Haftanın kitap seçkisi: 'Saksağan Yokuşu'ndan 'Mutlu Yurttaş İmalatı'na...
Kısa Dalga kitap köşesinden bir kez daha merhaba. Genellikle yeni çıkan kitaplardan yola çıkarak hazırladığımız köşemizde, bu hafta da ilgimizi çeken metinlerden oluşan bir seçki hazırladık. Birlikte düşünmek, başka olasılıkları unutmamak için.Bu hafta seçtiğimiz kitaplar şöyle:
110
Eva Illouz, Edgar Cabanas, “Mutlu Yurttaş İmalatı: Mutluluk Endüstrisi Hayatımızı Nasıl Kontrol Ediyor?”
Eva Illouz, Edgar Cabanas tarafından hazırlanan, “Mutlu Vatandaş İmalatı: Mutluluk Endüstrisi Hayatımızı Nasıl Kontrol Ediyor?” adlı bu kitap, bu hafta köşemizin ilk konuğu. Metinde, “haklı ve sağlıklı bir şüphecilikle, süregiden ‘mutluluk hastalığının’ arkasında nasıl devasa bir ekonomik pazarın işlediği tartışılıyor. Edgar Cabanas ve Eva Illouz, mutluluk reçetelerinin iktidar ile iç içe geçerek nasıl güçlü bir kontrol mekanizmasına dönüştüğünü, neoliberalizmin bu durumu nasıl lehine kullandığını sorunsallaştırıyorlar.” İletişim Yayınları tarafından, Tufan Göbekçin çevirisiyle raflarda yerini alan bu metinle ilgili şu bilgileri de ekleyebiliriz:
“Mutluluk arayışına girmek illaki daha iyi benlikler veya daha iyi bir toplum için çalışmak anlamına gelmez, ancak her zaman mutluluğun bir kavram, iş, endüstri ve tüketimci bir yaşam tarzı olarak meşruiyeti, yaygınlığı ve gücü için çalışmayı gerektirir. Mutluluk hayatlarımızı kontrol etmeye yarar çünkü bu saplantılı arayışın hizmetkârları olmuş durumdayız.”
Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sinirbilim profesörü olarak görev yapan Linden’in ayrıca “The Accidental Mind”, “The Compass of Pleasure” ve “Touch” adlı kitapları da bulunuyor. “Beyin Fırtınası” adıyla Türkçeye kazandırılan bu metin ise popüler bilim meraklısı okura hitap ediyor. Metinden şöyle söz ediliyor:
“Sinirbilimci David J. Linden öncü beyin araştırmacılarıyla muhabbet edip birlikte çakırkeyif olduktan sonra her birine aynı soruyu sorar: ‘Beynin işleyişi konusunda dünyaya açıklamayı en çok istediğin fikir hangisi?’ Verdikleri yanıtlar sonunda insan zihni ve onun olanakları hakkındaki bilgimizi genişletmeyi amaçlayan ve popüler bilim denemelerinden oluşan bu eşsiz eser meydana gelir. Uzmanlık alanları arasında insan davranışı, moleküler genetik, evrimsel biyoloji ve karşılaştırmalı anatomi bulunan katılımcılar, kişilikten algıya, öğrenmeye, güzelliğe, sevgiye ve sekse kadar birçok büyüleyici konuyu ele alır.” Konuya meraklı okurun dikkatine sunarız.
“Örülü Hayatlar”, “Zamanın Kıyısındaki Kadın” gibi kitaplarıyla Türkiyeli okur tarafından tanınan ve kendisini “sosyalist-anarşist-feminist” olarak tanımlayan, Marge Piercy bu kitabında, “denemelerini, şiirlerini, anılarını, söyleşilerini, inişlerini çıkışlarını okurları için bir araya getiriyor. İşçi sınıfına ait bir feminist olarak kendisinin gelişim hikâyesini, TV kültürünün artılarını eksilerini, bir yazarın hayatındaki ego danslarını, evsizleri ve ev kadınlarını, Allen Ginsberg’i ve Marilyn Monroe’yu, feminist ütopyaları, kurmacanın neden fizik olmadığını ve elbette ki şöhreti, seksi, parayı –tam olarak bu sırayla olmasa da– tartışıyor.” Düşbaz Kitaplar tarafından, Elif Zeynep Yıldırım çevirisiyle basılan bu kitabı, yazarın takipçileri için seçtik.
Eserlerinde çoğunlukla Amerikan taşrasını ele alan “banliyönün Çehov’u” olarak tanınan Cheever’ın “Nasıl da Cennete Benziyor” adlı bu kitabının konusundan şöyle söz ediliyor: “Henüz fast food restoranlarının bile bulunmadığı pastoral bir Amerikan kasabası olan Janice, muhteşem göletiyle adeta cennetten bir köşedir. Fakat bu cennetin güzelliği, gölete acımasızca moloz yığınları boşaltmaya karar verenler yüzünden tehdit altındadır. Kasaba sakini, yaşlı bir romantik olan Lemuel Sears ise çok sevdiği manzaranın çöplüğe dönüşmesini engellemek için sahtekâr politikacılara, organize suç figürlerine karşı zorlu bir mücadeleye girişir.”
Can Yayınları tarafından, Ayça Sabuncuoğlu çevirisiyle basılan bu kitabı da çağdaş dünya edebiyatı meraklısı okur için gündeme aldık.
Ünlü Alman opera bestecisi, tiyatro direktörü, müzikteorisyeni ve yazarı Richard Wagner, “Geleceğin Sanat Eseri” adlı bu kitabında, “geliştirdiği ‘toplam sanat eseri’ kavramı çerçevesinde tüm sanat dallarının bir araya geldiği bir sanat eseri kurgular. Ona göre geçmişte bunun bir örneği de vardır; eski Yunan tragedya geleneği tam da bu fikirle örtüşmektedir. Yunan sanatının, Yunan dinine ve mistisizmine temelden bağlı olduğunu ve dinin yıkılmasıyla sanatın da bütünlüğünden kopup yozlaşarak ‘bireysel sanatlara’ ayrıldığını ileri süren Wagner’e göre ana sanat dalları, dans, müzik ve şiirdir. Bu üç sanat artık yeniden birleşmeli ve kusursuz sanat eserini oluşturmalıdır…” Wagner’in epey iddialı görünen fikirlerini tartıştığı bu kitap, Alfa Yayınları tarafından, Çağatay Ünaltay çevirisiyle basıldı. Konuya meraklı okurun dikkatine sunarız.
Jakob Johann von Uexküll, “İnsanların ve Hayvanların Dünyasında Gezintiler”
Biyosemiyotiğin öncüsü kabul edilen, Uexküll, ekolojik düşüncenin kurucu metni olarak bilinen bu kitabında, “her canlının yalnızca kendisine, onun deyimiyle, Umwelt’ine ait bir mekânı ve buna karşılık gelen bir zamanı olduğu fikrini dile getiriyor. Onun bu fikirleri sayesinde, Agamben’in ifadesiyle, insanmerkezci bakış açısının terk edilmesi ve doğa imgesinin insan ölçütünden arındırılmasının önü açılmış; Deleuze ve Guattari’nin tespitiyle dünyayı anlama ve onunla etkileşime geçmedeki alışıldık yöntemleri sarsacak radikal bir potansiyel ortaya çıkmıştır.” Ekolojinin dünyanın en önemli meselelerinden biri olduğu çağımızda bu kaynak kitabın tartışmasının önemi inkâr edilemez bundan dolayı kitabı bu hafta gündemimize aldık. Metin, Akademim Yayınları tarafından, Mehmet Göçmen çevirisiyle basıldı.
“Bazı düşünürler etkilidir, bazılarıysa bir ekol yaratır; fakat çok azı bir çağa damgasını vurur. Bugün bir Aquinas veya Goethe çağından bahsettiğimiz gibi, gelecek kuşakların da bizim dönemimizden Lévi-Strauss çağı diye söz etmeleri mümkündür. O, modern zihne kimliğini armağan edenlerden biridir.” James Redfield’ın, Claude Levi Strauss hakkında yaptığı bu değerlendirme çok da abartılı değildir, çünkü Levi-Strauss dünya düşüncesine yön veren önemli araştırmacılardan biri olarak çıkar karşımıza. “Mit ve Anlam” adlı bu kitabında ise, “ insan varoluşuna dair can alıcı sorular üzerine harcanmış bir ömrün kazanımlarını paylaşıyor. ‘Kaosun bir anlamı olabilir mi?’, ‘Modern bilim mitlerden neler öğrenebilir?’, ‘Yapısalcılık nedir?’ gibi sorulara verdiği cevaplarda, Levi-Strauss, açık ve kesin bir dille, insan zihninin potansiyelleri hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen okurlara bir yol haritası sunuyor.” Minotor Kitap tarafından, Gökhan Yavuz Demir çevirisiyle basılan bu kitabı, köşemizin takipçilerine hatırlatmak isteriz.
Rebia Arif’in kitaplaşan tek romanı olarak bilinen, “Kadın Tipleri”, Everest Yayınları tarafından basıldı. Yazar, kadın edebiyatı tarihinde İzmir’in unutulmuş kalemleri arasında anılıyor. Kitaptan şöyle söz ediliyor: “Rebia Arif’in kurgu katmanlarıyla inşa ettiği bu romanı, döneminin kadın mücadelesine, kendine tayin ettiği alana ve kıstaslarına dair fikir de verir.” Yazarla tanışma şansı olarak da değerlendirilebilecek bu metni, okurlarımızın ilgisine sunarız.
Çağdaş Amerikan edebiyatının önemli yazarlarından kabul edilen, Wells Tower'ın ilk öykü kitabı “Her Şey Yanmış, Her Şey Yıkılmış”, Holden Kitap tarafından, Ertuğrul Pek çevirisiyle basıldı. Kitabın konusundan şöyle söz ediliyor:
“Tower işleri ters giden, hayatları bir anda tepetaklak olan insanları odağına alıyor. Yine de umutları, minik de olsa yaşama tutunacak dayanakları var bu karakterlerin. Atacak son bir kurşunları. Karısı arabanın ön camındaki ayak izinin kendisiyle uyuşmadığını fark edince evden kovulan bir adam. Üvey babası tarafından ısırılan bir genç. Ormanda kaybolan leoparın gelip onu almasını bekleyen bir çocuk. Viking yağmacıları, hayalperestler, başarısız mucitler, bahtsız babalar ve dik başlı oğullar.”
Deniz Erbulak’ın “Sırlar Serisi - Saksağan Yokuşu” adlı bu kitabı, Doğan Çocuk Yayınları tarafından basıldı. 8-12 yaş arası okura hitap eden metnin konusu şöyle: “Ozan, İlker ve Öykü yeryüzündeki en belalı mahallede oturduklarından neredeyse emindi. Şu hortlak olayının ardından çok geçmemişti ki şimdi de insanlar kaybolmaya başlamıştı. Hepsi de tarihi su kemerinin altında yok olan insanlar… Macerayı bir mıknatıs gibi çeken bu üç arkadaş elbette bu gizemden uzak duramayacak ve kendilerini yer altındaki karanlık, tekinsiz dehlizlerde bulacaklardı.”
Bu kitabı da yaz tatilini polisiye bir roman okuyarak geçirmek isteyen okurlarımız için seçtik.