İş dünyasının "Marmara depremi" raporunda eksikler tek tek sıralandı

İş dünyasının, İstanbul’u etkilemesi beklenen olası büyük Marmara depremine ilişkin hazırladığı rapora göre; en ciddi kırılganlığı depremde yaşanabilecek enerji kesintileri oluşturuyor. Sabit baz istasyonlarının direncinin zayıflığı, mobil baz istasyonlarının etkinliğinin yetersiz oluşu, toplumsal acil durum bilincinin düşüklüğü, siber güvenlik riskleri güçlendirmesi gereken alanları olarak öne çıkıyor.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), İstanbul’u ciddi şekilde etkilemesi beklenen büyük Marmara depremi için kritik öneme sahip 5 sektörün kırılganlıklarının ve güçlendirilmesi gereken alanlarının belirlendiği sektörel çalıştaylar sonucunda bir rapor yayınladı.

Enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, ulaştırma ve lojistik, tarım ve gıda, sigorta ve finans olmak üzere 5 sektörün önde gelen şirketleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan çalıştayların ardından geçen yıl 17 Ağustos Depremi’nin yıldönümünde ara bir rapor açıklayan kuruluşlar, projenin ikinci fazında 5 sektörel çalıştay yaparak, “Sektörler İstanbul Depremine Ne Kadar Hazır” başlıklı kapsamlı raporu çevrim içi olarak yapılan toplantıda paylaştı. 

UPS Vakfı’nın desteğiyle hazırlanan “Sektörler İstanbul Depremine Ne Kadar Hazır” başlıklı rapor kapsamında, enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, ulaştırma ve lojistik, tarım ve gıda, sigorta ve finans sektörleri incelendi. Çevrimiçi paylaşılan raporda; sektörel kırılganlıkların nerelerde yoğunlaştığı, bu kırılganlıkların hangi yöntem, iş birliği ve destek mekanizmaları ile azaltılabileceği, sektörlerin geleceği için bu hazırlık sürecinin ne ölçüde mümkün olduğu değerlendirildi. Rapordaki tespitler şöyle:

“MARMARA DEPREMİNİN RİSKLERİ ÇOK KOORDİNELİ BİR HAZIRLIKLA AZALTILABİLİR”

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2019 yılında gerçekleştirilen İstanbul Deprem Çalıştayı’nın sonuç raporuna göre; 7,5 büyüklüğündeki bir deprem sonrasında 1,2 milyon bina stoku olan şehirdeki 194 bin binanın orta ve üstü, 48 bin binanın ise ağır ve çok ağır hasar alabileceği öngörülüyor. Bununla birlikte toplam nüfusun yüzde 19’unun yaşadığı, GSYİH’nin yüzde 30,1’inin karşılandığı, Türkiye’nin insani ve sosyoekonomik faaliyetlerinin çok önemli bir kısmının yürütüldüğü İstanbul’da etkileri yoğun bir şekilde hissedilecek olan Marmara Depremi’nin çok ciddi hayati ve ekonomik riskleri beraberinde getirmesi beklenirken riskleri azaltmak ise çok koordineli bir hazırlık ile mümkün olabilecek.”

SİMONE KASLOWSKİ: FELAKETLERE KARŞI TÜM PAYDAŞLAR BİRLİKTE HAREKET ETMELİ

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, dünyada ve Türkiye’de kırılganlıkların ve risklerin her zaman var olduğunu ve var olmaya devam edeceğini söyledi. Kaslowski, “Bunlardan ne kadar olumsuz etkileneceğiniz ise ülkenizin bilimsel çerçevede hangi tedbirleri aldığı, tehdit ve risklere karşı ne kadar hazırlanmış olduğu ile ilişkilidir. Bu yüzdendir ki benzer tehditleri yaşayan bazı ülkeler krizleri çok daha az hasarla atlatırken bazıları maliyetleri çok daha yüksek olan yıkımlar yaşamaktadır. Başta depreme hazırlık olmak üzere doğal felaketlerin yol açacağı olumsuzlukları azaltmak için tüm paydaşların birlikte koordineli hareket etmesi ve kentsel dönüşümde gerekli hazırlıkların en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir” dedi.

ORHAN TURAN: DEPREME HAZIRLIĞI MEMLEKET MESELESİ OLARAK GÖRÜYORUZ

Beklenen depremin İstanbul özelinde yaratacağı riskin, insani ve sosyoekonomik açıdan bir memleket meselesi olduğunu belirten TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, şunları söyledi:

“Afetlerde devletin imdada yetişeceği beklentisi yanıltıcı bir güvence oluşturuyor. Yerel yönetimler, sivil toplum, özel sektör ve iş dünyası olarak bu sürece etkin bir mekanizma ile katılmamızın, depremin olası yıkıcı sonuçlarını önlemek için tek geçerli yol olduğuna inanıyoruz. Ekonominin ana gücü KOBİ’lerin dayanıklılığının artırılması, olası bir afet veya kriz durumunda yaşanabilecek risklerin azaltılması ve sektörlerimizin hızlı toparlanması, her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Bu sonuç hızlı ve kolektif bir dizi eylemi, hareketi ve iş birliğini zorunlu kılıyor.” 

BURAK KILIÇ: DEPREMİN YIKICI ETKİLERİNİ BİRLİKTE ÇALIŞARAK BERTARAF EDEBİLİRİZ

İstanbul’un ülke ekonomisinin kalbi olduğunu belirten UPS Türkiye Genel Müdürü Burak Kılıç, “Ülkemizde olabilecek depremler içerisinde sosyal, ekonomik ve fiziksel anlamda en yıkıcı etkilere olası İstanbul depreminde maruz kalacağız. Deprem hayatımızın bir gerçeği, fakat bu gerçeği zaman zaman göz ardı edebiliyoruz. Oysa depremi bir risk yönetimi yaklaşımı ile ele almalı ve her alandaki kırılganlıklarımızı tespit edip, afet bilinciyle hazırlanmalıyız. İşte raporumuz, incelenen ilgili sektörler için mevcut durumu ve kırılganlıkları ortaya koyuyor ve bir yol haritası çiziyor” dedi.

FLORİAN RHİZA NERY: İŞ DÜNYASI, TOPLULUKLARIN AFETLERE DAHA İYİ HAZIRLANMASINI SAĞLAYABİLİR

Özel sektörün afetlerde kilit rol üstlendiğini dile getiren OCHA-UNDP Connecting Business Initiative (CBi) Network Koordinasyon Uzmanı Florian Rhiza Nery ise “İş dünyası uzmanlığı, kaynakları ve ağları sayesinde toplulukların afetlere daha iyi hazırlanmasını, müdahale etmesini ve afetlerden sonra toparlanmasını sağlayabilir. Bu nedenle iş dünyasının hükümet, insani yardım ve kalkınma ortaklarıyla el ele çalışmaları çok önemlidir. Bu çerçevede özel sektörü afete hazırlık, müdahale ve iyileştirme konularına dahil eden bir platform olarak, afet ve iklim direncini teşvik etme çabalarında CBi Türkiye ağını desteklemekten gurur duyuyoruz” diye konuştu.

“SEKTÖRLER ARASINDAKİ İŞ BİRLİĞİ VE İLETİŞİM KRİTİK ÖNEME SAHİP”

Açılış konuşmalarının ardından raporun yazarı olan Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu, 5 sektörün kırılganlıkları ve güçlendirilmesi gereken alanları hakkında bilgi verdi. Raporda, depreme hazırlık sürecinde sektörler arasındaki iş birliği ve iletişimin kritik bir öneme sahip olduğuna vurgu yapıldı.

“ENERJİDE ÖNCELİK İLETİM, DAĞITIM HATLARI VE TRAFOLARIN GÜÇLENDİRİLMESİ”

Rapora göre; elektrik, akaryakıt, gaz gibi kritik kaynakları kapsayan enerji sektörünün afetlere yönelik farkındalığı yüksek, kurumsal ve sektörel iş birliği potansiyeli güçlü. Bu sektörün en kırılgan ve en önemli konusu ise elektrik iletim ve dağıtım hatları ile trafoların güçlendirilmesi gerekliliği. Bununla birlikte elektrik iletim ve dağıtım ağı ile ilgili bilgi ve veri eksikliği, iş sürekliliği ile afet ve acil durum planlarının olmaması, deprem anında yaşanabilecek olası kesintilere karşı iş birliğinin yetersizliği ve yüksek maliyetli yatırım nedeniyle altyapının güçlendirilmesi alanında eksikler tespit edildi.

“BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ SEKTÖRÜNDE BAZ İSTASYONLARI ZAYIF VE YETERSİZ”

Pandemi döneminde özellikle uzaktan çalışmaya geçilmesiyle birlikte sektörel esnekliğini test eden ve altyapısını güçlendiren bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü, depremde iletişimin sürekliliği için kritik öneme sahip baz istasyonlarından özellikle fay hatları üzerinde olanları güçlendiriyor. Sektörün en ciddi kırılganlığını ise depremde yaşanabilecek enerji kesintileri oluşturuyor. Sabit baz istasyonlarının direncinin zayıflığı, mobil baz istasyonlarının etkinliğinin yetersiz oluşu, yolların zarar görmesi durumunda teknik personelin ulaşımının zorluğu, afete karşı sektörel iş birliği ağı olmaması, toplumsal acil durum bilincinin düşüklüğü, siber güvenlik riskleri ve kapasite artırma maliyetleri, sektörün diğer kırılganlıkları ve güçlendirmesi gereken alanları olarak öne çıkıyor.

“İSTANBUL’UN YOLLARI, VİYADÜKLERİNİN ÇOK ÖNEMLİ BİR KISMI RİSK TAŞIYOR”

Ulaştırma ve lojistikteki büyük risk, yolların ve viyadüklerin durumu. Arama-kurtarma ekiplerinin transferinden afet bölgesinin tahliyesine kadar pek çok kritik rol üstlenen ulaştırma ve lojistik sektörünün yeni durumlara hızla uyum sağladığı Covid-19 döneminde de net bir şekilde görüldü. Bu sektör için en önemli riski, İstanbul’un yollarının, viyadüklerinin çok önemli bir kısmının büyük bir deprem sonrasında çökmesi ihtimali oluşturuyor.

“İBB’NİN DEPREM SEFERBERLİK PLANI’NA GÖRE DEPREMDE YOLLARIN YÜZDE 30’U KAPANACAK”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İstanbul Deprem Seferberlik Planı’na göre, 7,5 büyüklüğündeki bir depremde yollarının yüzde 30’unun kapanacağı öngörüsü de bunu destekliyor. Nitelikli personelin yetersizliği, deprem anında limanların işlevsizleşme olasılığı, lojistik depo ve stokunun büyük bir kısmının deprem bölgesinde olması ve araçların birim maliyetinin yüksekliği, depreme karşı önlem alınması gereken alanlar arasında yer aldı.

“TARIM VE GIDA SEKTÖRLERİ İÇİN DEPREMDE ENERJİ VE LOJİSTİK SEKTÖRLERİN ÖNEMİ BÜYÜK”

Teknolojik gelişmeler ve döngüsel ekonomiye yönelik farkındalık ile birlikte pozitif bir dönüşüm yaşayan tarım ve gıda sektörü, yalnızca afet zamanlarında değil her dönemde en stratejik öneme sahip sektörlerden biri olarak görülüyor. Depremde enerji ve lojistik sektöründe yaşanabilecek sorunlar, yağmalama gibi afet sonrası güvenlik riskleri, sektörel iş birliğinin yetersizliği, mağazalar, üretim tesisleri, dağıtım merkezleri ve depoların mevcut tahliye planlarının gerçekçi olmaması gibi konular, kırılganlıklar ve güçlendirilmesi gereken alanlar olarak tespit edildi.

“YETİŞMİŞ VE TECRÜBELİ EKSPER SAYISI ÇOK AZ”

Özellikle Covid-19 salgınında önemli tecrübeler kazanan, bu süreçten hem operasyonel hem de mali açıdan güçlenerek çıkan sigorta ve finans sektöründe ise yetişmiş ve tecrübeli eksper sayısının çok az olduğu belirtildi. Sektörün kırılganlıkları ve güçlendirmesi gereken diğer alanlar ise şöyle sıralandı: Yatırımcı ve toplum farkındalığının düşüklüğü, devletin üzerindeki malî yükün hafifletilmesi için sigorta bilinci ve sigortalılık oranının artırılması, DASK’ın sadeleşmesi ve işlevselleştirilmesi, kamu ve yerel yönetim iş birliği yetersizliği ile değişen risk faktörleri.

Ekonomi Haberleri