İSİG Meclisi, AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren yaşanan iş cinayetleri hakkında kapsamlı bir rapor yayımladı. Araştırmada, "2002 yılının son iki ayında en az 146 işçi, 2003 yılında en az 811 işçi, 2004 yılında en az 843 işçi, 2005 yılında en az 1.096 işçi, 2006 yılında en az 1.601 işçi, 2007 yılında en az 1.044 işçi, 2008 yılında en az 866 işçi, 2009 yılında en az 1.171 işçi, 2010 yılında en az 1.454 işçi, 2011 yılında en az 1.710 işçi, 2012 yılında en az 878 işçi, 2013 yılında en az 1.235 işçi, 2014 yılında en az 1.886 işçi, 2015 yılında en az 1.730 işçi, 2016 yılında en az 1.970 işçi, 2017 yılında en az 2.006 işçi, 2018 yılında en az 1.923 işçi, 2019 yılında en az 1.736 işçi, 2020 yılında en az 2.427 işçi, 2021 yılının ilk on ayında ise en az 1.847 işçi hayatını kaybetmiştir” denildi.
“HÜKÜM SÜREN DURUM BİR İŞ CİNAYETLERİ REJİMİNİN VARLIĞIDIR”
Raporda, AKP iktidarları boyunca iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerle ilgili şu bilgilere yer verildi:
"İster 6331 sayılı Yasa’yı çıkarın ister oransal olarak ‘işçi ölümleri düştü’ gibi söylevler verin, gerçekler değişmiyor. AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002’den beri iş cinayetlerinde en az 28 bin 380 işçi hayatını kaybetti.
Ülkemizde hüküm süren durum, bir iş cinayetleri rejiminin varlığıdır. Soma, Davutpaşa, Ostim, Torunlar, Isparta, Düzce, Ermenek, Esenyurt, Erzurum, Samsun, Güllük, Elbistan, Şırnak, Dursunbey, Hendek, 3.Havalimanı, Tuzla Tersaneleri, kot kumlama gibi birçok işçi katliamı bu dönemde meydana gelmiştir.
Her bin işçi için yılda 4 ila 12 yeni meslek hastalığı olgusu beklenmektedir. Yani Türkiye’de her yıl yaklaşık 120 bin ila 360 bin arasında işçi meslek hastalığına yakalanmaktadır. Yine meslek hastalıklarına bağlı ölümler, iş cinayetlerine bağlı ölümlerin yaklaşık 5-6 katı düzeyindedir. Ancak SGK ise her yıl 500 civarı meslek hastalığı tespit etmiş ve her yıl 5 ila 20 civarı meslek hastalığına bağlı ölüm açıklamıştır. Oysa bu dönem yukarıda açıkladığımız sayının 5-6 katı meslek hastalığına bağlı ölüm meydana gelmiştir. Devlet, meslek hastalıklarını gizlemiştir.
“CEZASIZLIK BİR KURAL HALİNE GELMİŞTİR”
İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık bir kural haline gelmiştir. Davalarda asıl sorumlular mahkemeye çıkartılamadığı gibi tali sorumlular kısa süreli hapis cezalarına çarptırılmış, bu cezalar para cezasına çevrilmiş ve 24 ay taksitlendirilmiştir.
İktidara gelir gelmez çıkarttıkları 4857 sayılı İş Kanunu ile taşeron çalıştırma başta olmak üzere esnek ve güvencesiz çalıştırma yasal hale getirilmiş ve kiralık işçilik ve özel istihdam büroları içerikli kölelik yasası ile bütün işlerde güvence tamamen ortadan kalkmıştır. Gelinen noktada Türkiye, sermaye için bir cennet haline gelmiştir. Emek sürekli ucuzlaştırılmış; Türkiye, önce Avrupa’nın Çin’i, şimdi ise Avrupa’nın Bangladeş’i haline getirilmiştir.
Sendikal hareket baskı altına alınmış, sendikalaşan işçiler işten atılmış ve iktidara bağlı sendikalar egemen hale getirilmiştir. Grevler 'milli güvenlik' gerekçesiyle yasaklanmış, 1 Mayıslarda alanlar kapatılmıştır.
“ÇALIŞAN ÇOCUKLAR KORUNMAMIŞTIR”
Devlet kendi yasalarına dahi uymamış, çalışan çocuklar korunmamıştır. Çocuklar, çalışması yasak olan işkollarında çalışmanın yanında 15 yaşın altında da çalıştırılmaktadır. Yoksulluk, 4 4 4 eğitim sistemi, çırak ve stajyerlik uygulamaları, mevsimlik tarım işçiliğinin omurgasının çocuklardan oluşturulması gibi nedenlerle üçte biri 14 yaş ve altında olmak üzere her yıl 60-70 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir.
SSGSS Yasası ile emeklilik yaşı 65’e çıkarılmıştır. Emekli olduğu halde çalışan, emeklilik yaşını beklediği için çalışmak zorunda kalan ve emekli olma hakkını sigortasız çalıştığı ya da sigortası düzenli yatırılmadığı için kazanamayan milyonlarca emekli/yaşlı işçi kitlesi oluşmuştur. Yine her yıl iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin yüzde 20-25’ini bu işçilerin oluşturması, emekli/yaşlı işçilerin güvencesiz emek haline getirilmesinin bir sonucudur.
Tarımda, sanayide, hizmet sektöründe kadınlar en güvencesiz koşullarda çalıştırılmıştır. Bu çalışma koşullarının diğer yanını ise işyerinde şiddet ve taciz oluşturmuştur. Kadınların ev içi emeği de –temizlik, yemek, çocuk ve yaşlı bakımı– görünmez kılınmıştır. Her yıl 120-150 civarında kadın çalışırken hayatını kaybetmiştir.
Yanlış dış ve iç politikalar sonucu Türkiye milyonlarca mültecinin akınına uğramıştır. Nüfusun yaklaşık yüzde 10’una yaklaşan göçmenler sigortasız, ucuz, dışlayıcı yani tamamen korunmasız koşullarda çalıştırılmıştır. Son dönemde her yıl 100 civarında göçmen işçi hayatını kaybetmiştir.
Özetle 19 yılda iş cinayetleri gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş ve bu durum olağanlaştırılmıştır. Ancak biz işçilerin de mücadelesi her alanda devam etmektedir. İş cinayetlerine, güvencesiz çalıştırmaya, sendikal örgütlenme üzerindeki baskılara karşı direneceğiz. Artık Yeter!” (ANKA)