ÜMİT AKÇAY
ABD merkez bankası Fed, 4 Mayıs 2022 tarihli açıklamasında politika faizini 50 baz puan artırdığını ilan etti. Başkan Powell, önümüzdeki birkaç toplantıda da 50 baz puanlık artışın sürebileceğini beklediğini belirtti, ancak 75 baz puanlık artışın söz konusu olmadığı anlaşıldı.
İlk piyasa tepkisine bakıldığında 75 baz puanlık artırım ihtimalinin masadan kalmış olması, resesyon riskini azaltacağı için sevinçle karşılanmış! Karar sonrası El-Erian’ın yaptığı değerlendirme de benzer yönde:
ABD’deki mevcut enflasyonun bir arz şokundan kaynaklandığı herkesin malumu. Özellikle pandemi sonrası kırılan değer zincirlerinin bir türlü tamir edilememesi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminin emtia piyasalarında yarattığı deprem ve Çin’in pandemiye karşı uyguladığı sıfır vaka politikası sonucunda uzayan gemi kuyruklarının enflasyonu beslediği biliniyor.
Enflasyon arz şoku ile geldiğinde buna faiz artırarak yanıt vermenin anlamı, fiyat artışları sorununun ekonomik yavaşlama ile çözülebileceği düşüncesi. Ancak bu çok ince bir çizgide ilerlemek anlamına gelecek. Zira resesyon, ekonomik yavaşlamanın sadece bir adım ötesinde duruyor.
Kısacası, ister TCMB olsun ister Fed, kapitalizmde merkez bankalarının karşılaştığı açmaz çok değişmiyor: Faiz artırarak ekonomik daralmayı tetikleme riskini almak mı, yoksa enflasyon pahasına istihdamı desteklemek mi gerekir?
Fed başkanı Powell’ın yaptığı açıklamalardan anlaşılan, resesyon yaratmayacak ancak enflasyonu da dizginleyebilecek bir ince çizgiden yürümeye karar verdikleri.
Ancak Mavi Defter’deki son #Minima girdisinde belirttiğim gibi, ekonomik yavaşlama çoktan ufukta belirmiş durumda. Fed’in 75 puanı masadan kaldırması bunun bir işareti olarak görülebilir. Önümüzdeki dönemki önemli sorular resesyonun ve faiz indiriminin ne zaman başlayacağı olacak.
* Bu yazı ilk olarak Mavi Defter'de yayınlanmıştır.