İstinaf mahkemesinin beraat kararlarını bozmasının ardından yeniden görülen 17 sanıklı Gezi Ana Davası'nda bugün karar çıkması bekleniyordu. Savcı mütalaasında, davanın tek tutuklu sanığı iş insanı Osman Kavala ile Ayşe Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulunurken; 6 sanık için 20'şer yıla kadar hapis talebinde bulunmuştu. Bugünkü duruşmada da aynı mütalaayı tekrarladı.
Mahkeme heyeti duruşmayı 25 Nisan'a erteledi.
Mütalaada ayrıca, haklarında yakalama kararı bulunan ve 'olayların organizatörleri' oldukları öne sürülen sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dava dosyalarının ayrılarak, yakalama kararı infazlarının beklenmesi talep edildi.
KAVALA CEZAEVİNDEN BAĞLANDI
Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekci ve sanık avukatları duruşma salonunda hazır bulunuyor. Osman Kavala ise duruşmaya cezaevinden SEGBİS ile bağlandı.
Gazete Duvar'dan Ferhat Yaşar'ın haberine göre Ali Hakan Altınay esasa karşı savunmasını yaptı. “Açık Toplum ve Anadolu Kültür hakkındaki iddialar İstanbul 30. ACM tarafından sorgulandı ve MASAK raporu, Gezi’ye finansman sağlandığına dair herhangi bir delil bulunmadığını yazdı” diyen Altınay, savunmasında şunları söyledi:
“Ama iddia makamı bunlar yok sayıyor. İddia makamı bahsi geçen tapelerin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce yeniden incelendiğini söylüyor. Oysa Yargıtay tapelerin delil olarak sayılamayacağına dair karar verdi. Telefonlarımı dinleten savcı ve yargıçlar FETÖ/PDY üyeliği soruşturması kapsamında yargılanıp tutuklandı ama ben yargılanıyorum. İçinde bulunduğumuz durum o kadar gerçek üstü ki. Esas hakkındaki mütalaada benim hakkımda TCK 39. maddedeki yardım suçundan ceza isteniyor. Bu maddedeki suçlamalara dair tek bir delil yok. Sadece beraatımı talep etmiyorum. Kallavi de bir özür istiyorum.”
MÜCELLA YAPICI: BEYHUDE ÇABALARINIZI REDDEDİYORUZ
Altınay'ın ardından hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenen Mücella Yapıcı esas hakkındaki savunmasını sunmak üzere söz aldı. “Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz" diyen yapıcı şöyle konuştu:
"İddia makamı çaresizce ve defalarca iddia etse de içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Olamaz da. Bu iddia, tüm olayların akışına, mantığın sınırlarına ters. Hayali senaryolara dayanan suçlamalar, terör, darbe, dış güçlerin oyunu gibi asılsız ithamlar ve tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş yargısal zorlamalar Gezi Direnişi’nin tarihsel gerçekliğini değiştiremez. Zira bu iddianameler ve ithamlar bir zümrenin eseriyken, o gerçekliğin şahidi milyonlardır. Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürme çabası hiçbir delile, tanıklığa ya da başkaca bir somut gerçekliğe dayanmıyor. Sadece temelsiz bir yorumdan ibaret. Siz de biliyorsunuz çünkü dersini gördüğünüz hukukun kabul edebileceği tek bir delil, ispat bulamadınız, yaratamadınız da. Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği hakikatin ta kendisi.
Tüm bu gerçekliğe karşı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Türk Ceza Kanunu’nun “Anayasal Düzene Karşı Suçlar” bölümünde yer alan TCK 312 inci maddesi uyarınca cezalandırılmamızı istiyor. İddia makamı bu suçlamaya ilişkin hukuksal bir dayanak, suça ilişkin bir delil bulunması ya da “illiyet bağı kurulması” gibi ceza yargılamasının asgari gerekliliklerden kendini muaf tutuyor. Mesela Osman Kavala ve ben haddimiz olmayarak bu Türkiye’nin koskocaman toplumsal eylemini aramızda kurduğumuz telefonlarla sağlamışız. İddia makamı, yurttaşların haklarından değil sadece yükümlülüklerinden söz edilmesini istiyor.
Etkinliklerimiz ve çağrılarımız bütünüyle yasal, meşru ve barışçıldır. Taksim Dayanışması tarafından alınan kararların hiçbiri kapalı kapılar ardında alınmadı, alınmaz da. Gezi süresince hiçbir şekilde fon kullanılmadı; hiçbirimizin kursağından beş kuruş fon geçmedi. Gezi Direnişi fon ile para ile açıklanamaz; Gezi süresince tüm ihtiyaçlar imece usulü karşılandı. Belki şimdilerde siz anlayamaz oldunuz ama rantı değil ekmeği bölüşmenin insana onur veren bir yanı vardır. Yemekten değil yedirmekten, sahip olmaktan değil paylaşmaktan mutlu olan bir kültür var bu topraklarda. İmece kelimesinin başka dillerde karşılığı yok."
MİNE ÖZERDEN: PARAM OLSA GAZ MASKESİ ALIR DAĞITIRDIM
Yargılananlardan Mine Özerden'in esas hakkındaki savunması şöyle: “Bizi burada sanık olmaya maruz bırakan süreç doğal değil. Savcı Edip Şahiner'in mütalaasının beraat ettiğimiz iddianameden farkı var mı? Sonunda beraat ettiğimiz duruşmalarda açıkça tekrar tekrar ve teker teker çürüttüğümüz iddiaları özet olarak önümüze koyuyor mütalaa. Üstelik gizlisi saklısı olmayan, yasala aykırı olmayan olay ve olguları suç gibi gösteriyor. Gezi eylemleri, nedenselliği ve bizlerle hiç ilgisi olmayan şiddeti bizlerle ilişkilendirmeye çalışıyor. Birinci sınıf hukuk öğrencisi bile şaşkınlıkla izliyordur bunu. Benim Geziyi fonlamak için aracı olduğum iddia ediliyor. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Yeterli param olsa gerekli kapsamlı gaz maskesi alır herkese dağıtırdım.”
ÇİĞDEM MATER: BİR FİLMLE İKTİDARLAR KENDİLERİNİ ZOR DURUMDA BIRAKABİLİYOR
Yargılananlardan Çiğdem Mater savunmasında şunları söyledi: “İnsanın sürekli kendini tekrarlamak zorunda bırakılması epey zor bir şey, ama içinde bulunduğumuz durum gereği buna mecburuz. Beraat ettiğimiz yargılamadan 2 yıl sonra neredeyse aynı mütalaayla karşılaştık. Daha önce defalarca belirttim, dosyaya belgeleriyle sunduk ama savcılık ya belgeleri görmedi ya da kendi doğrusuna inanmaya devam etti. Ben bir sinemacıyım. Bazı filmleri yapabilir, bazı filmlerse proje olarak kalır. Sinema pahalı bir sanattır, finansman bulamazsanız yapamazsınız.
Savcılık film çalışmamızın Gezi Parkı eylemlerinin başarıya ulaşmadığı gerekçesiyle yarım kaldığını iddia etmiş. İddianamesinde film çektiğimizi söylemiş, sonra bundan bahsetmiş, filmi bulamamıştı. Bana hiç sormadı ama sorsaydı ona bizim sinemayı başarılı hikayeleri değil tarihe tanık bırakmak için yaptığımızı söylerdim. Bu mütalaa ve iddianameler 2013teki protestoların toplumsal hafızadaki algısını değiştirmeyecektir, Gezi orada duruyor. Hukuk eğitim almadım ama bu tuhaf yargılama nedeniyle mecbur olmadığım birçok şeyi öğrenmek zorunda kaldım. Somut delil olmadan birinin suçlanamayacağı gibi. Bunun hukuk fakültesinin ilk yılında öğretildiğini sanıyordum.
Bir filmle hükümetleri zor durumda bırakmak mümkün değil ama iktidarlar kendilerini zor durumda bırakabiliyor. Savcılık mütalaasında Gezi protestolarını nasıl bir takvime oturttuğunu anlamadım. Suç oluştuğu tarihle suç olduğu eylemler arasında zamansal bir örtüşme yok. Garaj İstanbul'da bir toplantıya katıldığım iddia edilmiş. O toplantıya katılmadım, o tarihte İzmir’deydim. Biletlerimle kanıtları dosyaya sundum ama savcı galibe görmemiş. Ofisimi revire çevirdiğimi söylemiş. Orası bir ev. İddia makamı apartman sahanlığındaki suçlulara yardımcı olduğumu söylüyor. Bu suçlular kim? Fiziki takibi yapan polisler onları da biliyorlardır herhalde.
Dosyada önünüze konan tapeler Anayasa ile koruma altında olduğuna inandığım kişisel verilerim, karanlık bir dönemin bir kısmı tutuklu bir kısmı firari olan yetkilileri tarafından toplanmıştır. Kıymetlendirmeyi kabul etmiyorum. Katılmadığım bir toplantı üzerinden savcılık makamı niyet okuyor, bununla kalmayıp suç yöneltiyor. Bir ülkenin hukuk sistemi vatandaşına bunu yapamaz. Siz bana bunu, bize bunu yapamazsınız. Sizler hukuki ve ahlaki olarak bağlı olduğunuz ve savunmak zorunda olduğunuz Anayasaya aykırı davranamazsınız. Bir sinemacı olarak çok senaryo okudum ama bu kadar sonu şaşırtan bir metin okumadım."
CAN ATALAY: NE OLDU MURAT PAPUÇ'UN HİKAYELERİ?
Yargılananlardan Can Atalay şöyle konuştu: "Sayın yargıç bu bir yargılama faaliyeti değildir. Sizi heyetinizdeki yargıçları tanımam şahsi bir hususum yoktur, ama ağır cezada yargılanan biri olarak bunu demek zorundayım bu politik bir faaliyettir. Bu bir yargılama faaliyeti değildir. Bu politik bir temaşa. Siz, Recep Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda mahkum ettirmeye yemin ettiği bir prosedürü izliyorsunuz. Ceza Maddesi Kanunu'nun 1. maddesini ihlal ediyorsunuz. Duruşma sırasında mütalaa okunmadığı, iddianame bize ulaşmadığı halde önceki celse ‘size son kez süre veriyorum’ dediniz. Sırf Recep Tayyip Erdoğan istedi diye bize ceza vereceksiniz.
Bu dosyanın çok önemli belgeleri vardı. Savcı Nazmi Ardıç'ın raporunu aynen aldı ama Otpor iddiası çöktü. Savcı Edip Bey bu kadar mı güveniyor bu belgeye? Meşhur deliller vardı ne oldu onlar? Murat Papuç ne oldu? Bir anda tuz buz oldu, ne oldu Murat Papuç'un ifadeleri. El çabukluğuyla kayıp mı ettiniz? Sanığız ama azıcık saygı. Bana saygı duymuyorsanız mesleğinize saygı duyun. Edip Bey bana yanıt vermek zorunda değilsiniz ama kendinize yanıt verin. Türk Ceza Kanunu’nu muhterem ailenizin evinden getirmediniz. Bu kanuna uymak zorundasınız. Edip Bey dayandığı delilden neden vazgeçtiğini açıklamak zorunda. Esas hakkındaki mütalaa çok sayıda kişi ölmüştür diyor. Kaç kişi öldü? Edip Bey, rakam söyleyin. Edip bey “polis memuru öldü” diyor, nasıl öldüğünü neden yazmıyor. Polis AK Parti belediyeciliğinin çılgınlığına kurban gitti. Eğer bir gösterici buna neden olsaydı siz bunun üstünde tepinmez miydiniz?
Berkin Elvan ve Medeni Yıldırım ile ilgili iddialarınızdan dolayı sizi men ederiz! (Nazım Hikmet'in şiirine atıfta bulunarak) Gezi direnişi neden bu kadar dehşetli tehlikelidir? Neden arka arkaya verilen beraat kararlarına karşı Fethullahçıların delilleri rafta duruyor? Esas hakkındaki mütalaa beyaz adama itiraz eden siyah genç kadının yanına koymuyor, beyaz muktedirin yanına koyuyor. Esaslı bir yoksullukla karşı karşıyayız, esas olarak bunu konuşmalıyız. Esas hakkındaki mütalaa boş boş konuşurken bizim konuşmalarımızdan sıkılmayın sayın başkan. Kapitalizme karşı sosyalizm sayın başkan. Ancak çoğulcu ve demokratik bir ortamla bu karanlıktan çıkılabileceğine inanıyorum. Demokrasiyle hiçbir alakası olmayan ülkesini tiranlıkla yönetim bağımsızlıkçılık lafları edenleri, üst akıl falan deyip emperyalizmin adını koyamayanları ifşa etmekten yılmayız. Hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız. 'Teslim olun' diyor mütalaa bize, asıl siz teslim olun."
OSMAN KAVALA: KAMUOYUNA SAYGI İÇİN SAVUNMA YAPIYORUM
Duruşmaya cezaevinden SEGBİS'le bağlanan Osman Kavala söz aldı: "Soyut gerekçelerle tutukluluğumun sürdürülmesi sebebiyle artık savunma yapmamaya karar vermiştim. Alınacak karara etki edeceğini düşünmesem de kamuoyuna saygı gereği açıklamalarda bulunacağım. Yargı süreci siyasi etki ile deformasyona uğramış, kamu yetkisinin kötüye kullanıldığı bir süreç yürütülmüştür
AİHM kararının ardından davanın hızla karara bağlanmasına karar verildi. Gerekçesiz birleştirilen dosyalar ayrıldı. İkinci iddianamenin kullanım süresi sona erdi. İkinci iddianame benim tutuklanmam için hazırlanmıştı. Bunu yapmak için de Gezi protestolarına katılan binlerce kişi itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Gezi protestoları kamuoyunun gözü önünde gerçekleştiğinden o dönem bu protestoların bir darbe girişimi olduğuna yönelik komplo teorisi tutmadı, hükümet de bu komployu benimsemedi. Yoksa Başbakan kendisini devirmek isteyenlerle görüşür müydü? Keza George Soros da 2015’de Türkiye’ye geldiğinde hükümet yetkilileri ile görüşmüştü
Henri Barkey'in Adana'ya gittiği tarihte benim de Fransa'ya gitmiş olmam çok önemli bir bulgu olarak iddianamede yerini almış. Yani her türlü keyfi uygulama için kullanılacak bir suç ilan edilmiş. Avrupa Konseyinin dosyayı AİHM’ye göndermesinden sonra dava bir an evvel karara bağlanmak istendi. İkinci iddianamenin süresi doldu yani. İkinci iddianame sadece beni cezaevinde tutabilmek için hazırlanmıştı. Gezi protestolarının Soros ve dış güçlerce planlandığı, benim bunun organizasyonunu gerçekleştirdiğim kurgusunun daha sonra FETÖ üyesi olmakla suçlanmış bir savcı tarafından hazırlandığını biliyoruz.
SADECE POĞAÇA VE MASKE ALDIM
Bir masa, bir sandalye, poğaça ve eczaneden alınmış maskeleri götürerek Gezi’nin finansmanını sağladığım iddiası akla uygun değildir. Gezi'nin dışarıdan yönetildiğine dair delil gösterilemedi. 80 ile yayılan protestoları yönlendirdiğim iddiası akla uygun değildir, sadece poğaça ve eczaneden alınmış maskelerle gittiğim Gezi’nin maddi ihtiyaçlarını karşıladığım iddiası saçmalıktır.
Protestoculara akıl hocalığı yaptığım iddia ediliyor. 30 yıl sivil toplum kuruluşlarında çalışmış biri olarak görüşlerimi kamuoyuyla, siyasetçilerle paylaşırım. İddianamede de belirtildiği gibi hükümet yetkilileriyle de toplantılara katıldım. Suç eylemine destek vermemle ilgili bir delil ortaya konamamıştır. Taksim yayalaştırma projesine açık bir şekilde karşı çıktım, toplantılara kapatıldım. Evime yakınlığı nedeniyle eylemleri gördüm. Parka bir masa götürdüm. Fidan ekme eylemine bizzat katıldım. Hiçbir faaliyetimi gizli kapılar ardında gerçekleştirmedim. Gezi Parkı üstünde birkaç ağacın bulunduğu boş bir arsa değildir. Milyonlarca İstanbullunun yararlandığı, kamu için büyük öneme sahip bir alandır. Bu parkın tahribinin engellenmesi, yapılaştırmanın durdurması, parkın park olarak kalması kamu yararına olmuştur.
SOROS NEDEN SANIK DEĞİL?
Gezi protestolarının George Soros tarafından düzenlendiği iddiası protestoya katılan vatandaşlarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik bir iddiadır. Bu iddia, araştırma sonucu ulaşılmış herhangi bir delile değil, Soros’un Arap Baharı arkasındaki kişi olduğu algısına dayanmaktadır ve iddianamede de böyle yer almıştır. Türkiye’yi ziyaretinde vakfın çalışmalarını değerlendirdiği toplantılar dışında Soros ile hiçbir irtibatım yok. Benim dışımda hiçbir vakıf üyesiyle konuşmuş olmaması, Soros’un sanıklar arasında olmaması bu iddiaları yazanların da iddialara inanmadığını gösteriyor. 15 Temmuz darbe girişiminde bu kadar önemli rol oynadığına inanılan bir kişinin sorgulanmamış olması kanaatimce savcılık mesleğinin doğasına aykırı ciddi bir görev ihmalidir.
Şiddet içeren, suç sayılan bir eylem biçimi önermem, insanları, kuruluşları buna teşvik etmem söz konusu değildir. Zaten iddianamede de bu kanıtlanmamıştır. Herhangi bir örgüte bağım bulunamadığından beni kalkışmanın finansmanı yaptılar."
EVREN İŞLER: BU YARGILAMADAN HİÇBİR UMUDUMUZ YOK
Osman Kavala'nın avukatlarından Evren İşler, duruşma sonrası Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. “Bu yargılamadan hiçbir umudumuz yok” diyen Evren İşler, şunları söyledi:
"Mahkeme heyeti biz ne dersek diyelim ‘umurumda değil’ izlenimini bir kere daha verdi"
"Mahkeme heyetinin savunmaları dinlemeye dahi tahammülü yok. Avukatların bir süreye tabi tutularak savunma yapmaları talebi ve bu talepte ısrar edilmesi, mahkeme heyetinin savunmalarla, gerçekle ne kadar bağını kopardığını bugün bir kere daha gösterdi bize. Biz ne dersek diyelim ‘umurumda değil’ izlenimini bir kere daha verdi. Bu dosyada çok sayıda hak ihlalinden bir tanesi de adil yargılanma hakkının ihlalidir. Adil yargılanma hakkı çerçevesinde baktığımızda, çok teknik bir yerden dahi baktığımızda mahkeme heyetinin adil yargılama yapması yetmez ki zaten yapmıyor. Bir de adil yargılama yaptığına ilişkin izlenim vermek, kamuya bu görüntüyü vermekle yükümlüdür. Bugüne kadar bu duruşma salonundan yolu geçmiş hiç kimse mahkeme heyetinin adil yargılanmayla bir ilgisi olduğunu düşünmeyecektir.
Gezi'deki umuttan vazgeçmeyenler olarak buradayız. Daha çoğu biliyoruz, bugün burada olanlarla sınırlı değiliz. Gezi'yi savunmaya pazartesi günü kaldığımız yerden devam edeceğiz. Pazartesi günü artık avukat savunmalarından sonra mahkemenin kararını açıklaması aşaması gelecek. Mahkemenin, pazartesi günü kararını açıklaması muhtemeldir. Karar için incelemeye alması küçük de olsa bir olasılıktır. Bu yargılamadan hiçbir umudumuz yok. Hiçbir talebimiz de yok."
DURUŞMA ÖNCESİ ADLİYE ÖNÜNE ÇOK SAYIDA KİŞİ GİTTİ
Sabah saatlerinde adliye önünde çok sayıda kişi buluştu. Duruşma öncesi Gerçek Gündem'e konuşan HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan şunları dedi. "Milyonlarca insan Gezi'deydik. Türkiye'nin 80 ilinde Gezi isyanı vardı. Gezi isyanı, tek adam rejimine karşı bir isyandı. Tek adam 'Her şeye ben karar vereceğim, parkınıza da AVM yapacağım' dedi. Buna karşı itiraz ettik. Bu itiraz yargılanamaz. Tam tersine polisin zulmüne maruz kaldık. Birçok arkadaşımızı kaybettik. Polisin o zulmü yargılanmalı. Gezi'deki isyansa asla ve asla yargılanamaz. Yıllardır arkadaşımız Osman Kavala'yı haksızca, hukuksuzca rehin tutuyorlar. Onun bugün özgürlüğünü bekliyoruz. Tüm arkadaşlarımızın beraat etmesini bekliyoruz."
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davada, sanıklar ve avukatları bugün son savunmalarını yapacak. Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala, 1 Kasım 2017 tarihinden bu yana tutuklu bulunuyor. Bir süredir duruşmalara katılmayan Kavala savcının ağırlaştırılmış müebbet hapis istediği mütalaası sonrasında 21 Mart'taki duruşmaya katılmıştı.
Duruşma savcısı ara celsede sunduğu mütalaasında, sanıklar Osman Kavala ve Ayşe Mücella Yapıcı için TCK'nin 312. maddesi uyarınca "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulundu. Diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi'nin ise "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Yakalamalı sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Henry Jack Barkey, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ise ayrılması istendi.
DAVANIN GEÇMİŞİ
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020'de karara bağlandı. Osman Kavala'nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, firari sanıklar ise dosyalarının ayrılmasına karar verildi.
Savcılık yerel mahkemenin kararını istinafa taşıdı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi de 22 Ocak 2021'de Osman Kavalı'nın da aralarında bulunduğu 9 sanığın beraat kararını bozdu. Bunun üzerine 30. Ağır Ceza Mahkemesi 28 Nisan 2021'deki duruşmada, yakalamalı sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dosyanın da ana davayla birleştirilmesine karar verdi.
Öte yandan, Osman Kavala ve hakkında yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey'in FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin "Anayasa'yı ihlal" ve "Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etme" suçlarından İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandıkları dava da Gezi Parkı ana davasıyla birleştirildi.
ÇARŞI DAVASI DA BOZULMUŞTU
Gezi Parkı olaylarına ilişkin Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanığa, İstanbul 13. Ağır Mahkemesi'nce "darbeye teşebbüs" ve "izinsiz gösteri" suçlamasından verilen beraat kararı da Yargıtay tarafından bozuldu. Bozma kararında davanın İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki aralarında Osman Kavala'nın da bulunduğu Gezi Parkı ana davasıyla hukuki ve fiili irtibatı bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesi yoluna gidilmesine hükmedildi. Birleştirilerek 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden davanın 21 Şubat 2022 tarihli celsesinde ise 35 sanıklı Çarşı davası dosyasının ayrılmasına karar verilmişti. (DHA)