Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe teklifinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, “Enflasyonu düşük göstererek Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğunu yapıyorsunuz. 3 milyar, 5 milyar yolsuzluk buluyoruz ya, ‘Büyük skandal’ diyoruz, siz enflasyonu düşük göstererek Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğunu yapıyorsunuz ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük alım gücü hırsızlığını yapıyorsunuz. Bu bir emek hırsızlığıdır, alım gücü hırsızlığıdır” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri devam ediyor. Toplantıda söz alan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan şunları söyledi:
“YOKSULUN GÖZÜNDEKİ IŞIĞIN FERİNİ SÖNDÜRDÜNÜZ?”
“Kapitalist bir düzende adaletten bahsedemezsiniz. Dünya ekonomik düzeni yüzde 1’e çalışıyor. Ancak bazı kapitalist düzenlerde maliye politikalarıyla bu adaletsizlikler kısmen azaltılabilir. Ekonomik düzeninde Adalet Bakanı sizsiniz. Siz adil bir Maliye Bakanı olduğunuzu söyleyebiliyor musunuz? Adaletli maliye bakanları zenginden alıp yoksullara aktarırlar. Siz ne yapıyorsunuz? Yaptığınız bütün uygulamalarla yoksuldan alıp zengine aktarıyorsunuz. Yoksulu daha yoksul zengini daha zengin yaptınız. Gözlerinizdeki ışıkla geldiniz, ‘benim gözlerimde ışık var ekonomiyi aydınlatacağım’ dediniz, kimi aydınlattınız? Siz yandaşlarınızı çok güzel aydınlattınız. Zenginlerin gözleri ışıl ışıl, yoksulun gözündeki ışığın ferini söndürdünüz.
Mizah konusu oldunuz. Gülüyoruz ama acı acı gülüyoruz. Yapılanlar hiç komik değil. Çocuklarımız okula aç gidiyor. Milyonlarca çocuk okula aç gidiyor. Biz burada önerge verdik okullarda Eğitim Bakanlığı bütçesinden bir öğün ücretsiz yemek çıkaralım. Arkadaşlar, ‘kaynak nerede’ dediler. 50 milyar TL’ye bütün çocuklarımıza bir öğün yemek çıkarabilirken bu meseleye ‘Kaynak yok’ diyorsunuz ama bütçeden 100 milyarca lirayı zenginlere aktarıyorsunuz. Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Ben sizi biraz vicdanı sızlayan bir insan olarak bilirdim ama son derece vicdansız ve adaletsiz politikaları sürdürüyorsunuz. Bu anlamda sizi vicdanınızla hesaplaşmaya çağırıyorum.
“UYGULADIĞINIZ DÜZENİN ADI KAPİTALİST DÜZEN DEĞİL, VAHŞİ KAPİTALİST BİR DÜZEN”
Çocuklarımız gelişim bozuklukları gösteriyor. Niye, biliyor musunuz? Et yiyemiyorlar, yumurta yiyemiyorlar. Bunlardan vicdanımızın sızlaması gerekir. Dar gelirli aileler makarnayla, bulgurla hayatta kalmaya çalışıyorlar. Uyguladığınız düzenin adı kapitalist düzen değil, vahşi kapitalist bir düzen. Vahşi kapitalist bir düzende yüzde 1 zenginleşir; geri kalan, sefalet içinde olur. Şimdi, siz diyorsunuz ki: ‘İstihdamı artırdık’ değil mi? İşçi kardeşlerimiz kaç kuruşa çalışıyorlar? 5 bin 500 TL’ye mahkum ettiniz onları. Kiralar 3 katına, 5 katına çıkmış; büyükşehirlerde 5 bin liranın altında daire yok, bir barınma krizi var; 5 bin 500 liraya mahkum etmişsiniz işçi kardeşlerimizi. Bizim babalarımız bir kişi evde çalışırdı; 4 nüfusa, 5 nüfusa bakardı. Şimdi yoksulluk sınırı 25 bin lira, asgari ücret 5 bin 500 lira. Bir evde 4 kişi çalışsa yoksulluk sınırını geçemiyor. Bu mu sizin adaletli düzeniniz?
Sizi bir konuda takdir ediyorum. Samimisiniz yani içinizden geçeni söylüyorsunuz, hakikati söylüyorsunuz. Bu konuda sizi takdir ediyorum. Çünkü siz bu ‘epistemolojik’ ‘heterodoks’ ‘nöro’ ekonomi modelinin kime çalıştığını itiraf ettiniz. ‘Bu sistemden dar gelirliler hariç patronlar kazanıyor’ dediniz. Size teşekkür ediyorum, büyük bir itiraf. Rakamlara göre, sizin ‘epistemolojik’ ‘nörolojik’ ‘nöro’ ekonomi programınız kime yaramış? Patronların gayri safi yurt içi hasıladan aldığı pay yüzde 50’yi geçmiş, yüzde 40’tan emeğin aldığı pay yüzde 36’dan yüzde 24’e düşmüş. Kim kazanmış? Sayın Bakanın gözlerindeki ışık kimi aydınlatmış, kimi karartmış bugün. 1990’lı yılların başında gayri safi yurt içi hasıladan emeğin aldığı pay yüzde 65’miş hani ‘karanlık yıllar’ olarak gösteriyordunuz ya, 90’lı yılların başında yüzde 60’ın üzerinde. Bugün yüzde 25. Emeği sefalete sürüklemişsiniz, patronların kârına kâr katmışsınız. Ben en çok kime üzülüyorum biliyor musunuz? Emeklilere, 13 milyon emeklimiz var. Emekli evde doğal gaz yakamıyor, kömür alamıyor, ‘Kahveye gidip ısınacağım’ diyor, doğal gaz faturasından korkuyor; doğal gaz faturası bin lira, bin 500 lira gelecek, emeklinin aldığı para 3 bin 500 lira. Bundan utanç duymamız lazım, hepimizin vicdanının sızlaması lazım. Sizin gözlerinizdeki ışık işçiyi, emekçiyi, emekliyi aydınlatmıyor; onları büyük bir felakete sürüklediniz ama yandaşlarınızın vallahi gözleri ışıl ışıl.
“LOKANTALARDA YER YOK AMA GARİBAN LOKANTALARINA GİDİN, MİLLET BİR TAS ÇORBA İÇMEYE ÇEKİNİYOR”
‘Araba satışları patladı’ diyorsunuz. Sizin buraya geldiğiniz Mercedes'te 10 kat arttı satışlar altı ay sonrasına kuyruk var. Çünkü zenginler servetine servet kattı, Mercedes kuyruğundalar. Lüks lokantalarda kuyruk var biliyor musunuz? Lüks lokantalarda yer yok ama gariban lokantalarına gidin, millet bir tas çorba içmeye çekiniyor. Emeklilerimizin durumuyla ilgili, emekçilerimizin durumuyla ilgili bir kelime etmediniz sunumunuzda. Onlar umurunuzda değil ki, tek derdiniz patronlar, patronlar daha fazla servet sahibi olsun. Bak, bir bölüm vicdanı sızlayan patronlar bile ‘Bu düzen böyle gitmez’ diyor ama sizin öyle bir vicdanınız kurumuş ki ‘Bu düzene devam diyorsunuz.’ Bu vahşi kapitalist düzene ‘devam’ diyorsunuz.
Sefalet Endeksi'nde 1’inci olduk. Bu da sizin madalyanız oldu, bu dönemin madalyası. Sefalet Endeksi'nde Türkiye'yi 1’inci yaptınız. Bir itirafınız daha var. onu da ben önemli buluyorum. ‘Bu sistemin acı verici olacağını biliyorduk.’ Siz acı çekiyor musunuz, çekiyor musunuz gerçekten? Ben acı çekiyorum, vicdanım sızlıyor çünkü. Acıyı kim çekiyor halkın yüzde 99’u çekiyor. Sefayı kim sürüyor? Yüzde 1 sürüyor.
“EN ADALETSİZ VERGİ ENFLASYONDUR”
Pek çok vergi topluyorsunuz KDV, ÖTV, damga vergisi. Bunlar adaletsiz vergiler zaten yani zenginden alıp yoksula veren bir düzen yok vergi düzeninizde ama en adaletsiz vergi nedir? En adaletsiz vergi enflasyondur. Enflasyon dar gelirlinin cebindeki alım gücünü alıp götürür; siz de enflasyonla dar gelirlinin alım gücünü alıp götürdünüz. Çarşıya, pazara siz çıkmazsınız ama buyurun gidelim bir gariban pazarına, enflasyona bakalım. Enflasyonu TÜİK kaç açıklıyor? Yüzde 85 değil mi? Hadi, buyurun, bakalım, bugün Diyarbakır’ın TİGRİS gazetesinin manşeti. Seversiniz peyniri değil mi, bölge peyniri güzeldir, Diyarbakır’ın peynir pazarına beraber gidelim. Geçen yıl ben peyniri 30 TL’den alıyordum, bugün 130 TL. Buna göre yüzde 350. Diyarbakır pazarında yüzde 350 olan peynir enflasyonu TÜİK'te yüzde 99.
İstanbul’da 2 bin lira olan mütevazı evler 7 bin liraya, 8 bin liraya fırladı. Kira enflasyonu yüzde 300’lere çıktı, siz diyorsunuz ki: ‘Kira enflasyonu yüzde 40, yüzde 50.’ Tabii ki enflasyonu bu şekilde düşük gösterirsiniz, ‘Enflasyon yüzde 85.’ dersiniz ama ENAG doğruları söylüyor, ENAG çarşıdan, pazardan alıyor fiyatları ve yüzde 185 buluyor.
Siz diyorsunuz ki: ‘TÜİK’e göre yüzde 85.’ ENAG diyor: ‘Yüzde 185.’ Arada olan fark ne oluyor biliyor musunuz? ‘Ya, ne olacak ki arkadaş düşük göstermişiz?’ Ben size söylüyorum: Bu rakamlarla enflasyonu düşük göstererek Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğunu yapıyorsunuz. Bakın, 3 milyar, 5 milyar yolsuzluk buluyoruz ya, ‘Büyük skandal’ diyoruz, siz enflasyonu düşük göstererek Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğunu yapıyorsunuz ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük alım gücü hırsızlığını yapıyorsunuz. Bu bir emek hırsızlığıdır, alım gücü hırsızlığıdır.
“EMEKLİ BAŞINA ORTALAMA 5 BİN TL EMEKLİDEN ÇALIYORSUNUZ”
Emekli başına ortalama 5 bin TL emekliden çalıyorsunuz alım gücünden ve bunun toplam rakamı 750 milyar lira yapıyor. 750 milyar TL'yi emekliden alıyorsunuz, yandaşlarınıza aktarıyorsunuz, bu bir vicdansızlık değil mi? 5 milyon kamu emekçisi var, ortalama maaşı 10 bin lira. Sayın Cumhurbaşkanı ‘13 bin lira yerine 14 bin lira yapıyorum ortalama maaşı’ diyecek. Burada kamu görevlileri var. Onların alım gücü ne kadar erimiş? Yarı yarıya gitmiş. Ne yapmanız lazım? 24 bin lira yapmanız lazım ortalama kamu emekçi maaşını ama 14 bin lira yapacaksınız, emekçi başına ortalama 10 bin lira alım gücü hırsızlığı yapacaksınız; bunun da toplam rakamı 600 milyar lira yapacak. 1,4 trilyon lira emekliden, kamu emekçilerinden alım gücü anlamında çalıyorsunuz.
Özel sektörde de trilyonlarca lira sizin bu düşük gösterdiğiniz enflasyon üzerinden zam yapılacak. Ne olacak? Emekçi daha sefil olacak, patron daha zengin olacak. Bu mudur sizin adaletiniz? Buradaki trilyonlarca lirayı patronlara aktarıyorsunuz. Hazineye hepimiz vergi veriyoruz değil mi? Size çay getiren emekçi kardeşlerim, en çok onlar vergi veriyorlar, yoksullar vergi veriyorlar. Damla damla o kazana aktarıyoruz vergilerimizi, siz hazinenin altına 2 tane hortum açtınız. Hani, faize karşıydınız ya, böyle bir tane kanalizasyon hortumu gibi hortum konmuş oraya, ‘kur garantili mevduat ve faiz’ adı altında zenginlere para aktarıyorsunuz. Bütçeye 565 milyar lira faiz koymuşsunuz, hani siz faize karşıydınız? Ama turpun büyüğü heybede, kur garantili mevduat üzerinden bu yıl 250-300 milyar lira, gelecek sene dolar kaç para olursa ona göre trilyon liraya kadar para aktarılacak.
“UYGULADIĞINIZ FAİZ POLİTİKASI ÇERÇEVESİNDE SERVET TRANSFERİ YAPILIYOR”
Uyguladığınız faiz politikası çerçevesinde servet transferi yapılıyor. Bir soygun çarkı daha var. Şimdi, bankaya gidin deyin ki: ‘Benim kredi ihtiyacım var.’ Kobiler gitsin, ‘Vallahi dükkân sizin ama mal yok’ diyorlar, ‘Kredi yok’ diyorlar. Sayın Bakan ‘Yüzde 15’le kredi var’ diyor, millet gidiyor; kredi yok, KOBİ'lere yok. Vatandaş ihtiyaç kredisi almaya gidiyor, ‘Kredi yok’ diyorlar. Şeftali, çarşıda 40 lira, siz diyorsunuz ki: ‘Şeftali 15 lira.’ Şeftalileri ne yapıyor bankalar? Tezgâhın altına koyuyorlar, gelene ‘Yok.’ çekiyorlar ama arka kapıdan o şeftalileri götürenler var; sizin yandaşlarınıza o şeftaliler akıtılıyor ve tatlı tatlı yiyorlar ama ihtiyacı olanlara o şeftaliler gitmiyor. Burada bir servet transferi yapılıyor. Diyelim ki, geçen sene demiri, bakırı stoklasa bir üretici, 10 lira olan malı 30-40 liraya çıktı. Ne oldu? Trilyonlarına trilyon kattı ve ödediği faiz 3 kuruş. Yani siz, bu anlamda, zengine krediyi aktararak, yandaşınıza krediyi aktararak bir servet transferi yapıyorsunuz.
Bu sistem, sizin dediğiniz gibi, dar gelirler hariç patronlara yarıyor ve bu sistemi bir yıldır sürdürüyorsunuz, büyük bir vicdansızlıkla sürdürüyorsunuz. Sizi, ya bu sistemden vazgeçmeye ya da istifa etmeye çağırıyorum. Biliyorum ki Tayyip Erdoğan'ın baskısıyla bu sistemi sürdürüyorsunuz. Siz de inanmıyorsunuz bu sistemin bu şekilde yürüyeceğine çünkü aynı sınıflarda okuduk, aynı dersleri gördük, aynı iktisat derslerini gördük. ‘Ben doçentim’ diyorsunuz, ‘Doktorum’ diyorsunuz ama bilim literatüründe böyle bir sistem yok.” (ANKA)