İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Davası’nın 25 Nisan 2022 tarihinde yapılan son duruşmasında verdiği mahkumiyet kararlarının gerekçesini bugün açıkladı.
532 sayfalık kararda, Gezi eylemleri “kalkışma” olarak değerlendirildi, belgesel, film, sergi ve “hayat dolu gençler” ifadesi sanıklara verilen cezaların gerekçeleri arasında sayıldı.
Üye hakimin muhalefet şerhinde ise dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı olduğu, sanıkların beraat ve tahliyelerine karar verilmesi gerektiği belirtildi.
Dava sonucunda, Osman Kavala, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmamasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, Ayşe Mücella Yapıcı, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden ise ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım' suçundan 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
GEZİ DİRENİŞİ'NE 'KALKIŞMA' DENİLDİ
Gezi Direnişi'nin “kalkışma” olarak nitelendirildiği ve dava sürecinin anlatıldığı gerekçeli kararda, Osman Kavala’nın telefon görüşmelerine yer verildi. Kavala’nın, Yiğit Ali Ekmekçi ile 2011 ve 2013 yılları arasında 110 adet iletişim kaydının bulunduğu belirtildi. Osman Kavala’nın diğer sanıklarla olan iletişim kayıtlarının da yer aldığı gerekçeli kararda, "Kavala’nın Gezi eylemleri başlamadan önce de diğer sanıklarla irtibat halinde olduğu ve faaliyetler yürüttüğünün anlaşıldığı" ifade dildi.
"KAVALA YABANCI DİPLOMATLARLA GEZİ'Yİ ORGANİZE ETTİ"
Kararda, “Ayaklan İstanbul” ve “Occupyturkey” faaliyetlerinin öncesinde ve sonrasında Kavala’nın diğer sanıklar ile çok sayıda seyahatinin tespit edildiği kaydedildi.
Kavala’nın, Gezi’ye katılan eylemcileri finanse ettiği, eylemde kullanılacak malzemeler için hesap açtırdığı, eylemcilerin polislerle çatışmaya girerken kullandıkları malzemeleri temin ettiği, çok sayıda yabancı diplomatla buluştuğu ve Gezi eylemlerini organize ederek eylemlerin altyapısını oluşturduğu iddia edildi.
Gezi ile ilgili tüm uluslararası girişimlerin Kavala tarafından kurulduğu iddia edildi
Gerekçeli kararda, George Soros’un uluslararası spekülatör olarak tanındığı belirtilerek Kavala’nın, Soros’un kurduğu Açık Toplum Enstitüsü’nün Türkiye’deki temsilciliği olan Açık Toplum Vakfı üzerinden Gezi’yi organize ettiği; Gezi’nin, Açık Toplum Vakfı adına vakfın kurucu üyesi olan Osman Kavala tarafından koordine edildiği, Gezi ile ilgili tüm uluslararası girişimlerin Kavala üzerinden kurulduğu iddia edildi
Türkiye’de gerekse yurt dışında eylemlere olan ilgiyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yönelik baskıları artırmak maksadıyla belgesel, film, sergi gibi her türlü görsel yayın yöntemlerinin kullanılması ile yeni medya yapılanması kurulması çalışmalarının Kavala’nın organizesinde gerçekleştirildiği de savunuldu.
OSMAN KAVALA: "SÜRECİN EN ÖNEMLİ AKIL HOCASI"
Gerekçeli kararda, Kavala’nın “sürecin en önemli akıl hocası” olduğu ve her platformda perde arkasında yer aldığı, bir kısım medya mensupları ile irtibata geçerek yeni bir medya yapılanması içerisine girmeye çalıştığının tespit edildiği kaydedildi.
Osman Kavala'nın 1-5 Temmuz 2013 tarihlerinde Türkiye'ye gelen Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks ile görüşme yaptığı, söz konusu görüşmeyi Yiğit Ali Ekmekçi'nin ayarladığı belirtildi.
Gezi Parkı eylemlerinden kısa bir süre önce Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili olan Ekmekçi'nin, Kavala'nın yönlendirmesiyle Diyarbakır'a gittiği, burada Mezopotamya Eğitim, Bilim, Sanat, Sağlık ve Kültür Vakfı (Mezopotamya Vakfı) kuruluş faaliyetlerine katıldığı ve Mezopotamya Vakfı’nın 16 kişilik kurucu listesinde yer aldığının belirlendiği yer aldı.
Gerekçeli kararda, Diyarbakır’da kurulan Mezopotamya Vakfı’nın amacının Kürtçe eğitim veren bir üniversite açmak olduğunun dile getirildiğinin ve kurulacak üniversitenin adı için “Kürdistan Üniversitesi” olarak başvuru yapıldığının anlaşıldığı kaydedildi. Ayrıca söz konusu vakfın ‘bölücü emeller’ içerisinde olduğu iddia edildi.
Osman Kavala’nın, Ali Hakan Altınay, Osman Cengiz Aktar ve Ahmet Faik İnsel ile birlikte Avrupa Birliği’ne (AB) üye devletlerin dışişleri bakanlarına mektup gönderdikleri, bu mektupta Gezi’yi “ekolojik ve kültürel bütünlüğü koruma amacıyla yapılan barışçıl gösteriler”, eylemcileri de “Avrupa’nın demokratik ilkeleriyle uyum içinde olma özlemini dile getiren hayat dolu gençler” olarak tanımladıkları belirtildi.
Mektupta, Türkiye’yi, göstericilere karşı sert tutum içerisinde olan, uyguladığı baskı ve şiddetle birçok ölüm ve yaralanmaya yol açan, gösteriler sebebiyle siyasi muhaliflere şüpheli davalar açacak olan ve hukukun üstünlüğünün olmadığı diktatör bir devlet gibi tanımlayarak kendilerince Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Avrupa ülkelerine şikayet ettikleri, mektubu, Avrupa Birliği’nin Gezi kalkışması ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne baskı uygulaması ve hükümetin uluslararası arenada zor durumda kalması amacıyla yazdıkları savunuldu.
MÜCELLA YAPICI'NIN SUÇU: EYLEMLERDE ÖN SAFTA OLMAK
Gerekçeli kararda, mimar Ayşe Mücella Yapıcı’nın, eylemlerin yönlendirilmesi ve yönetilmesinde ilk günden itibaren aktif görev aldığı ve fiili olarak birçok eylemde ön safta bulunduğu, yaptığı basın açıklamalarıyla eyleme katılmaya davet ederek şiddet eylemlerine zemin hazırladığı iddia edildi. Yapıcı’nın, Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak görüşmelerde muhataplarına verilmek üzere Gezi eylemleriyle ilgili rapor hazırladığı ileri sürüldü.
Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ın da Taksim Dayanışması yönetim toplantılarında, Gezi eylemlerinin yönlendirilmesi ve yönetilmesinde aktif görev aldıkları ifade edilen gerekçeli kararda, ikilinin eylemleri desteklemesi ve çağrı yapması suç kabul edildi.
HAKİMİN MUHALEFET ŞERHİ
Yapılan yargılama süreci boyunca neredeyse her duruşma sonunda alınan kararlara muhalefet şerhi koyan üye hakim, gerekçeli karara da şerh koydu. Muhalefet şerhinde, dosya içeriğindeki dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadı, ilk dinleme kararının 18 Haziran 2013'te ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ suçuna ilişkin alındığı belirtildi. Şerhte, ‘hükümete karşı suçlara’ dair alınan bir dinleme kararı olmadığı ve dinlemenin uzatılması talebinin ardından ‘anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı’ ve ‘hükümete karşı’ suçların 2 Aralık 2014'te eklendiği kaydedildi.
"DİNLEME KAYITLARI KANUNA AYKIRI"
Muhalefet şerhinde, “dava dosyasındaki dinleme kayıtlarının bu tarihten önce olduğu, bu haliyle dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, dinleme kayıtlarının tek başına sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter olmadığı ve bu nedenle sanıkların beraat ve tahliyelerine karar verilmesi gerektiği” vurgulandı. (ANKA)