Ali Ağaoğlu'nun flamingo cennetine yapacağı 30 bin kişilik kentini yurttaşlar yargıya taşıdı

Muğla’nın Milas ilçesinde, flamingoların cenneti olarak bilinen ve Doğal Park ilan edilen Tuzla Sulak Alanı bölgesine yapılması planlanan 30 bin kişilik kent projesine Milas ve Bodrumlu vatandaşlar tepki gösterdi.

Ali Ağaoğlu’nun arazisine yakın bölgedeki Tuzla Sulak Alanı içerisinde bulunan eski Tuz Fabrikası önünde toplanan yaklaşık 200 kişi basın açıklaması yaptı. Ellerinde “Yaşam Alanlarımız Müştereklerimizdir. Muğla Cennet Kalacak. Toprağımız ve Ağaçlarımız İçin İnat Ediyoruz. Doğada ve Yaşamda İnat Ediyoruz” yazılı dövizlerle sulak alana gelenler arasında Şehir ve Bölge Plancısı Şule Kükrer, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Milas sözcüsü Neşe Tuncer, Bodrum Sözcüsü Umay Karabaş ile Bodrum Yurttaş İnsiyatifi ve İkizköy Çevre Platformu üyeleri yer aldı.

CUMHURBAŞKANLIĞI TARAFINDAN KESİN KORUNACAK ALAN İLAN EDİLDİ

Ağaoğlu’nun 9,7 milyon metrekarelik alana 30 bin kişinin yaşayacağı tatil kenti yapmak istediğini belirten Umay Karabaş, şunları söyledi:

“Bargilya Tuzla Sulak Alanı veya resmi kayıtlardaki ismi ile Milas Metruk Tuzlası Sulak Alanı, Muğla ili Milas ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Sulak alan, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Ulusal Sulak Alan Envanteri Yönetim Bilgi Sistemi’ndeki verilere göre 562 hektar büyüklüğünde olup, Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan olarak 31 Temmuz 2019 tarihinde tescillenmiştir. Sulak alan, bir lagün (deniz ile bağlantısı olan göl) ve bu lagünün çevresinde bulunan deniz börülcesi habitatları, çamur düzlükleri, tuzcul çayırlıklar, küçük adacıklar ve sazlıklardan oluşan bir doğal yaşam alanı kompleksidir. Alanda bulunan kuş türlerinin başlıcaları flamingo, ak pelikan, cılıbıt türleri, poyraz kuşları, balıkçıllar, martı ve sumru türleri ve kış aylarında sayıları binleri bulan çeşitli ördek türleridir. Ayrıca alan, ülkemizde mahmuzlu kız kuşunun kışladığı nadir alanlardandır. Bu özellikleri ile alan hem Önemli Kuş Alanı hem de Önemli Doğa Alanı kriterlerine sahiptir. Alan gerek uluslararası mevzuat (Ramsar, Bern, Barcelona ve Biyoçeşitlilik Sözleşmeleri) gerekse ulusal mevzuat (Çevre Kanunu, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ve Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik) ile koruma altındadır. Alan 26 Haziran 2021 tarihinde ve 4167 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile Kesin Korunacak Hassas Alan ilan edilmiştir.

“PROJENİN YAPILMAK İSTENDİĞİ BÖLGE EKOLOJİK BİR KÖPRÜ, KORİDOR VAZİFESİ GÖRMEKTEDİR”

Sulak alanlar ve özellikle lagünlerin var oluşu, çevresindeki su toplama havzalarına bağımlıdır. Bu durum Bargilya Tuzlası için de geçerlidir. Tuzla, denizden Güllük Körfezi’nden beslenirken karadan da etrafında bulunan yamaçlardan akan yağmur sularının oluşturduğu alt havzalar ve yeraltında bulunan akiferler ile beslenmektedir. Bir diğer taraftan tuzla deniz suyunun iç kesimlere ulaşmasını engelleyen bir bariyer görevi görmektedir. Bu nedenle Tuzla’nın zarar görmesi durumunda deniz suyu kilometrelerce ilerleyerek gerek Milas gerekse Bodrum’un içme, kullanma ve sulama sularının yapısını bozarak tuzlandıracaktır.

Ekolojik olarak bakıldığında ise Tuzla Sulak Alanı ve şu anda Milas Bodrum Havalimanı’nın batısında bulunan ve Tuzla gibi gerek ulusal gerekse uluslararası mevzuatla koruma altında olan Sarıçay Deltası ilişkilidir. Bu iki sulak alan arasında kalan, projenin yapılmak istendiği bölge, ekolojik bir köprü, koridor vazifesi görmektedir. Biraz önce bahsettiğimiz korunan alanlara dair yönetmeliğin 5. maddesinin (g) bendinde ‘korunan alanların içinde ve birbiriyle ilişkili korunan alanlar arasında, ekolojik koridorlar tesis edilir’ denilmektedir.

Alan halihazırda mevzuata, canlı yaşamına, ekolojik karaktere uygun doğal bir koridor barındırmakta iken, bu ekolojik koridora yaklaşık 4 milyon 500 bin metrekare alanda 63 ayrı parselde toplam 743 bin metrekare inşaat yapılmak istenmektedir. Üstelik bu sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmış ÇED raporunda yazan biçimidir. Çeşitli emlak kulisi sitelerinde nüfus ve kapsam çok daha büyük belirtilmektedir.

Hem insan yaşamı hem de bölgede yaşayan, kışlayan, üreyen ve barınan tüm canlılar için hayati öneme sahip bu nadide sulak alan, bölgedeki ekosistemi geri dönülmez biçimde tahrip edecek, içerisinde binlerce konut, alışveriş merkezleri ve hatta golf sahalarının da bulunduğu bir Turizm Kenti Projesinin tehdidi altındadır.”

Umay Karabaş, projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda, tüm bilimsel ve hukuki eksiklik ve hatalara rağmen ‘olumlu’ sonuçlandığını söyledi.

“ÇED RAPORU'NA DAYANAK OLARAK SUNULAN BELGE VE İMAR PLANLARI GÜNCEL DEĞİLDİR”

MUÇEP Milas sözcüsü Neşe Tuncer ise Projenin ÇED raporu ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Muğla ili Dörttepe Köyü Mevkii'nde Akdeniz İnşaat Eğitim Hizmetleri A.Ş. tarafından planlanan Turizm Kenti Projesi Nihai ÇED Raporu'na dayanak olarak sunulan belge ve imar planları güncel değildir; dava konusu ÇED Raporunda planlanan alan hukuken 'Turizm Merkezi' niteliğinde değildir. Bu nedenle Turizm Kenti kurulması hukuka aykırıdır. 2015 yılında Milas Belediyesi’nin açtığı dava ile tam da böyle bir sulak alanı koruma gerekçesi ile bu kazanım sağlanmıştır; Sulak alanlarda yapılacak her türlü iş ve proje için Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün görüşünün alınması gerekmektedir. Dava konusu projenin ve ÇED raporunun dayandığı 1/1000 ve 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı İmar Planları yürürlükte değildir.

26 Haziran 2021 tarih ve 31523 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4167 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile Muğla İli Milas İlçesi Tuzla Doğal Sit Alanı ve çevresi yeniden değerlendirilmek suretiyle Kesin Korunacak Hassas Alan olarak belirlenmiş ve sınırları revize edilmiştir. Yanı sıra, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendi sitesinde de belirtildiği üzere sit değişikliği durumlarında her ölçekte plan uygulaması durmaktadır.

"BİLİMSEL VE GÜNCEL DURUMLAR GÖZ ARDI EDİLDİ"

Dava konusu ÇED raporunda gerçeğe aykırı bir şekilde, Milas Tuzla Sulak alan ve Tampon Bölgede orman alanı veya ağaç niteliğinde koruma alanı bulunmadığı belirtilmiştir. Bu güncel ve bilimsel bir saha çalışmasına dayanmamaktadır. Bargilya Tuzla Sulak Alanı, Ulusal Öneme Haiz Sulak Alandır. 31. 07. 2019 tarihinde tescil edilmiştir, koruma yönetim planı hazırlanmaktadır. Bölgenin iklimsel durumu ÇED raporunda gerçeği yansıtmayacak şekilde tanıtılmıştır. İklim değişikliğine bağlı gerçekleşmesi öngörülen nesnel, bilimsel ve güncel, deniz suyu seviyesi yükselmesi, kuraklık gibi durumlar göz ardı edilmiştir.

"BÖLGEDEKİ DOĞAL YAŞAM ALANI KORUMA ALTINDA"

ÇED raporunda proje için su temininin ters ozmoz yoluyla elde edileceği bildirilmiştir ancak kuyuların yerleri raporda bildirilmemiştir. Kıyıda açılacaklarının yazılmasıyla yetinilmiştir. Alınacak ve geri bırakılacak su miktarı, niteliği ve yeri gerek Tuzla gerekse peyzaj seviyesinde tüm kıyısal ve denizel ekosistem üzerinde etkilere sebep olacak, akifer sistemine zarar verecektir. Bu Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği madde 8’e açıkça aykırıdır; projenin yapılması ve sonrasında oluşacak katı atıkların bertarafı konusunda ÇED raporunda detaylı bilgi verilmemiştir. ÇED Raporu 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’na aykırıdır. Proje sahası ve yakın çevresi Bern Sözleşmesi Ek Liste II (Kesin Korunacak Hayvan Türleri) listesinde bulunan hayvanların doğal yaşam ortamı olup koruma altındadır.

"TURİZM ORTA VE UZUN VADEDE ZARAR GÖRECEK"

Dava konusu ÇED Raporunda 1. ve 3. Derece Arkeolojik Sit alanları bulunduğu belirtilmiş ve yapılaşma sınırı ile proje sınırı üst üste oturtularak bir koruma ve araştırma alanı bırakılmamıştır. Dava konusu ÇED Raporunda projelendirilen "kasabanın" yapılmasında turizm açısından kamu yararı bulunmamaktadır. 1990’lardan bu yana bölgeye daha çok yerli ve yabancı ziyaretçinin gelmesini sağlayan doğal ve kültürel değerler, kısa vadeli rant hesapları nedeniyle geri dönüşsüz yok olacak, bölge halkının ana geçim kaynaklarından biri olan turizm orta ve uzun vadede bu durumdan hayli zarar görecektir. Hoş bir mutenalaşma gibi görünen fakat benzer örneklerde olduğu gibi bölge insanının kendi alanında var olmasını zorlaştırmak suretiyle yabancılaşmaya sebebiyet verebilecek, bölge insanının yıllardır yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmalarına neden olabilecektir.”

“ÇED OLUMLU, KARARININ İPTALİ İÇİN DAVA AÇTIK”

Tuncer sözlerini şöyle tamamladı:

“Projenin ve dava konusu ÇED raporunun ekolojik, yani doğal, kültürel, toplumsal ve tarihsel olanca değeri ve bağı, dolayısıyla yerel ekonomik dengeleri de geri döndürülemez biçimde yok edeceği, tam da projenin ve ÇED raporunun kendisiyle ortaya konmaktadır. Doğal, kültürel, toplumsal ve tarihsel değerleri ve bağları gerçekçi ve uzun vadeli korumak isteyen, ortak yaşam kültürüne sahip çıkan herkesin bu projeye karşı olacağını biliyoruz. MUÇEP olarak ulusal ve uluslararası hukuka aykırı, ortak yaşam alanlarını, canlıları metalaştıran, odağına sadece sermayeyi, kısa vadeli rantı koyduğu gün gibi ortada olan bu projeye verilen ÇED olumlu kararının iptali için 1 Temmuz’da davamızı açtık. Talebimiz ÇED olumlu kararının ve projenin ivedilikle iptal edilmesi; hatta bu alanın bir daha benzeri tehditlerle karşı karşıya kalmamasıdır. Burada dile getirdiğimiz ve ayrıca mahkemeye ilettiğimiz pek çok nedenden ötürü alana zarar verecek herhangi bir girişimin engellenmesi adına da yürütmenin acilen durdurulması gerekmektedir. Bu nadir yaşam alanı, onun yuva olduğu binlerce canlı, tarihsel değerler ve ortak yaşam adına çok endişeliyiz. Ülkemiz sınırları içindeki sulak alanların yok oluşlarına ilişkin haberleri neredeyse her gün görürken, Bargilya Tuzla Sulak Alanı’nı birlikte yaşatmaya devam edelim. Tuzla’yı tüm değerleriyle beraber savunalım.”

(MELİS ANTER / ANKA)

 



Gündem Haberleri