HDP, “Herkes için adalet” kampanyasını Ankara’da başlattı. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini eleştirerek, “Toplumu adaletsiz bir yaşama mahkum ve mecbur bırakmaya çalışıyorlar” dedi.
HDP, Haziran ayına kadar sürecek olan “Herkes için adalet” kampanyasını Ankara’da başlattı. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın düzenlediği toplantıda anlatılan kampanya kapsamında bir dizi etkinlik düzenleneceği duyuruldu.
HDP Eş Genel Başkanı Buldan kampanya hakkında bilgi verirken, Türkiye’deki kimlik, kültür ve emekçiler için adalet talep ettiklerini ifade ederek, özetle şunları söyledi:
“Hedefimiz, her türlü adaletsizliğe itiraz eden ve faşizmin kurumsallaşmasına karşı hareket halinde olan toplumsal, siyasal ve kültürel bütün güçlerin buluşmalarını sağlamaktır. Böylece, geleceğin ‘demokrasi ittifakı’nın en yaygın ve geniş toplumsal temel üzerinde oluşturulmasına yönelik güçlü bir adım atılmış olacaktır. Bu süreçte hem siyasetin toplumsal mücadelelere doğrultu kazandırması, hem de toplumsal mücadelelerin siyasete yeni bir soluk vermesi için, parlamenter alan ile toplumsal özgürlük mücadelesi arasında güçlü bir etkileşim kurma çabası içinde olacağız.
Yaşamı adaletli kılalım
Daha fazla geç kalmadan, iktidar ittifakının halklarımızı daha fazla yoksunluğa, yoksulluğa, açlığa ve sefalete, ekonomik, siyasi, ekolojik ve toplumsal yıkıma sürüklemeden hep birlikte, 'herkes için adalet' diye haykıralım. Demokratik, eşit ve adil bir ülke yaratmak elimizdedir. Türkiye’nin bütün demokratik ve toplumsal muhalefet güçlerini, bütün vicdanlı insanlarını bu adaletsiz, haksız ve zorba rejim karşısında güçlerini birleştirmeye, mücadeleyi ortaklaştırmaya çağırıyoruz. Adaletsiz yaşanmaz. Adaleti aranır olmaktan çıkartalım ve yaşanır hale getirelim. Yaşamı adaletli kılalım."
Adaletsizlik çığ gibi büyüyor
HDP Eş Genel Başkanı Sancar da siyasetin eşitsizliklere karşı çözüm üretemediğini vurgulayarak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini eleştirdi:
“AKP-MHP iktidarı tarafından ekonomi, yargı, sağlık, eğitim, siyaset ve kültür alanlarında yaratılan çürümüşlük, çözümsüzlük ve tıkanmışlık topluma katlanılması zor bir yaşam olarak yansımaktadır. Artık vakai adiyeden sayılan yolsuzluk, kayırmacılık, ayrımcılık; bayağı şiddet, nefret ve tehdit dili, cinsiyetçi, ötekileştirici zihniyet toplumu sürekli kutuplaştırmaktadır. Bu yolla ayakta kalmaya çalışan iktidarın düşmanlaştırıcı dili, ne yazık ki, toplumun temel harcı olan insani değerleri bir bir aşındırmakta, toplumu ahlaki bir yozlaşma girdabına sürüklemekte, toplumsal çözülmeyi dayatmaktadır. Bu krizlerin her birinin ayrı ayrı sonuçları olsa da, hepsinin toplamda ürettiği ve giderek çığ gibi büyüyen ortak bir sonuç vardır: Adaletsizlik. Bir toplum ancak adaletle var olabilir. Adalet yoksa toplum çözülmeyle, ülke çöküşle karşı karşıya kalır. Toplumsal ve siyasal yaşamdan adaleti çıkardığınızda, geriye bugün olduğu gibi yalan, talan ve zulüm düzeni kalır.
Adalet arayanlara düşmanlar
Tarihte bugünkü gibi yalanın, gaddarlığın, riyakarlığın geçer akçe olduğu; adaletin, vicdanın ve ahlakın yok sayıldığı dönemler çok enderdir. Yargıdan kadın haklarına; vergiden ücrete; işçi haklarından tüketici haklarına; sağlığa erişimden konut hakkına; ifade özgürlüğü hakkından engelli haklarına; çocuk haklarından hayvan haklarına, barış hakkından yaşam hakkına, su ve toprak hakkından ekolojik haklara kadar her alanda adaletsizlik bu rejimin temel özelliğidir. Gayri meşruluğu, yolsuzluk düzenini, insanlık suçlarını ancak ve ancak böyle bir adaletsizlik düzeninde sürdürebileceklerini biliyorlar. Bu nedenle toplumu adaletsiz bir yaşama mahkûm ve mecbur bırakmaya çalışıyorlar. İşte bu yüzden adalete ve adalet arayanlara düşmanlar.”(ANKA)