Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, Türkiye'nin iç borç tablosunu aktardığını yazısında "Bu tablo öylesine vahim ki, muhalefet için bulunmaz bir eleştiri kaynağı; döndür döndür kullan! Ama herhalde farkında bile değiller ki herkese açık bu verileri değil öyle sürekli gündemde tutmak, gündeme getirmiyorlar bile" dedi. Aktaş, "Bu nasıl borç yönetimi; iç borç faizi beş ayda 1.3 trilyon arttı" başlıklı yazısında özetle şu bilgileri aktardı:
"İç borç anapara ve faiz ödeme projeksiyonu her ay Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ilan ediliyor. Geçen ay nisan verileri açıklandığında görüldü ki Cumhuriyet tarihinde ilk kez, ödenecek faiz toplamı, anapara toplamını aşmış. (Dünya 27 Nisan 2022.)
Bakanlık geçen hafta sonunda bu kez mayıs verilerini açıkladı ve faiz ödemesi tırmanmış gidiyor.
* Mayıs ayı itibarıyla Hazine’nin ödeyeceği toplam iç borç anaparası 1.5 trilyon lira. Peki bu anapara için ödenecek faiz ne kadar; tam 2 trilyon 53 milyar lira.
* Bu sayıların anlamı şu; Hazine mayıstan itibaren hiç iç borç almasa bile artık 1.5 trilyon lira anapara ve yaklaşık 2.1 trilyon lira faiz olmak üzere 3.6 trilyon lira ödeme yapacak.
Lütfen dikkat; hiç borç almasa bile!
Ama bu da yetmez!
Hiç borç alınmasa bile ödenecek tutar artabilir; hem anapara, hem faiz.
Çünkü borçlanmanın bir kısmı döviz cinsinden, bir kısmı dövize endeksli... Dolayısıyla bu borçlanmalarda anapara da sabit değil, ödeme tarihindeki kura göre tutar artabilir ve muhtemelen de artacaktır.
Faiz deseniz o hiç sabit değil, yerinde duramaz!
Zaten faizin kıpır kıpır olduğu belli değil mi?
* Daha geçen aralık ayında ödenecek toplam faiz şimdiki düzeye göre bakıp söylersek hiçbir şey değil, “Yalnızca 795 milyar lira”.
Aradan beş ay geçiyor, mayısa geliyoruz, ödenecek faiz tam 1.3 trilyon lira artmış ve 2.1 trilyona yaklaşmış. Aralıktan mayısa tam yüzde 158 artış.
* Bu dönemde anapara yükümlülüğü ne kadar artmış? Yüzde 14 oranında 188 milyar lira. Anapara 188, faiz 1.3 trilyon lira artış göstermiş.
Bunu sağlamak için “şahane” bir iç borç yönetimi uygulanıyor demektir; borç verenler açısından!
* Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Haznesi öyle bir iç borçlanma stratejisi gütmüş, gütmek durumunda kalmış ki, faiz yükü beş ayda, yalnızca beş ayda 1.3 trilyon lira artmış.
* İç borcun faiz yükü ocakta 273 milyar, şubatta 136 milyar, martta 144 milyar, nisanda 396 milyar ve mayısta 310 milyar arttı. Beş aylık artış 1 trilyon 258 milyar lira.
Şimdi herkes şapkayı önüne koyup düşünsün, kendine göre bir hesap yapsın!
- Biz doğru dürüst bir ekonomi politikası izleseydik...
- Enflasyonu düşüreceğiz diye enflasyonun yükselmesine yol açacak şekilde faizi indirmeseydik...
- Faizi indirdiğimiz için Hazine’nin daha yüksek faizle ve dövize ve TÜFE’ye endeksli borçlanmasına yol açmasaydık...
- Türkiye Cumhuriyeti Hazinesinin elini böylesine zayıflatmasaydık...
Ne mi olurdu?
Hani o beş ayda 1.3 trilyona yakın faiz yükü artışı var ya, o tutar en fazla 200 milyar olurdu.
Yani fazladan 1 trilyon lira tutarında yükün altına girmezdik.
Yani şimdi elimizde bir anlamda 1 trilyon lira paramız olurdu. Varsayın ki bu 1 trilyon lira on yılda ödenecek. Dolayısıyla her yıl için elimizde 100 milyar lira kalmış olurdu."