İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, Bloomberg HT yayınında sektöre ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sözcü'nün aktardığı habere göre, Merkez Bankası’nın (TCMB) 23 Eylül’deki sürpriz faiz indirimi kararına ilişkin, “Tüm merkez bankalarının nasıl bir baskı altında olduğunu biliyoruz. Tüm merkez bankalarında olduğu gibi bizde de bir baskı oluştu” diyen Aran, “Sektörün normal şartlarda Kasım-Aralık ayında beklediği indirimi, baskıyı savabilmek için TCMB’nin önden yapabileceğini düşünmüştüm” ifadelerini kullandı.
‘ARALIKTA FAİZ İNDİRİMİ BEKLİYORUM’
“TCMB Kasım ayında yapacağı indirimi öne çekmiş gibi görünüyor. Ama piyasalar açısından bir risk aldığını düşünüyor” diyen Aran, aralıkta bir 100 baz puan daha indirim öngördüğünü söyledi.
“Para politikasında belirsizliği tesis etmek kolay. Sanayicinin belirsizliğinin para politikası aracılığıyla giderilmesi pek kolay değil” diyen Aran, “O yüzden belirsizliğin 6-8 ay devam edeceği, zor bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Aran, “Piyasa da öngörülebilirliği istiyor. Hepimiz aynı gemideyiz. TCMB’nin kararıyla ilgili herkes eleştiri hakkını saklı tutmakla birlikte ben bunun rasyonalize edilebileceğini düşünüyorum. Doğrusu yanlışına denk gelebilir. Çünkü konjonktür bize ileride faiz indirim imkanı sağlamayabilirdi” dedi.
‘MEVDUAT FAİZLERİNDE ETKİSİNİ GÖSTERDİ’
TCMB’nin faiz indiriminin mevduat faizlerinde hemen etkisini gösterdiğini, bunun ticari kredilere yansımasının hemen gerçekleşeceğini belirten Aran, “Bunun bireysel kredilere yansıması geç olacaktır. Bunun nedeni de makro ihtiyati önlemlerle orada maliyetlerin artmasıdır. Bu zaten istenen bir şeydir” dedi.
“Öngörülebilirlikle birleşmeden faiz tek başına etkili bir unsur değildir. Krediyi alacak kişilerin ikna olması gerekir. Bu da 2-3 ay sürebilir” ifadelerini kullanan Aran, “Rakamlara bakıldığında yatırımın katkısını görüyoruz. Şu an stokların eridiği ve üretimin arttığı bir dönemden geçiyoruz” yorumunu paylaştı.
‘YÜKSEK KUR BİLİNÇLİ BİR TERCİH’
Kur oynaklığının iki şekilde üretimi destekleyen yanı olduğunu, ihracat yapanların kur arttığında ihracatlarının arttığını, üretim yapanların ise ithalat pahalılaştığı için, ‘içeride onun ikamesini yapabilir miyim’ diye düşündüğünü dile getiren Aran, şöyle devam etti:
“Ben yüksek kurun bu kapsamda bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Kur düşsün istenmiyor. O nedenle kur artışının, enflasyon etkisini hariç tutuyorum tabii, üretimi teşvik etmek için kullanıldığını sanıyorum.”
“Enflasyonla mücadeleyi sıkı para politikasıyla yapma konusunda başarılı olamıyoruz. Arz fazlasıyla enflasyonun tek hanelere düşmesi olası.” diyen Aran, “Bankalar Birliği’nde Hazine Bakanımızla yaptığımız toplantıda üretimi ve ihracatı fonlama konusundaki beklentilerini dile getirmişti” açıklamasında bulundu.
‘BİREYSEL KREDİLERDE DARALMA BEKLİYORUM’
Bireysel kredilerde vade sınırlaması açısından 50 bin sınırının isabetli olduğunu söyleyen Aran, “Bu tutarda yüzde 45’lik bir seviyeye karşılık geliyor. Bireysel krediler tarafında yüzde 20’lik daralma olabileceğini düşünüyorum. Yerinde bir karar bu. 50 bin liraya kadar olan bölüm geçim sıkıntısıyla borç çevirme ile ilgiliyken, üzerindeki bölüm lüks tüketimle ilgili” dedi.
“Enflasyonu indirmeden kredi maliyeti düşmez. Kredi maliyetlerini daha da düşürmek istiyorsak enflasyonu da indirmemiz lazım” diyen Aran, “Dolarizasyon konusunda çok uç bir noktadayız. Dolarize olmuş durumdayız. Müşteri davranışı olarak bu yıl her kur arttığında tasarruf sahibinin TL’ye geçtiğini görüyoruz. Yabancı para mevduat azalmıyor, çünkü ciddi bir efektif girişi görüyoruz” bilgisini paylaştı.
“İş Bankası’nda 4 milyar dolarlık döviz mevduatı çıkışı vardı ama 5 milyar dolarlık efektif girişi yaşandı. Bunun sisteme giriyor olması çok önemli” diyen Aran, “Kurda bu seviyeler vatandaşın dolarize olduğu değil, bozduğu seviyeler. Ben bu durumun sermaye piyasalarına daha olumlu katkı sunacaktır” sözlerini dile getirdi.