Çorlu tren faciasındaki ihmal ve skandalları ortaya çıkaran Hoş, davanın savcısının “Yargı otoritesini bilinçli bir şekilde hedef almak” suçlamasıyla açtığı davada, 40 lira tazminat ödemeye mahkum edildi. Bu ceza başta Çorlu faciasında yakınlarını kaybeden aileler olmak üzere kamuoyunda tepki yarattı. Sosyal medyadan yüzlerce kişi Mustafa Hoş’a da destek mesajları paylaştı.
Mustafa Hoş, yıllarca televizyonlarla yöneticilik yapan, deyim yerindeyse Ankara’nın da ve İstanbul’un da tozunu yutan bir gazeteci. Çorlu davası dışında hakkında dokuz dava, Yargıtay’da dört dosya ve üç de soruşturma var.
Haberciliğe, kuruluşunda yer aldığı Youtube’da yayın yapan ilk haber kanalı olan Babıali TV’de devam ediyor. Mustafa Hoş’la mesleğe başladığı günden bugüne kadar süren habercilik macerasını, geçmişin ve bugünün gazeteciliğini konuştuk:
“Mesleğin ilk dakikasında başıma haber düştü”
“Gazetecilik yapmak istiyordum ama yanlış bir tercihle istemediğim bölüme gittim. Zonguldak’taydım. O zamanlar güçlü bir yerel medyası vardı. Yerel medyanın güçlü olduğu zamanlardı. Başvurdum ve bana hemen ‘Al makineyi git başla’ dediler. Gazete binasından çıktım 300 metre sonra başıma adamlar düşmeye başladı. Fotoğraf çekmeye başladım. Bir kadın geldi neden yardım etmiyorsun diye şemsiyeyle bana vurmaya başladı. İnşaat işçileri tente üzerinde yemek yiyormuş tente yırtılınca düşmeye başlamışlar. Haber üstüme düştü. Ve ilk gün manşet oldum. Sonra da gazetecilik devam etti. Ben haberin üstüne düştüm, haber üstüme düştü. Yerel medyada çalışmanın mesleğime katkısı çok fazladır.”
“Haber merkezlerini muhabirsizleştirdiler”
Televizyonlarda yönetici pozisyonlarında görev yapan Hoş, mesleğe muhabir olarak başlamanın önemli olduğunu belirtiyor ve “Haberi muhabir yapar. Muhabirlikten gelmeyen biri yöneticilik yapıyorsa ticari refleksler ön plana çıkar” diyor.
Hoş, haber merkezlerinin bilinçli olarak muhabirsizleştirildiğini söylüyor: “Bu da haberi öldürdü. Bilinçi bir tercihti. Masa başına çektiler gazetecileri. Çünkü masabaşında kontrol kolaydır. Sokağı kontrol etmesi kolay değildir. Bilinçli şekilde muhabirleri etkisiz hale geirdiler. Bu medyanın ölümü demekti ve öyle de oldu. Haberi taşıyacak olan muhabirdi.”
Gazeteciliğin her zaman baskı altında olduğunu ancak yıllar içinde bu baskıya karşı direnişin kırıldığını söylüyor Mustafa Hoş: “NTV’deyken bir maden kazası olmuştu. Güçlü bir isimdi. Yayınların durdurulması için çok çaba sarf etti. Ancak o isim tutuklanana kadar yayınlara devam ettik. Şimdilerde o madende insanların öldüğü yerde yayın yapmak bile hayal. Sistem insanları esir hale getirdi ve insanlar da buna karşı çıkmadı.”
5 saat süren gerilim filmi gibi “abluka”
Ve NTV’den ayrılmasına neden olan “abluka” olayı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in makamından gözaltına alınmasını o dönemde NTV’de Genel Haber Koordinatörü olan Mustafa Hoş, “Başsavcıya abluka” başlığıyla verdi. Bu, büyük krize yol açtı ve Hoş, NTV'den ayrıldı:
“İlhan Cihaner, İsmailağa ve Fetullah cemaatiyle ilgili soruşturma yürütüyordu. Bu soruşturma üzerinde baskılar oluşmuştu. ‘Ergenekon’un Erzincan ayağı’ diye yayınlar yapılmaya başlandı. Bir ekibimiz vardı Erzurum’da. İlhan Cihaner’ operasyon yapılıyordu. Adliye basıldı, evi basıldı. Ekibimiz de Erzincan’a geçmişti. Cihaner gözaltına alındı. Ben de buna “Başsavcıya abluka” balığı attım. Siyasiler aradı, yönetim aradı… Başlığı değiştirmem istendi, değiştirmedim. Rejiyi kapattım, insanların girmesini engelledim. Baskılar giderek yoğunlaştı ama ben başlığı tuttum. Akşam 7 gibi ben televizyon binasından çıkar çıkmaz reji basılarak başlık değiştirildi ve ben de bir daha gitmedim. Saat öğleden sonra ikiydi ben başlığı attığımda, akşam yediye kadar gerilim filminin içindesiniz…
“Bülent Arınç’ın zafer turu”
Bunu bir kahramanlık öyküsü olarak değil, mesleki deneyim olarak anlatıyorum. O dönem başka televizyonlar da katılsaydı bana, tavır gösterebilseydi bugün böyle olmazdı. Ertesi gün Bülent Arınç, NTV haber merkezine gelip zafer turu attı. Siyasiler, ziyaretçi olarak gelebilir ama haber merkezine giremez…
“Abluka”nın bedelinin bu kadar ağır ödetilmeye kalkışılmasının nedeni şimdi daha iyi anlıyorum. “Biz ne istersek o olur…” “Hayır öyle olmaz…” Ben mesleğim adına bunu yaptım. Zaman gazetesi, silahlı bir görsel kullanarak “Ergenekon’un NTV ayağı” diye manşet atmıştı.”
“Para, onur tercihinde parayı seçen çok oldu”
Mustafa Hoş, medya açısından şimdiki gibi bir dönemin yaşanmadığını savunuyor: “Böyle bir dönem hiç yaşanmadı. Mesela Hitler dönemi sert bir dönem. Orada bile gazetecilik reflekslerinin yüksek olduğu öykü duyuyoruz, okuyoruz. Türkiye’de böyle olması ülkenin sosyolojik yapısıyla da ilgili ama çok yüksek ücretlerle çalışmanın ve o paradan vazgeçmemenin çok etkisi oldu. Para, onur tercihinde parayı seçen çok oldu. Ben kanalın yöneticisiydim. Benim konumumda olan insanlar için söylüyorum bunu.”
“Vatan kurtarmak yerine gazetecilik yapılsa yeter”
Yıllarca anaakım medya içinde çalışan Hoş, “Anaakım olmadan dengenin sağlanamayacağı” görüşünde: “Anaakım medyası olmayan bir yerde denge olmaz. Şu anda muhalif medya olarak görünen yerlerdekini de doğru bulmuyorum. Habere bakış açısından, haberi yapma biçimi açısından, refleksler açısından. AKP’nin konumlandırdığı bir medya düzeninin karşısında başka bir siyasi oluşumun desteklediği yapı olmaz. Gazetecilik anlamında bir fayda sağlamak bu. Var olan durumda oraları eleştirmek yadırgatıcı olabilir. Ama vatan kurtarmak yerine gazetecilik yapılsa yeter. Biz kanaat önderleri değiliz. Biz fenomenler değiliz. Sadece gazeteciyiz ve sadece gazeteci olmalıyız.
“Birileri hep dört ayak üstüne düşecek biz hep bedel ödeyeceğiz”
Gazetecilerin özeleştiri yapması gereken bir dönem. Hem mesleğe hem ülkeye hem halka ihanet ettiler. Birileri hep dört ayak üstüne düşecek Mustafa Hoş sürekli bedel ödeyecek bu ahlaki değil. Hiçbir şey olmamış gibi Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkök gazeteciliğe devam edemez. Oradan “mış” gibi yapıp her şeyi temize çekecekler. Var mı böyle bir şey. Kişisel bir mesele değil ki bu. Fetullahçı gelecek Fetullahçı, AKP gelecek AKP’li, CHP gelecek CHP’li. Gazetecilik böyle bir şey değil ki… Gazeteciliği diriltmek en önemli sorumluluklarımızdan biri olmalı.”
“Açlıkla öldürmeye çalışmak”
Hoş, hakkında 40 bin lira tazminat cezası verilmesinden sonra büyük bir destek ve dayanışmayla karşılaştığını belirterek, davayla ilgili şunları söylüyor:
“Para cezaları yeni bir strateji. Bizler çok para kazananlar insanlar değiliz. Kendileri de biliyor. Açlıkla öldürmeye çalışmakla aynı şey bu. Vicdansızca hesaplandığı için bunu söylüyorum. Ortada suç yok. Uydurulan bir suç bu.”
SÖYLEŞİNİN PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN PLAY TUŞUNA BASINIZ