıklamasını yaptı.
Elvan'ın bu açıklamasını ve dolardaki yükselişi DW Türkçe'ye değerlendiren Ekonomist Gülay Elif Yıldırım, açıklamadaki vurgunun asıl sebebinin piyasada artan belirsizlik ortamı olduğunu söyledi. Yıldırım, "Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kökenli bir ekonomist. Çok ciddi bir ekonomi geçmişi var. Bu alanda oluşan belirsizlikler bence onu da biraz sıkıyor. Daha önce de ödemeler dengesi probleminin yapısal bir sorun olduğunu belirtmişti" diye konuştu.
Kimsenin dolar baskısı altında yaşamak istemediğini belirten Yıldırım, "Merkez Bankası geride bıraktığımız toplantılarda çok ciddi bir açılımda bulundu. Bundan sonra ödemeler dengesi problemi yaşamak istemediklerine değindi ve cari fazlaya geçmeye başlamış bir ekonomi isteğinin altını çizdi. Rekabetçi kuru öne çıkardı. Burada liranın zaten değersiz olması gerekiyor. Rekabetçi kurla bir büyüme modeli işaret edildi. Ancak bunun ne kadar Türkiye'ye uygun olduğu tartışılır" görüşünü dile getirdi.
Akademik çalışmalarda bu politikanın Türkiye için uygun olmadığının görüldüğüne dikkat çeken Yıldırım, "Bu devam eden politik çerçevede faiz indirimlerinin de devam edeceğini görüyoruz. İşin kötü tarafı tüm dünyadaki merkez bankalarının son dönemde faizleri arttırması ve bizim bu dönemde tersi bir istikamette politikalar izlememiz. Bu da TL'deki zayıflamanın daha da süreceğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.
Para politikasında belirsizliğin beraberinde "TL sahipsiz mi kaldı?" sorusunu getirdiğini söyleyen Yıldırım, "Şu an gördüğümüz 10 lira seviyesi zaten psikolojik bir sınırdı. Biz bu seviyeyi daha önce görmemiştik. Geldiğimiz noktada lira ile ilgili sağlıklı bir teknik analiz bile yapılamıyor. Ve bu seviyenin de kırılması dolar/TL'de gidişatın daha da yukarı yönlü olduğunu gösteriyor" şeklinde konuştu.
Dolar bu şekilde yukarı yönlü bir seyir izlerken ortaya konan yol haritasının acı reçeteler içerdiğini anlatan Yıldırım, "Üretim odaklı bir ekonomiye geçmenin acı reçetesi buysa eğer ortada daha belirgin bir politika olmalı. Biz bu reçetede yazan ilacı hangi yoğunlukta, hangi ölçüde içeceğimizi dahi bilmiyoruz. Bir çerçeve yok. İşte bu noktada belirsizlik güçleniyor. Bunun işe yarayıp yaramayacağı noktada bir çalışma yapılmadı. Sadece para politikasında söylemlerle çizilen çerçeveler liranın hızla değer kaybetmesine neden oluyor. Üretici ve tüketicinin buradaki konumuna dair bir planlama yok. En azından bu konu ile ilgili tarafların katılımı ile oluşacak 5 yıllık bir plan ortaya net bir şekilde konmalıydı" diye konuştu.
Ekonomistlere göre Merkez Bankası'nın Perşembe günü vereceği karar hem dolarda hem de enflasyonda önümüzdeki dönemde yaşanacaklar için en net gösterge olacak.
Emre Eser
© Deutsche Welle Türkçe