Fotoğraf: Esra Tokat / csgorselarsiv.org
Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Derneği ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasına karşı Danıştay’a yaptığı iptal başvurusunun duruşması yarın Danıştay 10. Dairesi’nde görülecek.
Duruşma için çağrı
Dört kadın örgütü, duruşma öncesinde; "Kadınlara yönelik ayrımcılığı körükleyerek erkeklere hizmet eden yasalara ve karar mekanizmalarına itiraz ediyoruz. Buradayız çünkü kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddetin en çok kendi hayatlarımızdan tanığıyız ve kadınlar lehine bu hukuk düzenini dönüştürmek için mücadeleye her yerde devam edeceğiz. Sizleri 28 Kasım günü saat 09.00'da yapacağımız basın açıklamasına davet ediyoruz" çağrısında bulundu.
İstanbul Sözleşmesi nedir?
'Toplumsal Cinsiyet' kavramının tanımını yapan ilk uluslararası sözleşme olma özelliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi, kadınların yaşam hakkının korunması için oldukça önemli. Peki İstanbul Sözleşmesi nedir?
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılan bir Avrupa Konseyi sözleşmesi. Mart 2019 itibarıyla toplam 46 devlet ve Avrupa Birliği tarafından imzalandı. Türkiye ise 12 Mart 2012'de sözleşmeyi onaylayan ilk ülke oldu.11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’nin resmi adı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini amaçlayan, hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge niteliğinde. 1 Ağustos 2014 itibariyle yürürlüğe giren sözleşme bugüne kadar 34 ülkece imzalandı ve onaylandı. Sözleşmeyi imzalamasına karşın henüz onaylamamış ülkelerin sayısı 12, Avrupa Konseyi üyesi olup sözleşmeye imza atmayan ülkeler ise Rusya ile Azerbaycan.
İlk defa uluslararası bir sözleşmede Toplumsal cinsiyet tanımı yapıldı
İstanbul Sözleşmesi “toplumsal cinsiyet” kavramının tanımını yapan ilk uluslararası sözleşme olma özelliği de taşıyor. Toplumun, kişilere, cinsiyete dayalı olarak biçtiği rollerin varlığına ve bu kapsamda kadınlara yönelik uygulanan şiddete dikkat çekiyor. Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olduğunun altını çiziyor.
Türkiye onaylayan ilk ülke oldu
Sözleşme İstanbul’da imzaya açıldığından bu adla anılıyor. Türkiye, aynı zamanda sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan ilk ülke. Sözleşmeyi, herhangi bir maddeye çekince koymaksızın, imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaladı ve 14 Mart 2012’de de onayladı.
Tüm şiddet türleri ile mücadele
İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.
Kadına yönelik ayrımcılığı da yasaklıyor
Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır.
'Ekonomik şiddet' tanımlaması
Sözleşme, yalnızca barış dönemlerindeki değil, silahlı çatışma dönemlerindeki ve silahlı çatışma sonrasında devam eden şiddeti de yasaklamaktadır. Sözleşme,“toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir. Sözleşme’de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır.
Sözleşme kapsamındaki suçlar
İstanbul Sözleşmesi taraf devletlere aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai ya da hukuki yaptırım uygulamayı zorunlu kılıyor. Sözleşme kapsamındaki suçlar şu şekilde sıralanıyor
- Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
- Taciz amaçlı takip;
- Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
- Cinsel taciz;
- Zorla evlendirme;
- Kadınların sünnet edilmesi;
- Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.
Sözleşme bu tip şiddet olaylarına sıfır tolerans gösterilmesini, mağdur olan kimse failin eşi, hayat arkadaşı ya da ailenin bir ferdi ise, aile içinde işlenen suçların gizli kalmamasını amaçlıyor.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için devletten talep edilenler sıralanıyor
Sözleşme ayrıca, taraf devletlerden, belli koşullar nedeniyle şiddete açık hale gelmiş olan kadınların özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulmasını da talep ediyor. Sözleşmenin kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla devletten talepleri;
- Kadınlara yönelik şiddetin kabullenilmesine neden olan tutumların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesi;
- Mağdurlar üzerinde çalışan profesyonel kadroların eğitilmesi;
- Farklı şiddet türleri ve bunların travma yaratıcı özellikleri hakkında farkındalık yaratılması;
- Eğitimin her kademesinde, eşitliği ele alan konuların ders müfredatına dahil edilmesi;
- Halka ulaşabilmek için STK’larla, medyayla ve özel sektörle işbirliği yapılması.
Kadının korunması için
Sözleşmenin şiddete uğrayan kadının korunması için devletten talepleri;
- Tüm tedbirler içinde, mağdurların ihtiyaçlarına ve güven içinde olmalarına en büyük önemin verilmesinin sağlanması;
- Mağdurlara ve çocuklarına psikolojik ve hukuki danışmanlığın yanı sıra tıbbi yardım da sağlayan özelleşmiş destek hizmetlerinin düzenlenmesi;
- Yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi ve günün her saati kullanılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları sağlanması.
Failin yargılanması için
Şiddet uygulayan failin yargılanmasına yönelik devletten talepler;
- Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması;
- Gelenek, töre, din, yada “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesinin sağlanması;
- Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarının sağlanması;
- Kolluk kuvvetlerinin yardım isteyenlere anında yardıma gidebilmelerinin ve tehlikeli durumlara yetkinlikle müdahale etmelerinin sağlanması.
6284 sayılı kanun hakkında
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmak istenmesinin nedenlerinden biri; 6284 sayılı kanun. İstanbul Sözleşmesi doğrultusunda; 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çıkarıldı. Çıkarılan bu kanuna göre; devlet, şiddetten şikâyetçi olan kadına, dilerse çocuklarıyla birlikte barınma imkânı veriyor. Süreç sona erene değin maddi yardım sağlıyor. İş ve hatta kimlik değişikliği yapmak isterse yardımcı oluyor. Şiddet uygulayan hakkında en az bir ay süreyle uzaklaştırma kararı alınıyor. Sözleşmenin tamamına buradan ulaşılabilir. (Kısa Dalga)