Cumartesi Anneleri/İnsanları, dünkü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bugünkü eylemlerinde, Türkiye'de gözaltında kaybedilen kadınların akıbetini sordu. 989'uncu buluşmalarını Galatasaray Meydanı'ndaki polis bariyerleri önünde yapan insanlar, "Gözaltında kadınları kaybedenler, kaybetme iklimini yaratanlar hesap verinceye kadar hakikat ve adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz" diye açıklama yaptı.
İnsan hakları savunucularının da destek verdiği gösteride bu haftaki açıklamayı 21 Mart 1995'te gözaltında işkence ile katledildikten sonra bedeni kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak okudu. Ocak, "Dün 8 Mart Dünya Kadınlar Günüydü. Dünyanın her yerinde kadınlar; eşitlik ve özgürlük taleplerini ortaklaştırarak meydanlara çıktılar. Eşitsizliğe, baskıya karşı mücadele ve dayanışma kararlılıklarını yükselttiler. Biz de bu kararlılığa, insan onurunu zedeleyen cezasızlığa ve adaletsizliğe karşı sesimizi yükselterek katılıyoruz" diyerek konuşmasına başladı.
Ocak, açıklamasında daha sonra 1990'lı yıllardan bu yana Türkiye'de kolluk kuvvetlerinin gözetimi veya şiddeti sonrasında hayatını kaybeden veya kendisinden haber alınamayan ancak daha sonra cansız bedeni ya da kemikleri bulunan kadınların isimlerini ve başlarına gelenleri sıraladı.
Maside Ocak'ın açıklamada yer verdiği isimler şöyle:
1991 yılında Cizre'de gözaltına alındıktan 18 yıl sonra yol yapım çalışması sırasında kemikleri bulunan Makbule Ökdem
27 Temmuz 1992'de Dersim'de gözaltına alındıktan 8 gün sonra işkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeni Elazığ Karşıyaka Kartepe'de gömülü bulunan Ayten Öztürk
14 Ağustos 1992'de tarihinde Mardin'in Derik ilçesinde iki kişi ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Rıdda Yavuz
Eylül 1993 tarihinde Hizbullah tarafından Nusaybin ilçesinin Selahaddin Eyyubi Mahallesi'nde başına çuval geçirilerek kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Sedika Dal
24 Aralık 1993 tarihinde Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Wanik köyündeki evinden kardeşi Ramazan ile birlikte askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hamide Şarlı
24 Eylül 1994'te yine Dersim/Mirik'te köye yapılan askeri operasyon sonrası kendilerinden bir daha haber alınamayan Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Gülizar Serin ve onun üç yaşındaki kızı Dilek Serin
5 Ekim 1994'de İstanbul'da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Lütfiye Kaçar
17 Ekim 1994 tarihinde Muş'un Hasköy ilçesine bağlı Ortaç köyünde hayvanlarını sağmak için gittikleri yaylada askeri bir operasyonun ortasında kalan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Gülnaz Tatu ve Kadriye Tatu
24 Ocak 1995'te Ankara'da gözaltına alınan, işkence görmüş bedeni 76 gün sonra Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı'nda "kimliği meçhul kişi" olarak gömülü bulunan Ayşenur Şimşek
1 Mayıs 1995 tarihinde Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hatice Şimşek
7 Eylül 1996 tarihinde Diyarbakır/Bağlar'da bulunan bir eve Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı sivil polisler tarafından yapılan baskında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Şükran Daş
28 Kasım 1996 tarihinde Diyarbakır'da eşi Mahmut ile birlikte gözaltına alınan ve iki yıl sonra kimsesiz olarak defnedildiği Cizre Asri Mezarlığı'na "kimliği meçhul kişi" ibaresiyle gömüldüğü anlaşılan ancak mezarına hala ulaşılamayan Fahriye Mordeniz
26 Eylül 1997 tarihinde Kulp-Diyarbakır yolunda otomobilleri durdurularak eşi Orhan ile birlikte beyaz Toros ile kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Zozan Eren
31 Mart 1998 tarihinde İzmir/Çeşme/Alaçatı'da üç arkadaşı ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Neslihan Uslu
16 Temmuz 1998'de Hizbullah tarafından Mersin'de kaçırılan, 21 Ocak 2000 tarihinde işkence edildikten sonra Konya Meram'daki bir villanın bodrumunda cansız bedenine ulaşılan Konca Kuriş
Açıklamaya devam eden Maside Ocak, daha sonra "Gözaltında kaybedilen kadınların akıbetlerinin açıklanması ve faillerinden adil bir yargı önünde hesap sorulması talebimiz bugüne kadar karşılık bulmadı. Hangi tarihte yaşanmış olursa olsun gözaltında kaybedilen kadınlar gerçeği ile yüzleşmek, cezasızlığı sonlandırmak ve sorumluların yargı önünde hesap vermesini sağlamak mevcut iktidarın görevidir" diye konuştu.
"Adalet sistemi gözaltında kaybedilen kadınlar için kamuoyunun vicdanını tatmin edecek kararları tesis edinceye kadar; onları kaybedenler, kaybetme iklimini yaratanlar hesap verinceye kadar hakikat ve adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz" de diye devam eden Ocak, hiç bir kadının unutulmadığını da vurguladı.
Ocak konuşmasını şöyle tamamladı: "Kaç yıl geçerse geçsin, gözaltında kaybedilen kadınlarımız için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."